Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Nisan '09

 
Kategori
Anılar
 

Aydın ve incir, incirdeki zehir "aflatoksin" - 3

Aydın ve incir, incirdeki zehir "aflatoksin" - 3
 

Aflatoksinli İncirlerle Randevu

Ertesi gün, saat 10.00 sularında müdür ile mali müşavir bizleri incir işleme tesislerine götürmek üzere Köşk Malmüdürlüğü’ ne geldiler. Bizler hazırdık. Arabanın şoförlüğünü incir işletme müdürü yapıyordu. O. Nuri Bey, arabanın ön koltuğuna oturdu. Mali müşavir ile ben de arka koltuğa oturduk. Firmanın defter ve belgelerini incelemek üzere çalışma yapacağımız yeri (odamızı), hem de incir işleme tesislerini görmek üzere yola çıktık.

Başçayır yoluna döndük. Daha 500–600 metre gitmemiştik ki mali müşavir, bana yolun solunda bir ev göstererek: “Mehmet Bey şu evi görüyor musun? O ev, âcizane bu fakirin evidir.” dedi. Gösterdiği eve baktım. Ev iki katlıydı. Geniş bir bahçe içine yeni inşa edilmişti. Çevresindeki evlere göre değişik mimarisi olan güzel bir evdi.

“Yeni inşa ettirdiğiniz anlaşılıyor. Güle güle oturun, çok güzel görünüyor.” dedim.

Mali Müşavir:

“Evet, Mehmet Bey ev yenidir. Evi zevkime göre inşa ettirdim. Dünyada mekân, ahrette iman demişler atalarımız… Vallahi üstat, yaz akşamları, balkonunda bir çay içmek inanın ki benim için dünya malına bedel oluyor. Günün tüm yorgunluğumu atıyorum.” dedi.

“ Ne güzel! Allah sağlıklı ömürler versin. Yeni evinizde güle güle oturun A… Bey” dedim.

Bizler konuşmalarımızı daha yeni bitirmiştik ki araba sarsılarak durdu.

“Geldik.” dediler.

Altı, yedi dakika içinde gelmiştik. Arabada indik. Beyaz yüksek duvarlı, geniş bir yapının bir önündeydik. Bu yapının hemen 10 metre önünde uzunlamasına bir yapı daha vardı. Bu yapı, tahmini olarak 2–3 metre eninde, 2–3 metre boyunda, 2–2, 5 metre yüksekliğinde odalar şeklinde bölünmüştü. Her bir oda, yarıdan üstü camdan pencere bulunan kapılarla sıkı sıkıya kapatılmıştı. Odaların içerisinde üst üste konmuş incir çuvalları görünüyordu. Tüm kapıların sol üst köşesinde normal yuvarlak lamba ampulleri gibi ve bu ampullerin birkaç katı büyüklükte hazinesi olan ve uçları odalara açılmış, görünüşte laboratuar deney donatımına benzeyen aygıtlar görünüyordu.

Bu odalara çok dikkatli bakmış olmam, İncir İşletme Müdürünün dikkatini çekmiş olmalı ki bu odaların ne işe yaradığını, bana açıklama gereği duydu ve devamla:

“Mehmet Bey çok dikkatli baktığınız o yerler; incirlerin, işleme öncesi kendi kurtçuklarından ve diğer haşerelerden ayıklandığı, temizlendiği yerlerdir. Biz bu yerlere, ilaçlama odaları diyoruz. Firma olarak satın aldığımız çuvallanmış olarak bize gelen incirler, ilk önce gördüğünüz bu odalara alınır. Odalarda, aralarına hava dolaşımı olacak şekilde çuvallar üst üste yığılır. Daha sonra oda kapıları sıkıca kapatılır. Odanın içindeki havanın dışarıdaki hava ile bağı, irtibatı kesilir. Her kapının sol üst köşesinde bulunan yuvarlak ampul şeklindeki ilaçlama aygıtlarından içeriye çok az ve ölçülü ilaç verilir. Yani, oda içindeki hava ilaçla karıştırılır. Bu ilaç kokusunu alan incir kurtçukları ve diğer haşereler bulundukları yerlerde duramazlar. İncirleri terk ederler. Çuvallardan da dışarı çıkarak odanın duvarlarından yukarıya, odanın tavana doğru yürürler. Çok geçmeden de ölürler. Pencereden dikkatlice içeriye bakarsanız duvara yapışmış, ölmüş, yüzleri bulan incir kurtçuklarını görürsünüz.” dedi.

Müdür Beyin önerisi üzerine, kapının penceresinden içerisini daha iyi görmem için eğildim. Ellerimi gözlerimin hizasına getirip, burnum kapının camı ile temas halinde iken içeri baktım. Gözlerime inanamadım. Müdür Bey’ in anlattığı gibi ak, beyaz yüzleri hatta binleri bulan kurtçuklar, aşağıdan tavana doğru art, arda düzgün sıralar halinde duvarlara sıralanmışlar, ölüp duvarlara yapışıp kalmışlar.

Mesleğini seven her maliyecinin ruhuna işlemiş bir maliyeci merakı olur. O. Nuri Bey’ i bilmem ama şahsen ben, incir kurtçuklarını öldürme odalarına olan o maliyeci merakımı böylece gidermiş oldum.

