Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ocak '13

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Av. Özcan Pehlivanoğlu: Hükümet Türk milleti kavramına inanmıyor

Av. Özcan Pehlivanoğlu: Hükümet Türk milleti kavramına inanmıyor
 

Türk Ocakları Beykoz Şubesi’nde gerçekleşen konferansın ana başlıkları:

·         Yeryüzünde soykırıma uğramış en büyük millet, Türk milletidir

·         Hükümet, Türk milleti kavramına inanmıyor

·         Türklere yapılan soykırımın anıtı dikilsin

·         Balkanlarda yapılanın aynısı, bugün bölücü nüfus için yapılıyor

Türk Ocakları Beykoz Şubesi, “ Balkanlarda Türk Soykırımları” konulu bir konferans düzenledi; konuşmacı av. Özcan Pehlivanoğlu, en büyük soykırıma uğrayan milletin Türkler olduğunu belirtti

Türk Ocakları Beykoz Şubesi, “ Balkan Savaşları’nın 100. Yılı ve Balkanlarda Türk Soykırımları” konulu bir konferans düzenledi; konuşmacı av. Özcan Pehlivanoğlu, en büyük soykırıma uğrayan milletin Türkler olmasına rağmen, bunun bir devlet politikası olarak unutturulmaya çalışıldığını söyledi.

Türkiye’de Türk kimliği bugün de küçük görülüyor

Türk Ocakları Beykoz Şubesi Başkanı Mustafa Arman’ın ev sahipliğinde, İ.B.B. Beykoz Koru Tesisleri’nde düzenlenen kahvaltılı toplantıya Türk Ocakları İstanbul Şube Başkanı Cezmi Bayram, İkinci Başkan Atilla Yayım, Türk Eğitim SEN Şube Başkanı Ali İhsan Hasanpaşaoğlu, MHP Beykoz İlçe Başkanı Ali Emanet ve İlçe yöneticileri ile çok sayıda davetli katıldı.

Rumeli ve Balkan Türkleri konusunda yaptığı araştırmalar ve verdiği konferanslar ile tanınan Rumeli Balkan Stratejik Araştırmalar Merkezi (RUBASAM) Başkanı avukat Özcan Pehlivanoğlu’nun konuşmacı olarak katıldığı “ Balkan Savaşları’nın 100. Yılı ve Balkanlarda Türk Soykırımları 1912-2012” isimli etkinlikte, Türlerin Balkan Savaşları’ndan bu yana bir “soykırım” yaşadığına işaret edilerek, Ak Parti hükümetinin dış politikası eleştirildi.

Hükümetin “ dış Türkler” politikasını samimiyetten uzak bulduğunu kaydeden av. Pehlivanoğlu, Türk kimliğinin Osmanlı Devleti’nin bazı dönemlerinde olduğu gibi, bugünün Türkiye’sinde de hakir görüldüğünü ifade etti.

Av. Özcan Pehlivanoğlu ile yaptığımız özel röportajımızın öncesinde, Beykoz Türk Ocakları Şubesi’nde gerçekleşen konferanstan alıntılar aktarmak istiyoruz:

Mustafa Arman: Turancılık, Türkiye’nin dışındaki Türkleri de düşünmektir

Konferansın açılış konuşmasını Türk Ocakları Beykoz Şubesi Başkanı Mustafa Arman yaptı. Arman,       “ Türk Ocakları’nın kuruluş sebebinin Balkan bozgunları olduğunu” ifade ederek, Turancılık’ı şu şekilde tarif etti: “ Türkiye’nin sınırları dışındaki Türkleri de düşünmek.”

Av. Özcan Pehlivanoğlu: Yeryüzünde soykırıma uğramış en büyük millet Türk milletidir

Mustafa Arman’ın konuşmasının ardından kürsüyse davet edilen Rumeli Balkan Stratejik Araştırmalar Merkezi (RUBASAM) Başkanı av. Özcan Pehlivanoğlu, sözlerine şu şekilde başladı: “Türkiye’de bazı kavramlar üzerinde tartışmalar yürütülüyor; ‘soykırım’ da bu kavramlardan bir tanesi. Soykırım sözcüğü bizim ülkemizde her nedense sözde Ermeni iddialarıyla yan yana kullanılan bir sözcük. Türklerin ve Türk gibi görülenlerin uğradığı hadiseler ise, ‘ zulüm, acı, göç, katliam’ gibi kavramlar ile karşılanıyor. Halbuki, gerçek anlamda düşündüğümüzde yeryüzünde soykırıma uğramış en büyük millet, Türk milletidir.”

