Avrupa'ya giden en kısa yol! Beşiktaş UEFA aşkına...

Vasat geçen bir ilk yarının ardından yaptığı flaş transferler ve yüksek adrenalinle ikinci yarının hakimi olacağı düşünülen hatta "17'de 17 yapar mı?" düşüncelerini akla getiren siyah beyazlılar, üst üste alınan kötü sonuçlar ve bozulan motivasyon ile tüm otoriteleri ters köşeye yatırarak lige havlu atmıştı.

Beşiktaş gibi bir takımın "ligi dördüncü bitirerek" UEFA'ya katılma şansını kovalama arzusu ve hedefi bile inançsız ve cılız seslerle ifade edilir gibi olmuştu.

Böylesine kaotik bir durumda, bu büyük camia için olabilecek en büyük teselli -ve hatta büyük ikramiye- Türkiye Kupası'nı kazanarak doğrudan UEFA'ya katılmaktı. Fenerbahçe, Trabzon, Bursa, Kayseri gibi iddialı takımlar yanında benzer bir hedef kovalaması muhtemel bir Galatasaray'ın da yolun bu durağını görememiş olmaları Beşiktaş için ayrı bir şanstı.

Siyah Beyazlıların kendini bir anda uluslararası arenada bulması için sadece iki takım geçmesi gerekiyordu ki bunların ilki yine ligin iyilerinden Gaziantepspor'du.

Ligdeki kötü gidişata rağmen kupada alınan iyi sonuçlara bir yenisi Gaziantep karşısında eklendi. Kırmızı siyahlılar karşısında sergilenen iyi futbol meyvelerini maçın son yarım saatinde peş peşe verdi. Portekizce atılan üç golün yanında bu dakikalarda direkten dönen iki top ta Beşiktaş'ın şanssızlığıydı.

İstanbul'da alınan bu 3 gollü galibiyet, şüphesiz final için çok büyük bir avantajdır. Aksi sonuçlar zaten Türk Futbol tarihine girecek cinsten olur.

Finalde Gençlerbirliği-İ.B.B. eşleşmesinin galibiyle oynayacak olan Beşiktaş kupayı da alırsa, kısa sezonun karı deyip Avrupalı olmakla teselli bulacak.

Büyük emekler ve gayretlerle kurulmuş olan bu kadronun da değerlendirilmesi açısından Beşiktaş'ın UEFA sahnesinde yer alması hem camia adına hem de ülke futbolu adına önemlidir.