O.Nui Bey ve ben ilk defa bir incir işleme tesislerini gezeceğiz. Demir saçtan yapılmış, raylar üzerinde yürüyen, yanlara açılan geniş bir kapıdan içeri girdik. İçerisi bir hayli ferahtı. Tavandaki çatı, geniş açılı ters V şeklindeydi. Çatıyı, alttan karşılıklı kolonlar üzerine oturtulmuş ve birbirine bağlanmış, demir kirişler tutuyordu. Tavan oldukça yüksekti.

Çatı altında içerisi geniş bir aralıktan birinden diğerine geçilen tahmini 1, 5 metre yükseklikte duvarlarla çevrilmiş bölümler bulunuyordu. Her duvar, birbirinden ayrı kullanım mekânları oluşturmuştu. Girişteki mekânın sol köşesinde başlayan biraz genişçe sayılacak bir alana yayılmış 30–40 cm. yükseklikte bir büyük kamyon kasasını dolduracak miktarda olduğunu tahmin ettiğim çuvalsız dökme incir yığılmıştı.

Çatı yüksek tavanlı olduğu için girişin sağ tarafında çatı altında 3 odası zeminde, 3 odası da üstte olmak üzere idare binası bulunuyordu. Müdür Bey kendi çalışma ofisinin üst katta olduğunu söyledi. Üst kata çıkmamız için de “lütfen” diyerek eliyle üst kata çıkılan merdiveni işaret etti. Ben de: “Ev sahibi olarak lütfen siz önde çıkın. Bizler size eşlik edelim.” dedim. Merdivenlerden üst katta çıktık. Üst katta, odaların önünde iki adamın yan yana zor geçebileceği dar bir koridor bulunuyordu. Odaların kapıları bu koridora açılıyordu. Müdür Bey, ortadaki odanın kapısını açarak bizleri içeri buyur etti. İçeri girdik. Bu oda, incir işleme tesisleri müdürünün odasıydı.

Yönetici Müdür Bey’in odası basık tavanlıydı. Oda, çok sade döşenmişti. Bazı işyerlerinde olduğu gibi görkemli masa ve koltuklara boğdurulmamıştı. Müdür Bey’in masasının önü duvarda hoş bir tablo asılıydı. Masanın önündeki koltuklara oturduk. Müdür bey de masasına oturarak:

“İşletmemize hoş geldiniz. Sizlere sıcak, soğuk ne ikram edebilirim? “ dedi.

Bende:“ Mümkünse çay alabilirim” dedim.

O.Nuri Bey de çay istedi.

Mali müşavir A……Bey’ de: “Şöyle iyi bir tavşankanı çayı bende ret etmem” dedi.

*****

İncir işleme tesislerini gezmeden önce burada bir parantez açıp, bir açıklama yapmak istiyorum. Diğer bir anlatımla; incirin, ülkemiz ekonomisindeki önemine değinmek, taşıdıkları mineraller diğer besin maddeler yönünden incirin insan sağlığı ve beslenmesindeki yerini ve önemini irdelemek, aflatoksinli incirlerin tüketilmesi halinde orta vadede insan sağlığı üzerindeki dönülmez, öldürücü etkisini bu etkinin insanlara, ailelerine verdiği ızdırabı ve ülkemiz insanına ve ekonomisine vereceği ağır tahribatı anlatmak, sağlam incirler arasında "Aflatoksinli" incirleri nasıl ayırt edebiliriz sorusuna yanıt olabilecek hususlarda gördüklerimi, yaşadıklarımı ve bildiklerimi okurlarıma anlatarak okurlarımla paylaşmak istiyorum.

*****

Ancak iyi bilinmelidir ki; bu ve bundan önceki iki yazımda, Aydın ve İncir, İncirdeki Zehir “Aflatoksin” başlığını kullanırken hiçbir insanımızı, kurumumuzu ve bölgemizi hedef almış değilim. Hedef almadım. Hedef alamam da…

Bu ülkenin insanıyım. Bu ülkenin havasını teneffüs ediyorum. Bu ülkenin okullarında okudum. Yüksek okulu okurken, okulun ilk yıllarında inşaatlarda amelelik yaptım. Maddi olarak çok sıkıntılarım oldu. Çok zorluklar çektim. Ancak bundan da o günde şikâyetçi olmadım, bu günde şikâyetçi değilim. Bir şeyi elleriyle, tırnaklarıyla alın teri ile kazanmanın zevkine vardım. Bundan daha büyük bir zevk var mı?

Dün, Vergi Denetmeni unvanı ile kariyer bir meslekte bulundum. Büyük matrahlı raporlara imza attım. Ancak mesleğimde çok adil oldum. Geriye dönüp baktığımda vicdanımı sızlatacak hiçbir şeyin, hiçbir oluşumun içinde bulunmadım. İşimde ve aşımda hep helal dairesinde kaldım. Bu gün de önemli ve kariyer bir meslek yürütüyorum. Bu yazımı, sadece insanımızı bilgilendirmek adına tamamen insani kaygılarla yazıyorum. Aydın ve İncir, İncirdeki Zehir “Aflatoksin” başlığı kullanmamdaki amacım, sağlık yönünden çok tehlikeli olan incirde bulunan Aflatoksine insanlarımızın dikkatini çekmek içindir. Sağlık açısından incir çok gereklidir çokça incir tüketiniz. Ancak, incirde böylesi yani çok tehlikeli olan “Aflatoksin” denilen bir şey var, tüketirken çok dikkatli olunuz demek için böylesi bir başlık kullandım ve yazılarımı bu amaç doğrultusunda yazdım.