Türkler’in talihsizliği…

Av. Pehlivanoğlu, konuşmasının devamında şunları söyledi: “ Türk milleti soykırıma uğramıştır. Eğer soykırımın tanımı Birleşmiş Milletler tarafından 1948 yılında değil de, 1900’lü yılların başında yapılmış olsaydı, Türklerin 1912- 1913 yıllarında gerçekleşen Balkan Savaşları’nın sonucunda yok edilmelerini soykırım kavramıyla tanımlamış olacaktık. Türklerin talihsizliği, bu kavramın B.M. tarafından Yahudilere uygulanan soykırım neticesinde kabul edilmiş olmasıdır.”

Dünyadan değil, Türkiye’den tepki alıyoruz!

“ Biz bu soykırımı söyledikçe, dünyada değil, Türkiye’de tepkiler ile karşılaşıyoruz” eleştirisinde de bulunan Pehlivanoğlu, “ bu kavram karşımızdaki güçleri kışkırtır, üzer, Türkler’i daha zor duruma sokar, küresel güçler topyekûn karşımıza geçer” şeklinde eleştiriler aldıklarını ifade etti.

Soykırımın anıtı dikilsin

Türkler’e uygulanmış olan bu soykırım gerçeğinin tüm dünyada anıtlaşmasını istediklerini ve bu yönde mücadele verdiklerini kaydeden RUBASAM Başkanı, “ bunun anıtı dikilsin, bir kitabe yapılsın ve Türk çocukları öğretmenlerinin eşliğinde yılda bir kere oraya gidip atalarının uğramış olduğu bu soykırımı öğrensinler istiyoruz. Bunu Türkiye’nin gündemine sokmaya çalışıyoruz” dedi.

Soykırımı unutturmak, bir devlet kararıdır

“ Türkiye’de Balkan meselesi anlaşılamamıştır ve anlaşılamadığı için de biz bu coğrafyaya dönüp doğru düzgün bakamamışızdır” yorumunda bulunan Pehlivanoğlu, bunun en önemli nedeninin ise,      devletin bu konuda almış olduğu‘ Balkan meselesinin üzerini örtmek, bunu eğitim müfredatının içerisine koymamak, yetişen çocuklara bunu anlatmamak ve bu uygulamayı nesilden nesile aktararak unutulmasını sağlamak” şeklindeki karar olduğunu açıkladı.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ünki fevkalade yanlış bir söylem

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “Elveda Rumeli” isimli dizinin Manastır’daki setine ziyarete gittiğini hatırlatarak, ‘ 650 yıl önce buraya atalarımız gelmişlerdi; burada insanlar İslam’la şereflendi, fetihler yaptılar, işimiz bitti, ondan sonra da döndük anavatana geldik” şeklindeki açıklamasını eleştiren Pehlivanoğlu, bunun “ fevkalade yanlış bir söylem” olduğunu kaydetti ve “ sayın Cumhurbaşkanı’nın söylemi devletin söylemidir” dedi.

Rumeli’de Türk izleri M.S. 400. yıla gidiyor

Balkanlar’da 550 bin kilometrekarelik bir alanın tamamında Türkler’in yaşadığını ifade eden RUBASAM Başkanı av. Pehlivanoğlu, “ Rumeli’ye öyle ifade edildiği gibi 1354’te Süleyman Paşa’nın komutasındaki askerler ile geçilmediğini” belirterek, “ Oralarda M.S. 400.yılda Türk izleri var” dedi ve yapılan araştırmaların bu bilimsel gerçeği ortaya çıkardığını kaydetti.

