- Kategori
- Edebiyat
Ayakkabısı sıkmış külkedileri ve prensler
Az önce bir hikaye okudum. Tam olarak aşağıdaki gibi değil. Ama işin özü sıkıştırılan kadınlara dayanıyordu. Erkekler tarafından değiştirilen kadınlara. Önce babamız, abimiz erkek arkadaşımız, evlenince eşimiz tarafından
değişmeye zorlandığımız erkeklerimiz... Peki ya biz kadınlar...
Hikayeyi hepiniz biliyorsunuz, KÜLKEDİSİ VE PRENSİ...
Kulkedisi kaçarken, pabucu ayağından fırlar. Ertesi günü prens; ayagı bu pabuca sığacak genç kızları aramaya koyulur. Ülkenin tüm ıizları prens tarafından beğenilmek için, ayaklarına ayakkabıyı uzatırlar...
Peki prensler, pardon günümüzde erkekler ne yaparlar?
Ellerindeki “ayakkabıya” (veya düşlerindeki kalıba) ayağını (kendini) sıkıştıracak kadını KÜLKEDİLERİNİ arar dururlar.
“Ayağı sıkışmış ” bir kadının ne denli gerçek, ne kadar huzurlu, mutlu olacagini dusunmeden... Ve birlikte yalnayak yaşayabilmenin özgur keyfinden habersizce....
Sıktığınız , sıkıntıya soktuğunuz ayaklar değildir, hayatlar, hatta kadınların hayalleridir. Birlikte olduğunuz kadın size doğru akarken olayları biraz da, kendi haline bırakın. Kuralları kadında uygulamayın.
Siz onu değiştirmek için acele ediyorsanız, gurur duyacak, mutlu olacak, keyif yayacak, yaşayacak, yaşatacak hiçbir şeyiniz kalmayacaktır. Yanyana ekilen iki ağaç, bir süre sonra birbirlerine yaslanarak, dolanarak büyürler, görmüşsünüzdür. Her konuda olduğu gibi bunda da evrenden, doğadan ders almak gerekecek diye düşünmekteyim.
Sevgilerimle Ayse.