Zira, Ülkemizde yılda 150 bin ton civarında incir üretilmekte, bunun 50 bin tonuna yakını ihraç edilmektedir. Kalan 100 bin ton civarındaki kısmı ise sofralık ve sanayi hammaddesi olarak Türkiye içinde tüketilmektedir. Hiç şüphesiz incir, ülkemizin çok önemli tarımsal ürünüdür. İhracatta, önemli döviz girdisi sağlamaktadır. İhracata gönderdiğimiz incirlerde Aflatoksin “0” a yakın ya da yok denecek kadar azdır. İncirler, ihracata gönderilmeden önce ihracatçı firmalar tarafından Aflatoksin taramasından geçiriliyor. “Aflatoksin” li incirler ayırt edildikten sonra kalan temiz incirler ihraç ediliyor. Yabancılar, eloğlu insanlarının sağlığını düşünerek Aflatoksinli incirlere gümrüklerinde geçit vermiyorlar. Bu nedenle ihracatçı firmalarımız incirde Aflatoksin taraması yaptırıyorlar. Oysaki 100 bin ton civarındaki inciri içeride bizim insanımız şu veya bu şekilde tükettiği halde tüketilen bu incirlerin hiç birisinde Aflatoksin taraması yapılmıyor.

İnanmak istiyorum ki; ülkemizde, insanlarımızın hayatı, sağlığı bu kadar ucuz olmamalıdır. Dünyada en değerli olan şey insan sağlığı değil de nedir? İnsanlarımız sağlıklarıyla ilgili bir konuda bilgilendirilmek onların en doğal hakkı değil midir? Benim bu yazılarımda, hiçbir kimse vehime kapılıp gocunmasın. Ben sağlık uzmanı değilim. Ben insan sağlığını ilgilendiren çok önemli gördüğüm bir konuda - ki bu cümlenin altını çizmek istiyorum. - sadece ve sadece gördüklerimi, yaşadıklarımı yazıyorum. Bundan doğal ne olabilir ki? Çok açıktır ki; adı tüccar, üretici olan bir kısım insanlarımızın, aşırı kar hırsı ya da duyarsızlığı yüzünden, insanlarımız bilmeden sağlıksız gıdalar tüketiyorlar. Okurlarımın düşünmelerini istiyorum. Tükettiği sağlıksız gıdalar yüzünden kanser illetine yakalanıp ölümün dönülmez yolculuğuna çıkan, o amansız sona yaklaşmış bir insanın acı, ızdırap içinde haykırarak, inleyerek günden güne eriyerek ölümü beklemesi ve hastalığın o insana yaptığı yıkımı, o insanla birlikte ailesinde yaptığı manevi ve maddi yıkımı ve çevresindeki insanlara verdiği acıyı, ızdırabı bir düşününüz? Soruyorum sizlere neler hissedersiniz? Sizlerin ve benim bilmeden yediğimiz Aflatoksinli incirler yüzünden böylesi bir acıyı ya da acıklı sonu yaşamayacağımızı kim garanti edebilir?

Bu konudaki sözlerimi geçmişte topraklarında Ahi Evran, Yunus Emre ve Hacıbektaş Veli gibi ulu erenlerin yaşadığı Kırşehir İli Mucur İlçesinin İnanç köyünde doğmuş Ahi Şeyhi, Osman Gazi’ nin kayınbabası ve hocası, Orhan Gazi’ nin dedesi bir anlamda da sonradan imparatorluk olacak Osmanlı Devleti'nin fikir babası olan 1326'da 125 yaşlarında Bilecik’te vefat etmiş, büyük bilge insan Şeyh Edebali’ nin şu : “Gönül adamı yüreğini ucuza satmaz, edep tacını başından almaz. Gönül erinin her zaman yüzü yerde, gönlü göktedir. Haklı olduğunda kavga vermesini bilir. Kavgayı sadece bileğiyle değil, ilmiyle ve yüreğiyle yapmasını bilir.” sözleri ile tamamlıyorum.<ı>

Biliniz ki; benim kaba gücüm, güçlü bileğim yok, sadece ve sadece kalemim ve insani değerlerim var.

Sonuç ne olursa olsun doğru ve hak bildiğimi yazmak ve bu yolda yürümek istiyorum. Gerisi teferruattır, detaydır, ayrıntıdır.

*****

Tekrar asıl konumuza dönersek; öncelikle incirin, ülkemiz ekonomisindeki yerini, önemini siz değerli okurlarımla paylaşmak arzusundayım. Bilindiği üzere; Aydın ilimiz, Türkiye'mizin incir merkezi, incir ambarıdır. Büyük Menderes Havzasındaki Aydın ilimizin sahip olduğu toprak özellikleri (*) ve mikroklima iklimi (**) nedeniyle dünyanın en kaliteli kuru incirleri bu topraklarda üretilmektedir.