1897 Yunan Savaşı ile güncel PKK müzakeresi bağlantısı

1830’da kurulan Yunanistan’ın bugüne kadar Türkler ile ilgili her konuda masadan zafer ile kalktığını kaydeden av. Özcan Pehlivanoğlu, kazanılmasına rağmen toprak kaybettiren 1897 yılındaki savaşa atıfta bulunarak, sözlerini günümüzde PKK ile yapılan müzakereye şu şekilde bağladı: “ Bugün bölücülük ile yapılan mücadeleye baktığınızda ise… Türk ordusunun, Türk emniyet güçlerinin sahada kazandıkları bir mücadeleyi müzakereler ile kaybettirmeye çalışan anlayış, o gün 1897’de de Türk- Yunan Savaşı’nın kazanılmış olmasına rağmen, Yunan’a Orta Yunanistan’da yer alan Türk toprakları verilmek suretiyle masadan kalkılıyor.”

Balkanlar’ın yüzde 25’i Türk

“ Balkanlar’daki nüfusun yüzde 25’inin halihazırda Türk ve akraba topluluğu olduğunu” belirten Pehlivanoğlu, Türk hakimiyeti silinmeye çalışılmasına rağmen, 2 milyon 500 bin insanın halen Türk olmasının önemli bir husus olduğuna işaret etti.

Dünya biliyor, biz farkında değiliz!

“ Boşnaklar’ın Türk olarak görüldükleri için katledildiklerini” kaydeden RUBASAM Başkanı, 1909 yılındaki bir haritaya göre, Balkanlar’ın “ Türkiye’ veya “Avrupa Türkiyesi” ismiyle belirtildiğine dikkat çekerek, “ Türkiye bugün bizim anladığımız Türkiye’den ibaret değil. Biz, Türkiye’nin Avrupa’daki kısmını kaybetmişiz. Balkanlar değiniz başkasına ait bir coğrafya değil, Yunan’ın değil, Bulgar’ın değil, öz be öz Türk’ün vatanı ve bunu dünyanın diğer devletleri de böyle görüyor; biz ise bunun farkında değiliz; hissetmiyoruz bile! Milletimize Avrupa Türkiyesi’nin kaybettirildiği unutturulmuş” dedi.

5 milyon Türk soykırıma uğradı

1800’lü yılların başından itibaren, Balkan coğrafyasında 5 milyon 500 bin Türk’ün soykırıma uğradığını kaydeden Pehlivanoğlu, insanların o günden bugüne göç etmeye devam ettiklerini ve “ kapağı Türkiye’ye atmaya baktıklarını çünkü şu an orada rahat olmadıklarını ” ifade etti.

Müftü Ahmet Mete, Patrik Bartelomeos’un gördüğü saygıyı neden görmüyor?

Günümüzde Balkanlar’da Türk dış politikasının ilgi göstermediği acı olayların yaşanmakta olduğunu belirten Pehlivanoğlu, geçtiğimiz günlerde Gümülcine Başkonsolosu Osman İlhan Şener’in arabasında saldırıya uğrayarak, tartaklandığını,  Gümülcine Türk Gençler Birliği Başkanı Koray Hasan’ın ise mahkemeye verildiğini belirterek, Yunanistan Gümülcine Müftüsü Ahmet Mete’nin Patrik Bartolomeos’un Türkiye’deki muadili olmasına rağmen, Bartelomeos’a Türkiye’de gösterilen saygının gerek Türk yetkilileri, gerekse Yunanlılar tarafından kendisine gösterilmediğinin altını çizdi ve bu çelişkinin nedenini sordu.

Türk milleti bunun farkında değil

Konuşmasının devamında, “Oradaki Türkler sizin yardımınıza ve desteğinize muhtaçlar” diyen av. Özcan Pehlivanoğlu, “ ancak maalesef Türk milletinin bu konuda bir farkındalık içinde olmadığını üzülerek ifade etmeliyim” açıklamasını yaptı.

Osmanlı bir Türk imparatorluğudur

Osmanlı’nın bir “ Türk” İmparatorluğu olduğunu kaydeden konuşmacı, Amerikalı tarih profesörü Justin McCarthy’nin “ Birinci Dünya Savaşı’nın çıkartılmasının en önemli nedeni, Osmanlı’nın Türk ve Müslüman nüfusunun yok edilmek istenmesiydi” şeklindeki sözünü hatırlattı. Pehlivanoğlu,            “ Amerika’nın bugün Irak’ta, Suriye’de yaptığını, batı 100 sene önce bize yapmış” dedi.

