Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Haziran '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ayakkabılar ve taşıdıkları sihir…

Ayakkabılar ve taşıdıkları sihir…
 

Netten...


Cuma gecesi …

Biz kadınlar grubu yine arkadaşlarımın bahçesinde oturuyoruz. Beyler bizim evde maç izliyor. Gökyüzünde tek bulut yok. Yıldızlar da yok olmuş sanki. Ay parlak... Sahiden ay çok parlak olunca neden yıldızlar yok oluyor…yoksa ben mi onları göremiyorum.Kendimi tutamıyorum:

- Dolunay ne kadar güzel!

- Tam dolunay değil canım, az daha var! cevabı veriyor arkadaşım.

Gözlerimi aydan ayırmadan, mis bergamot kokulu çayımdan bir yudum alıyorum…

- Kızlar, müthiş bir ayakkabı mağazası keşfettim. Çok güzel ve her çeşit model var, ihracat fazlasını satıyorlar, fiyatlar da uygun. Yarın gidelim mi? heyecanla sohbete giriyor Gökşen.

Ayakkabılar…fetiş. Ayakkabılar çok şey söylüyor. Ayakkabılar, kadınların en büyük tutkularından birisidir. Bu akıl almaz çekimi, izah edebilen birisi var mı bilmiyorum. Buna da gerek yok galiba. Onlar sihirli bir tutku, bir mania …

Ayakkabılar, insanların en eski icatlardan birisidir, baştan deri parçalardan yapılıyormuş ve sadece ayakların soğuktan ve yaralanmalardan koruyormuş.Çok daha sonralarda sağ ve sol ayakkabılar birbirinden farklı olmaya başlıyor.Nette yaptığım küçük araştırmamdan bakın ne öğrendim; yüksek topuklu ayakkabıların şıklık amacıyla kullanıldığı tarih 1533 ve bu topuklu ayakkabının yaratıcısı Leonardo da Vinci.

Bugünlerde, hem kadınlar hem erkekler için, ayakkabılar en önemli aksesuar haline gelmiş ve çoktan sadece ayakları koruma görevini taşımıyorlar.

Benim için ayakkabılar , onları taşıyan insanlar için, bilgiler içeriyor ve çok şey anlatıyorlar; hayatı algılama şeklini, sosyal statüyü, karakteri ve pek çok zaman kendine has, kalitenin eksikliğini. Bana göre, ayakkabıların sihirli gücü var; sıradan bir giysiyi, çarpıcı gibi gösterebilen en önemli aksesuar.

İnsanların dış görünüşünde ilk dikkat ettiğim şey ayakkabılarıdır. Maddi gücü yerinde ve kendilerini stil sahibi zanneden insanların, ortalıkta uygunsuz ve pis ayakkabılarla dolaşmalarını bir anlam veremiyorum.

Benim ayakkabılara karşı tutkum 18 yaşlarımda başladı.Her sınav sonrasında en az iki çift ayakkabı satın alıyordum kendime.İnanılmaz büyük haz duyuyordum ve kendimi en iyi şekilde ödüllendirdiğimi düşünüyordum.Sınavdan sonra kendimi bu şekilde şımartmayı seviyordum.Üniversite arkadaşlarım arasında pek çok kez konu oluyordum. Bazıları, ayakkabılarımın sayısını merak ediyordu, bazıları da şaka ile karışık, üniversiteyi bitirdiğimde sadece bir kamyon ayakkabılarım için ayarlamam gerekeceğini, söylüyorlardı. Her mania öyle başlar, masum eğlence, sonra anlamadan bir bakıyorsunuz, kontrolden çıkmış bir tutkuya dönüşmüş. 18 yaşında dedim ama galiba yanılıyorum. İlk elbisemi hatırlamıyorum, fakat ilk ayakkabılarımı çok net hatırlıyorum. Siyah ve rugan…üstünde minik çiçekleri vardı. Küçüktüler…ve daha büyük numarası yoktu, ayaklarımı çok sıkmışlardı, fakat almakta ısrarlıydım. Annem almıştı…canım annem. Daha sonra öğrenmiştim, annem ayaklarım fazla uzamasın diye hep küçük ayakkabılar giydirmeye tercih ediyormuş, zaten. Çok acı çektirmişlerdi o ayakkabılar…belki o yüzden unutmamışım. Kim bilir…

Pietro Biasca geliyor aklıma, PARA romanını okuyanlar bilirler. Çok çok küçük bir rölü vardı romanın içinde ama ben çok etkilenmiştim ürettiği o paha biçilmez “ayakdivenlerinden”. Ayak, en az el kadar, saygıya lâik olduğunu düşündüğü için Ayakkabılara , ayakdivenler ismini takmış.

Kadınlar ve ayakkabılar, bu esrarengiz bağı hakkında pek çok şeyler yazılmış, ve sonuçta:” Neden kadınların en büyük tutkularından birisi ayakkabılar?sorusu cevapsız. Galiba erkekler, kadınları yüksek topuklar üstünde görmekten hoşlanıyorlar.

Ben bu satırları yazarken, arkadaşlarım yeni keşfedilen mağazada kim bilir nasıl ayakkabılar seçtiler kendilerine…

 
Toplam blog
: 144
: 1854
Kayıt tarihi
: 13.03.08
 
 

Doğduğum ve büyüdüğüm şehir Kırcali, Bulgaristan. Yıl 1964. Makina Mühendisiyim. Evli ve iki çocu..