Aydın’da incirin en çok yetiştiği yer ise Nazilli ilçesidir. Nazilli ilçesinin yanında en çok incir yetiştirilen diğer yerler sırası ile Germencik, Bozdoğan, Sultanhisar ve Kuyucak ilçeleridir.

Aydın’da, yaklaşık 258 yerleşim biriminde incir üretimi yapılıyor. Aşağı yukarı 20 bin aile incir tarımı yapıyor. Bu ailelerin geçimini sağlamada, incir tarımının payı diğerlerine göre çok daha fazla ve büyüktür.

Aydın ve civarında yaklaşık 5, 6 milyonu meyve verecek yaşta olmak üzere toplam 6, 1 milyon civarında incir ağacı bulunmaktadır. Bu ağaçlardan, yılda 150 bin ton civarında incir üretilmekte, bunun 50 bin tonuna yakını ihraç edilmektedir. Kalan 100 bin ton civarındaki kısmı ise sofralık ve sanayi hammaddesi olarak Türkiye içinde tüketilmektedir.

Dünya incir rekoltesinin, %60'nı Türkiye tek başına karşılamaktadır. İncir üretimi ve ihracatı konusunda, Türkiye dünya ülkeleri arasında rakipsizdir. Dünya pazarlarında Türkiye incirinin rakibi yoktur. Türkiye, Dünya incir ihracatında % 75’ lik bir paya sahiptir.

İhracatı yapılan tarımsal ürünlerimiz içinde incir, bazı yıllarda 5. bazı yıllarda da 6. sırayı almaktadır. İncir, Türkiye’ mizin çok önemli bir dış satım ürünüdür. Dış satımı yapılan kuru incirin tamamı Ege Bölgemizde üretilmektedir.

Dünya pazarlarına gönderilen incir ihracatının tamamına yakınını İzmir Limanında yapılmaktadır.

*****

(*) incirin alkaliliğini sağlayan ve iskeletin teşekkülünde büyük bir rol oynayan potasyumlu topraklardır.

(**) İncirin olgunluk dönemi olan kurutma mevsiminde havadaki bağıl nem en yüksek % 40–45 arasında olmalıdır. Olgunluk dönemindeki bağıl nem yüksek olursa incilerde yarılmaya neden olur. Eğer ki incirin olgunluk ve kurutma mevsiminde Eğe Denizinden Büyük Menderes Havzasına doğru yüksek bağıl neme sahip rüzgârlar eserse meyvelerde kalite düşmesine ve yarılmalara sebebiyet verir... Diğer yandan da karadan uzun süre kurak rüzgar eserse, esen sıcak ve kuru rüzgârlar da küçük ve kuru meyveler oluşur. Denizden esen nemli ve serin rüzgar ile karadan esen kuru ve sıcak rüzgar karşılıklı eserse meyvede irilik ve kalite artar. İşte uzmanların mikroklima olarak adlandırdıkları iklimde; Büyük Menderes Havzasında, incirin olgunluk ve kurutma mevsiminde, denizden esen nemli ve serin rüzgâr ile karadan esen kuru ve sıcak rüzgâr karşılıklı estiği içindir ki irilik ve kalite yönünden Dünyanın en kaliteli incirleri Aydın’ da üretilmektedir.

*****

Çayımızı içtikten sonra çalışacağımız odayı görmek için kalktık. Müdür Beyin odasından koridora çıktık. Müdür Bey kendi odasının yan tarafındaki odanın kapısını açarak bizleri içeri buyur etti. Ben de önce O.Nuri Bey’ in kapıdan girmesi için kendimi kenara çektim. Elimle kapıya işaret ederek O. Nuri Bey’ e:

“Üstadım, öncelikle siz buyurun” dedim.

O.Nuri Bey girdi. Ardından da ben içeri girdim. Oda, Müdür Bey’ in odası gibi basık tavanlıydı. Benim gibi boyu, 1.84 olan insanın başı tavana değecek gibi oluyordu. Odada iki masa bulunuyordu. Masalar ters “L” konumundaydı. Mefruşat olarak Müdür Beyin odası gibi çok sade döşenmişti. Bir an, O.Nuri Bey’ le göz, göze geldik. Ben olur, tamam anlamında çok hafifçe başımı salladım. O.Nuri Bey Müdür Bey’ e dönerek:

“ Bu yer bizim çalışmamız için uygundur, yeterlidir. Burada çalışabiliriz. “ dedi.

Ben söze girerek : “Müdür Bey, Değerli üstadımız O.Nuri Bey’ in sözünden hemen yarın buraya gelip, bu masalara oturup incelemeye başlamamız anlamı çıkmasın. İncelemeye başlayabilmemiz için öncelikle firmanızın İzmir’de ……… Vergi Dairesinde bulunan dosyalarını görmemiz, oraya verilen beyannameler üzerinde çalışma yapmamız gerekir. İzmir’ deki dosyaları geçici olarak Aydın’ a getirtebilir miyiz? Bu nasıl olur şimdiden bir şey söylemek mümkün değildir. Konuyu yarın sabah Köşk Malmüdürlüğü’ ne gelmeden önce Vergi Denetmenleri Bürosuna uğrayıp Başkanımız Hasan Tahsin SEVGEN Bey’ e iletelim. Nasıl bir sonuç alırız, bilemiyorum.” dedim.