Dün Balkanlar’da yapılanın aynısı, bugün Doğu’daki bölücü nüfus için de yapılıyor

Amerikalı tarihçi McCarthy’nin, “ Batı’nın, ‘  Balkan topraklarında Türk ve Müslüman nüfusun fazla olmadığı ve sayısal olarak az olduğu için de Hıristiyanlara verilmeli’ şeklindeki argümanının da bir      “ yalan” olduğunu söylediğini kaydeden Pehlivanoğlu, “Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu koşullar ile Osmanlı’nın o dönem içinde bulunduğu koşullar arasında müthiş derecede benzerlik bulunduğuna” işaret etti.

Pehlivanoğlu, aynı şeyin bugün Doğu ve Güneydoğu Anadolu için de yapıldığına ise şu sözler ile dikkat çekti: “ Şimdi diyorlar ki, ‘ Türkiye’de bölücü bir nüfus var; bu bölücü nüfus, Türk nüfustan fazla. Onun için siz ülkenizin bir kısmını o bölücü nüfusa vermek zorundasınız. Onların birtakım haklarını tanımak zorundasınız!’ Yani, aynı yüzyıllar önce Balkanlar’da yapılan dayatmalar gibi!”

Türk Milleti bu yalanı yiyor ve yutuyor

Konuşmasının devamında,“ O Batı, Türk Milleti’ne yüzyıl önce yalan söylediği gibi, bugün de yalan söylüyor ve Türk Milleti de bu yalanı yiyor ve yutuyor” diyen Pehlivanoğlu, “ 1915’teki Çanakkale Harbi’nde 250 bin şehit verildiğini, 1912- 1918 yılları arasındaki Balkan Savaşları’nda ise batılı kaynaklara göre, 632 bin 408 Türk’ün katledildiğini ” belirterek,  “ Çanakkale’de toprak kaybedilmemiş olmasına rağmen, Balkan Savaşları sonucunda 168 bin kilometrekare toprak kaybedildiğine” işaret etti.

Çanakkale anılıyor, peki Balkan Savaşları neden anılmıyor?

Pehlivanoğlu, bu tür büyük kayıpların yaşandığı Balkan Savaşları’nın unutturulmaması gerektiğini belirterek, “ Çanakkale’yi her sene anıyorsunuz, her sene gidiyorsunuz; otobüs otobüs kaldırıyorlar. Peki, Balkan Savaşları’nı neden anmıyorlar? Bu kadar önemsiz mi? Demek ki, işin içinde başka bir iş var! Bize hatırlatmıyorlar ki, aynı tuzağa bugün de düşelim” yorumunda bulundu.

Beykoz Güncel Haber’in RUBASAM Başkanı av. Özcan Pehlivanoğlu ile gerçekleştirdiği özel röportaj:

Özcan Bey, Türk hükümetinin Ortadoğu’da aktif bir siyaset güttüğünü biliyoruz. Söylemlerinizden aynı hükümetin Balkanlar’da yaşayan Türkler için ise aynı duyarlılığı göstermediği şeklinde bir çıkarsama yapıyoruz. Ne diyeceksiniz?

Hükümet, Türk milleti kavramına inanmıyor

“ Hükümetin buradaki en ayırıcı özelliği, Türk milleti kavramına inanmamış olması. ‘Türk Milleti’ kavramına inanmayan, bunu ifade etmeyen, Türkleri bir etnisite olarak gören bir anlayış ile meseleye bakmış olması Türk hükümetinin Türk dünyasında yapmış olduğu çalışmalarda bir samimiyetsizlik ortamı doğuruyor. Onun için Türk coğrafyasına hükümetin bakışında bu noktada bir inandırıcılıktan uzak olma pozisyonu var. Türk hükümeti maalesef iddia ettiği hususlar itibariyle Türk dünyasında, Türk milleti üzerinde inandırıcı değildir. O sebeple, Ak Parti’nin on yıllık icraatının dış politika açısından değerlendirilmesi, fevkalade büyük bir yanlış politikanın izlendiği bir dönemi ifade eder.”

Dünya gerçeklerine uygun düşmüyor

“ Sıfır sorunlu dış politika anlayışı, yeni bir Osmanlı yaratma özlemi, Osmanlı Türk İmparatorluğu’nun hem İslam coğrafyasında, hem de eskiden kendisine ait olan topraklarda yapmış olduklarını bugün tekrar etmeye çalışmak veya ona yeni birtakım şeyler katarak, o coğrafyada birtakım şeyleri gerçekleştirmeye çalışmak, dünyanın gerçeklerine uygun düşmüyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ilk önce kendi ülkesinde huzuru, mutluluğu, rahatı, ekonomik standartları, vatandaşının imkânlarını temin ettikten sonra ancak Türk ve İslam dünyasına veya insanlık âleminin diğer unsurlarına uzanabilir. Bugün Türkiye içte çok önemli sorunlar ile boğuşurken, uygulanan politikalar ile bu sorunlar daha da ağırlaşırken, Türkiye kendi içindeki bu meseleleri halletme noktasında büyük zorluklar yaşarken, Türkiye’nin hem komşularıyla ilgili, hem yakın coğrafyasıyla ilgili doğru olmayan politikalar uygulaması, Türkiye’nin önümüzdeki dönemlerde daha ağır sorunlar ile karşılaşmasına sebebiyet verebilir.”

Türkiye, Suriye’nin içişlerine müdahale ediyor

“ Türkiye, bugün Suriye’nin içişlerine müdahale eder pozisyondadır. Bununla beraber, birçok ülkenin içişlerine karışma ve fikir beyan etme eğilimindedir. Uluslar arası ilişkiler bunu kaldırmaz. Türkiye uluslar arası platformda daha ağır sorunlar ile karşı karşıya kalabilir. Türkiye bir Amerika, Rusya ya da Çin değildir. Bu zamana gelinceye kadar Türkiye’nin dış politikasında bir tutarlılık, bir gelenek vardı. Bu dönemde bu geleneğin yıkıldığını, bu milli politikaların terk edildiğini, Türkiye’nin dış politikada çok anlamsız bir girdaba sürüklendiğini görüyoruz. Bu açıdan Türk dünyasıyla ilgilenilse bile, bunun samimiyetten uzak olduğunu biz görüyoruz.”

Yeni bir Osmanlı yaratılmaya çalışıldığını söylediniz. Ancak, Osmanlı Devleti, Balkan Türkleri’ni de içine alan bir yapılanmaydı. Hükümetin dış Türkler politikasını eleştirmenizden yola çıkarak, bugün uygulanmaya çalışılanın ‘eksik bir Osmanlıcılık’ ve daha çok bir ‘ümmetçilik’ politikası olduğu şeklinde bir algı oluştu bizde. Ne diyeceksiniz?

Hükümet, halkın oyunu alabilmek için İslâmı referans alıyor

Hükümetin İslâmı referans alarak siyaset yaptığından kuşku yok. En azından halkın oyunu, desteğini  almak için bu yönde politikalar dillendiriyor ama Osmanlı’nın yıkıldığı dönemde uyguladığı İslamcılık veya ümmetçilik politikaları bugün ne kadar uygulanabilir? Osmanlı, genelde ülkenin dağılmasını, devletin yıkılmasını önlemek için İslamcı ve ümmetçi politikalar uygulamış olabilir ama bu politikaların bugün uygulanma sahası yoktur. Maalesef Türkiye’de yapılan psikolojik operasyonlar, eğitim sisteminin Türkiye’de gittiği nokta, siyasal İslâmcılığın Türkiye’de iktidar olmasına sebebiyet vermiştir. Tabii ki, siyasal İslamcılık ‘ ümmetçilik’ fikrine dayanan politikalar geliştirmek ve uygulamak durumundadır. Hükümet bunu yapmaya çalışıyor ama bunun doğruluğu şüphe götürür; ben bunun doğru olduğuna inanmıyorum. Tabii ki, biz bir İslâm ülkesiyiz ama bu, politikaların ümmetçilik siyasal anlayışına dayandırılmasını gerektirmez.