Müdür Bey : “Sizleri anlıyorum. Ne zaman uygun olursa o zaman gelip çalışabilirsiniz.Bizim için önemli olan çalışacağınız yeri beğenmiş olmanızdır. ” dedi.

Odadan dışarı çıktık. Koridorun başına yürüdük. İncirin işlendiği yeri gezmek için merdivenlerden aşağıya indik. O.Nuri Bey ve ben incir işleme tesisini daha iyi tanımak için Kaplumbağa hızı adımlarla çok yavaş yürümeye başladık.

Öteden beri maliyeciler işyerlerinde adına fiili envanter dedikleri (emtia) sayımları yaparlar. Özellikle de bu sayımlar, daha çok yılbaşlarında yoğunlaşır. Önceden belirlenen iş kollarıyla ilgili o iş kollarına ait işyerlerinde motorize olmuş ekipler şeklinde bir vergi denetmeninin ekip başkanlığında fiili envanterler yapılır. Bu tür çalışmalar, bir şeyi atlamamak adına meslektaşlarımda dikkat yoğunlaşması denilen bir alışkanlık kazandırır. Bende öyle bir alışkanlık kazanmış olmalıyım ki hiçbir şeyi kaçırmamak adına incir ve işlenişi hakkında Müdür Bey’ e sorular sormaya başladım.

Tesisin girişten duvarla bölünmüş mekânın sol köşesinde yani kapı ağzına yakın iki duvarın birleştiği köşede başlamak üzere 30- 40 cm yüksekliğinde genişçe diyebileceğimiz bir alana yayılmış bir büyük kamyon kasasını dolduracak miktarda olduğunu tahmin ettiğim çuvalsız dökme incir yığılmıştı. İlk sorum bu incirlere ilişkin oldu. Geniş yığın halindeki incirler, daha ilk girişte Müdür Bey’ in çalışma ofisine çıkmadan önce de dikkatimi çekmişti. Müdür Bey’ e :

“Çuvalsız yığın halindeki bu incirler; ilaçlama odasında gelen, işlenmek üzere bekletilen, incir incirler mi?”diye soru sordum.

Müdür Bey:“ Yok, yok bunlar hurda incirlerdir. Hurda satılmak üzere bekletilen hurda incirlerdir.” dedi.

“ Ben içimden hurda incir mi? Bu incirler nasıl hurda olur?” dedim. Dayanamadım. Müdür Bey’ e: “Müdür Bey, bu güzel görünümlü, yırtığı, çürüğü, çarığı, siyahı olmayan bu incirlere nasıl hurda incir diyebiliyorsunuz? ” dedim ve devamla :“Bu incirler, Aydın’ ın en büyük pazarı olan Cumartesi günü Soğukkuyu’ da denilen yerde kurulan pazarda, çiftçilerin pazara getirip sattığı kuru incirlerden daha dolgun, daha iyi ve daha güzel görünüyor. Müdür Bey, bu incirler, nasıl hurda olur?” diye tekrar bir soru daha sordum.

Müdür Bey : “İncirlerin görünüşüne bakıp aldanmayın. Bu incirler, sizin anladığınız anlamda hurda incirler değildir. Gördüğün o güzel görünümlü incirler, bizim hurda incir diye adlandırdığımız, hurdaya ayırdığımız "Aflatoksinli incirlerdir.” dedi.

Aflatoksin kelimesini ilk defa duyuyorum. O güne kadar Aflatoksin kelimesi ne anlama gelir doğrusu bilmiyordum. Müdür bey’ in Aflatoksinli incir dediği incirler çok güzel görünümlü, albenisi olan incirlerdi. Bir iki tanesini elinize alıp, hemen oracıkta yiyebileceğiniz güzellikte ve sağlıklı görünen incirlerdi. Dayanamadım:

“Müdür Bey, Aflatoksin dediğiniz şey nedir? Bir incir hastalığı mı? Bu incirlerin tamamı mı Aflatoksinli incirlerdir. Tahmini 1 -1, 5 kamyon kasasını dolduracak kadar olan bu Aflatoksinli incirleri, diğer incirlerden nasıl ayırt edebildiniz?” diye art arda sorular sormaya başladım.

Müdür Bey: “ Evet Mehmet Bey, bu incirlerin tümü Aflatoksinli incirlerdir. Bu bölümden sonra Aflatoksinli incirleri ayırt ettiğimiz bölümü gezeceğiz. Oraya gidiyoruz. Aflatoksinli incirlerin nasıl ayırt edildiğini, ayırt ettiğimizi gözlerinizle gördüğünüzde sorularınıza vereceğim cevap daha iyi anlaşılacaktır. Sizlere bu konuyu daha iyi anlatmış olacağım. ” dedi.

*****

Tam burada, gezimizi yarıda kesip, incirin faydaları hakkında siz değerli okurlarıma bilgi vermek istiyorum. Önce sizlere bir soru sorayım. Hiç incir yemeyeniz var mı? Hayda! Böyle bir soru mu olur dediğinizi duyar gibi oluyorum. Evet, bir incir ülkesiyiz. Yemediğinizi asla düşünemiyorum.

İncir, insan sağlığı açısından son derece faydalıdır. Belki az yemiş olabilirsiniz ancak asla yemediğinizi düşünemiyorum. Ben çok incir yemenizi öneriyorum. Hem de daha çok...İncir, içerdiği vitaminler ve minareler yönünden çok çok mükemmel bir meyvedir. Doktorların insanı iyileştirmek için verdiği her ilacın hastalığı iyileştirmesi yanında mutlaka bir yan tesiri de olmaktadır. Her sabah yenmesi gereken bir incir, sağlıklı ve zinde kalmak için her sabah bir tane alınması gereken yan tesiri olmayan vitamin hapı gibidir. Bu hap, gençseniz sizi daha canlı ve enerjik yapar. İncir, içerdiği yüksek oranlardaki protein, vitamin ve minerallerle hücrelerin yenilenmesini sağlayan çok önemli bir besin olduğu asla akıldan çıkarılmamalıdır. Eğer orta yaş ve üzerinde iseniz her gün tüketeceğiniz bir adet incir, sizlerin orta yaşlılık günlerini çok gerilere atar. Kolay kolay ihtiyarlamazsınız.…

İnançlı bir Müslüman, Kuran-ı Kerimin her bir ayetine kayıtsız, şartsız iman eder. Her bir ayetinin, her şeyin bilgisine sahip olan Allah’ın sözü olduğuna inanır. Kitabımız Kuranı Kerim'in Tin Süresi’nin birinci ayetinde :" Andolsun o incire ve zeytine.” diyerek incir ve zeytin üzerine yemin edilir. Öyle ki, Kuran'da Allah'ın inciri zikretmesi incirin önemine mi işaret ediliyor? Acaba Rabbimiz incir içindekilerle ilgili:"İncirin içerisinde, insanın ihtiyacı olan maddeleri, onun sağlığına uygun bir denge ile adeta paketlenmiş bir şekilde insanın yararına sunulduğuna mı işaret ediliyor?” diye insan sormadan, düşünmeden de edemiyor.

California İncir Danışma Kurulu tarafından incirden "adeta doğanın en mükemmel meyvesi" olarak bahsedilmektedir. Hiç şüphesiz incir, insanoğlunun bildiği en eski meyvelerden biridir. Buna rağmen, gıda üreticileri, diyetisyenler tarafından yeniden keşfedilmiştir. Öyle ki, besin değerinin yüksek olması, sağlık için faydaları, bu meyveye ayrı bir önem kazandırmaktadır.

Yine California İncir Danışma Kurulu (California Fig Advisory Board) tarafından, meyvelerde ve sebzelerde bulunan antioksidanların insanları birçok hastalıktan koruduğu ifade edilmektedir. Öyle ki Antioksidanlar, vücudumuzdaki kimyasal reaksiyonlar sonucu oluşan veya dışarıdan alınan zararlı maddeleri (serbest radikalleri) etkisiz hale getiren ve hücrenin tahrip edilmesini engelleyen oluşumlardır.

Scranton Üniversitesi incir üzerinde önemli bir araştırmalar yürütmüştür. Araştırmalarda sonuç olarak: “Kuru incirin, diğer meyvelere göre çok daha fazla antioksidan bakımından zengin fenol bileşimine sahip olduğu” belirtilmiştir. Fenol, mikroorganizmaları öldürücü -antiseptik- bir maddedir.

—Lütfen dikkat edin. 100 gram kuru incirin içinde; 10 gr. (IU) Vitamin A, 1, 2 (gr) Vitamin C, 0, 1 gr. Vitamin B1, 0, 1 gr. Vitamin B2, 0, 1 gr Vitamin B6, 10 gr. Sodyum, 680 mgr. Potasyum, 162 mgr. Kalsiyum, 67 mgr. Fosfor, 68 mgr Magnezyum, 3, 07 gr. Demir, 0, 8 gr. Manganez, 0, 3 gr. Bakır, 0, 6 gr. Selenyum, 0, 5 gr. Çinko, 10 (gr) Lif, 249 Kalori (kcal), 1 (gr.) Yağ, 3 (gr.) Protein, 48 (gr) Şeker gibi değerler bulunmaktadır. Dikkat etmişseniz 100 gram incirin içinde yok yoktur. İncirin, İnsan vücudu temel fonksiyonlarını icra etmesi için vücudunun ihtiyacı olan çok gerekli vitaminler ve minarelerin tamamını kendi içinde saklı tuttuğu anlaşılmaktadır.

İncir, içerdiği 'benzaldehit' adlı maddeyle kanserli hücrelerin büyümesini önlüyor, kansere karşı çok etkili oluyor.