Peki, dış Türkler ve özellikle Balkan Türkleri konusunda aktif bir politika uygulama yönündeki isteğiniz, şu anda hükümetin Ortadoğu’da yaptığını belirttiğiniz, ‘ diğer ülkelerin iç işlerine karışmak’ ile aynı kapıya çıkmıyor mu?

Hükümetin Balkanlar’a olan ilgisi Müslüman eksenli

Ben konferansımda Balkan topraklarındaki devletlerin Türk toprakları üzerinde kurulduğunu anlattım. Bugün için orada başka devletler var ancak orada Türkler ve Müslümanlar yaşıyorlar. Hükümetin oraya ilgisi, Müslüman eksenli bir yaklaşım. Yani Balkan Türkleri’ne özel bir muamele yapmıyor. Maalesef Hükümet, Balkan Türkleri’ne Türk olduğu için bakmıyor, sadece müslüman olduğu için bakıyor. Yani, Balkanlar’daki Türk- müslüman topluluğu onu ilgilendiriyormuş tarzında yaklaşıyor. Elbette ki, T.C. Devleti’ni ve Türk milletini Balkanlar’daki İslam topluluğu ilgilendirir ama orada Türklerin de yaşadığını ve Türklerin de özel ilgiye muhtaç olduklarını bilmemiz gerekiyor. Mesela, Doğu Makedonya’da Yörükler yaşamaktadır. Buradaki sistemler komünizm, faşizm, dikta, krallık, prenslik şeklinde değişmiştir ama Doğu Makedonya Yörükleri’nin kaderi değişmemiştir. 2013 yılında dağ köylerine su, elektrik henüz yeni gidiyor; yolları yeni yapılıyor! Bu, şunu gösteriyor: Demek ki, negatif bir ayırımcılık yapılmış orada. Hükümetin ne yapması lâzım? Doğu Makedonya Yörükleri’nin sosyo- ekonomik koşullarının gelişmesi, kültürlerinin ve inançlarının korunması bakımından onlara pozitif ayırımcılık yaparak, Türkiye’nin desteğini göndermesi lâzım.”

Yunan hükümetinin tezi ile Türk hükümetinin tezi uyuşuyor!

“ Mesela Yunanistan, Batı Trakya Türkleri için, ‘ onlar Türk değildir; Yunan Müslümanlarıdır’ diyor! Buraya baktığınızda, Yunan hükümetinin tezi ile Türk hükümetinin tezinin uyuştuğunu görüyorsunuz ama Batı Trakya Türkleri’ne ‘ Siz Yunan Müslümanı mısınız?’ diye sorduğumuzda, bize; ‘ Asla! Biz önce Türk’üz, sonra müslümanız. Biz Türklüğümüzü muhafaza etmek için yüzyıllardır orada mücadele ediyoruz. Siz bizim mücadelemizi anlamıyor musunuz?’ diye kırılıyorlar. Onun için hükümetin Balkan Türkleri’ne ‘Türk’ diye değil ‘Müslüman’ şeklinde bir bakış açısı var. Bu da Türkler’e zarar veriyor.”

Siz, verdiğiniz konferansta, yanlış anlamadıysam, ‘Tarih tekerrür edecek!’ uyarısında bulunuyorsunuz. Açıklar mısınız?

Türkiye Türkleri, Balkanlar’daki Türklerin akıbetine uğrar

“ Evet. Mesela, şimdi Anayasa’dan ‘Türk’ kimliği çıktığı anda, Türkiye’deki ‘Türk’ milleti Balkanlar’daki duruma düşecek! Balkanlar’da nasıl hükümranlığını kaybetmiş ise, Anayasa’nın ilgili maddelerindeki Türk tanımlamasını çıkartıldığı an, zaten Türk milletinin bu topraklar üzerinde hükümranlığı kalmamış demektir. En büyük tehlike de budur. Türkiye’nin önünde yerel seçimler, Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve genel seçimlerinden önce bence birinci gündem maddesi yeni Anayasa çalışmaları ve bu çalışmalarda Türk kimliğinin korunması olmalıdır. Türk kimliği korunmadığı takdirde, maalesef Türkiye’de yaşayan ve adına ‘Türk Milleti’ dediğimiz insan topluluğu Balkanlar’daki Türklerin akıbetine uğramış olacaktır.