*****

Bu konuyla ilgili olabilecek küçük bir anekdotumu anlatmak istiyorum. Kader, beni Aydın’ da Antalya – Manavgat’ın mert yiğidi, yağız yörüğü olan, meslektaşım ve sonra da çok değerli arkadaşım olacak olan Ömer YARAR’ la tanıştırdı. Değerli arkadaşım Ömer YARAR, kamuda çalıştığı süre içinde Eğe Bölgesinden dışarı hiç çıkmadı. Gençliğini ve orta yaşını hep Ege’ de yaşadı. Mesleğini Eğe Bölgesi illerinde çalışarak tamamladı. Kendisi, Eğe Bölgesi hakkında oldukça deneyim ve bilgi sahibidir. Aydın’ ın tarımsal yapısı ile ilgili bir şey anlatılırken hep şöyle derdi:

“ Bu Aydın’ ın yerlisi olan insanlar kolay kolay kanser hastalığına yakalanmıyorlar. Hatta Aydın’ ın yerlisi insanlarda kalp rahatsızlığı da görünmüyor. Eğer Aydın’ da kanser hastalığına yakalanmış insanlar varsa bilin ki sonradan dışarıdan gelerek Aydına yerleşmiş eski yemek kültürünü değiştirmeyip devam ettiren insanlardır. Aydın yerlisi insanların tükettiği bir şey, her ne ise bir şey, vücutta kanser iletinin oluşumuna engel oluyor.” derdi.

Aydın’ın yerlisi insanların kansere yakalanma nedenini olarak da : “ Çok incir tükettikleri için incirden olabileceğini ya da tüm yemekleri zeytinyağlı olarak yaptıkları için zeytinyağında olabileceği ihtimalini” belirtmeden de geçemezdi.

Ömer YARAR’ ın bu konudaki tespitleri o zaman çok dikkatimi çekmişti.

Arkadaşım Ömer YARAR’ ın elinde bu konuda bilimsel bir veri var mıydı? Bilemiyorum ama bu gün memleketi olan Antalya’ ya, Manavgat’ a, değil, Eğe Bölgesini çok sevmiş olmalı ki emekli olup Aydın’ a yerleşti. Sağlıklı kalması, kaliteli bir ömür geçirmesi için umarım bol bol incir yiyor ve zeytinyağı tüketiyordur.

*****

—Yukarıdaki değerlere lütfen bir daha bakın. İncir, insan sağlığı açısından, herhangi bir meyve ya da sebzeye göre en fazla, en yüksek lif içeriğine sahip bir meyvedir. İnsana, günlük ihtiyaç olarak tavsiye edilen lifin % 20’sini tek başına sadece 1 adet kuru incir sağlamaktadır.

—Araştırmalar, insan sindirim sisteminin düzgün olarak çalışması açısından lifli bitkisel gıdalar tüketilmesinin çok önemli olduğunu ortaya koymuştur.

— Bazı kanser türleri riskinin azaltılmasında besin olarak alınan lifin etkili ve sindirime yardımcı olduğu bilinmektedir.

—Beslenme uzmanları lif alımını artırmanın ideal bir yolu olarak, lif açısından zengin olan incir ve benzeri gıdaların tüketimini tavsiye etmektedirler.

— Lif açısından zengin besinleri tüketen toplumlarda kanser ve kalp hastalıkları gibi rahatsızlıklara ( Aydın’ın yerlisi insanlarda olduğu gibi…) hiç yakalanmadıkları ya da daha az oranda yakalandıkları bilinmektedir.

—Öte yandan lifli yiyecekler çözünür ve çözünmez olarak ikiye ayrılırlar.

—İncirin çözünmez lif açısından çok zengin bir gıda olduğunu bilmemiz, unutmamak için de bu bilgimizi aklınızın bir köşesine iyice kazımamız, yazmamız gerekir. Çözünmez lif açısından zengin gıdalar, vücuttan atılacak maddelere su kazandırarak bağırsaklardan geçişi kolaylaştırır… Böylece sindirim sistemini hızlandırarak, düzenli çalışmasını sağlarlar. Ayrıca çözünmez lifli besinlerin kolon kanserine karşı koruyucu özelliği olduğu da tespit edilmiştir.

— Kanınızdaki kolesterol seviyesi yüksekse yarından tezi yok incir tüketiniz... Unutmayınız ki İncir, çözünür lif açısından da çok zengin bir gıdadır. Çözünür lif açısından zengin besinlerin ise kandaki kolesterol seviyesini %20'den fazla düşürdükleri ortaya konmuştur. Bu nedenle incir, kalp hastalıkları riskini azaltmak bakımından da büyük öneme sahiptir..

—Eğer kanda fazla miktarda kolesterol varsa, bu kan damarlarında birikir ve kan damarlarının sertleşmesine, daralmasına yol açar. Kolesterol, hangi organın damarında birikirse o organa ait hastalıklar ortaya çıkar. Örneğin, kalbi besleyen atardamarlarda kolesterol birikimi olursa, göğüs ağrısı, kalp krizi gibi sorunlar oluşur.

—Böbrek damarlarında kolesterol birikimi ise, yüksek tansiyon ve böbrek yetmezliğine yol açabilir.

İncir hakkında New Jersey'deki Rutgers Üniversitesi tarafından yürütülen araştırma neticesinde : “ Kuru incirin içerdiği omega-3, omega-6 yağ asitleri (EFA: Essential fatty acids: vücut için zaruri yağlar) ile fitosterol (bitkilerde bulunan yağımsı madde) sayesinde kolesterolü düşürücü olarak da önem taşıdığı” ifade edilmiştir.