Konuşmanızda, Osmanlı Devleti deyişinin doğru olmadığını, ‘Osmanlı TÜRK Devleti’ ifadesinin doğru olduğunu belirttiniz. Toplumda annelerinin daha çok yabancı kadınlar olmaları dolayısıyla, Osmanlı padişahların da ‘Türklük’ özelliklerini yitirdikleri şeklinde bir algı var. Osmanlı Türk Devleti denmemesinde acaba bu algının da bir etkisi olmuş olabilir mi?

Padişah annelerinin bazılarının yabancı olmaları, onların Türklüklerine halel getirmez

“ Bu algı da bir psikolojik operasyondur. Yanlış bilgiler ile doğru olmayan algıların yaratılması Türkiye’de çok gördüğümüz bir yöntem. Osmanlı padişahlarının Türk olmadığına dair yaratılan algı, aynen buna benzer bir örnek. Bir defa, Türklük bir etnisiteye, bir ırka dayanmaz. Türk milleti tarifini biz Ziya Gökalp’in yaptığı gibi anlıyoruz: ‘ Aynı topraklar üzerinde yaşayan, aynı dili konuşan, geleneği, göreneği, dini inancı, imanı, tarihi, cefası, sefası bir olan insan topluluğu.’ Onun için bir kimsenin doğuştan ırken ne olup olmadığı önemli değil, kendisini ne hissettiği ve neye göre yaşadığı önemli. Bugün padişah annelerinin bazılarının yabacı olması, onların Türklüklerine bir halel getirmez. Çok yakın bir örnek vereyim: T.B.M.M. kurulduktan sonra Mustafa Kemal’in Washington Büyükelçisi olarak atadığı Alfred Rüstem bir Polonyalı’dır ama bana sorarsanız, en az benim kadar Türk’tür. Türklük, ırka dayanmaz; Türklük, bir millete mensup olmak demektir. Türk bile olsanız, Türk milletine karşı yabancıysanız, Türk milletine karşı bir ihanet içindeyseniz, bu sizin haklı olduğunuzu göstermez. Osmanlı padişahları ve Osmanlı Devleti de Türkler tarafından kurulmuş Türk devletidir ve Osmanlı padişahları da devlet yıkılıncaya kadar ‘ Türklük esasına’ göre yetişmiş, yaşamış ve ülkeye hizmet etmiş olan insanlardır.

Osmanlı padişahlarının devleti Türklük esasına göre yönettiklerini ifade ettiniz. Ancak Osmanlı’da ‘Türk’ kelimesinin aşağılayıcı bir ifade olarak kullanıldığı yönünde bir bilgilendirme de var toplumda?

Türk kimliği Türkiye’de bugün de aşağılanmaktadır

“ Bugün de aşağılanmaktadır Türk kelimesi! Türk kimliği, Türk sözcüğü Türkiye’de bugün de aşağılanmaktadır. Dönem dönem Türk’e düşman olanlar olmuştur. Türk’e düşman olanlar Osmanlı’da da dönem dönem iktidara gelmişlerdir. İktidar oldukları dönemlerde de Türk’ü aşağılamışladır, doğrudur. Bunlar, Türklüğü hakir görmüşler, hatta ‘ etrak-ı biidrak’ yani, ‘ idraksiz Türk’ demişlerdir.  Bugün de aynı şey söz konusudur. Yani, bunlar sadece belli dönemlere ait olan uygulamalardır. Bu dönemler dün geçtiği gibi (yine geçecektir). Türk, nasıl kendi coğrafyasına, devletine hâkim olmuş ise, muktedir olmuş ise, gelecekte de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne yine hâkim olacak ve bugün düştüğü durumdan kurtulacaktır.”

Özcan Bey, röportaj için çok teşekkür ederiz!

Röportaj: Arzu Başlantı

arzubaslanti@yahoo.com

www.beykozguncel.com

 
Toplam blog
: 230
: 1315
Kayıt tarihi
: 26.08.12
 
 

Doğum yeri: Berlin Siyasal Bilgiler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu (Bölüm ve fakül..