Bilindiği gibi omega-3 ve omega-6 yağ asitleri vücutta üretilemezler ve gıdalarla alınması gerekir. Hiç unutulmamalıdır ki; bu yağlar, özellikle kalp, beyin ve sinir sisteminin sağlıklı şekilde işlev görmesi açısından vazgeçilmez öneme sahiptirler. Bitkilerde bulunan yağımsı madde Fitosterol, hayvansal gıdalardaki kalp ve damar sağlığı açısından tehlikeli olan kolesterolün yolunu tıkayarak kana karışmadan vücuttan atılmasını sağlayan yağ asitlerdir..

—Ayrıca çözünür liflerin alımı mideyi boşaltarak, kan şekerini düzenlemesi açısından da önem taşıdığı ifade edilmektedir. Çünkü kan şekerindeki ani değişiklikler hayati riskler taşıyan rahatsızlıklarla sonuçlanabilir.

—Kaldı ki, çözünür ve çözünmez liflerin her ikisinin bir arada bulunmasının ise sağlık açısından ayrı bir avantaj olduğu uzmanlarca ifade edilmektedir. Her iki lif türünün bir arada bulunmasının, kanseri engellemede, tek başına olduklarından daha etkili olduğu ortaya çıkmıştır.

—İncirde her iki lif türünün -hem çözünür hem de çözünmez liflerin- bir arada bulunması bu bakımdan inciri son derece önemli bir besin maddesi kılmaktadır.

George Washington Üniversitesi Tıp Merkezi'nde Hastalıklara Karşı Korunma Enstitüsü'nün başkanı Dr. Oliver Alabaster, incirdeki lif hakkında:

“........ Burada gerçek anlamda sağlıklı ve yüksek lif oranına sahip bir besini ekleme imkânı bulunmaktadır. İncirleri ve diğer yüksek lif oranına sahip besinleri sıklıkla tercih etmek... Ömür boyu sağlığınız açısından önem taşımaktadır.” demiştir.

—İncir doğal olarak yağ, sodyum ve kolesterol içermediği ve yüksek lif oranına sahip olduğu için, kilo vermeye çalışan kişiler için de uygun bir besindir. Bu nedenle İncir, hemen hemen her özel diyetin parçası olabilir.

—İncir, aynı zamanda bilinen tüm meyvelere göre en yüksek mineral içeriğine sahiptir. 40 gram incirde; günlük ihtiyacın % 7'si olan 244 mg potasyum, günlük ihtiyacın %6'sı olan 53 mg kalsiyum ve günlük ihtiyacın %6'sı olan 1, 2 mg demir bulunmaktadır. Eğer günde 40 gram değil de, 100 gram incir tüketiyorsanız bu bedenin günlük gereksinimlerinden olan kalsiyumun %17'sini, demir ve magnezyumun %30'unu, fosforun %20'sini, B1 vitamininin %5'i ve B2 vitamininin %4'ünü almış oluyorsunuz demektir.

—İncirde, kalsiyum oranı da çok yüksektir. Meyveler arasında portakaldan sonra ikinci sırada gelir. Bir kâse kuru incir, bir kâse süt ile aynı miktarda kalsiyumu sağladığı uzmanlarca belirtilmektedir. İncir içerdiği yüksek orandaki kalsiyum ve fosforla kemik ve dişlerin oluşumu ile sağlıklarını garantiler. İncirin içerdiği kalsiyum, diğer besinlerdekine göre daha kolay sindirilir. Süt içemeyen kişilerin incir yemeleri öğütlenir.

—Bu denli vitaminler, minareler ve hem çözünür hem de çözünmez lifçe zengin olan incir, uzun süreli hastalıklardan sonra ayağa kalmak isteyen bir insanın hızlı şekilde iyileşmeye yardımcı olur. Tüketilen her bir İnciri, insana güç ve kuvvet veren hiç yan tesiri olmayan bir ilaç olarak da düşünebilirsiniz. Ayrıca incir astım, öksürük ve soğuk algınlığı gibi durumlarda da tedavi amaçlı tavsiye edilir.

—Fiziksel ve zihinsel zorlanmayı ortadan kaldırdığı gibi vücuda enerji ve güç sağlar. İncirin en önemli besin öğesi, tüm meyvenin % 51-74'ünü oluşturan şekerdir ve tüm meyveler arasında en yüksek şeker oranını içermektedir. 1 kg kuru incirde 2900 kalori vardır. Bir insanın normal günlük kalorisi olan 3000 kaloriyi 1 kg kuru incir tek başlı başına karşılayabilecek durumdadır. Burada en önemli olan şey; sizler, bu kaloriyi doğal olarak alıyorsunuz. Bu nedenledir ki incir özellikle ısıtıcı ve enerji kaynağı olarak büyük bir değer taşır...

İncirin meyvesinin sağlık yönünden ne denli önemli olduğunu belirtikten sonra yaprakları hakkında bildiklerimizi anlatmamak olur mu ? Biliyorum anlatmazsam incir ağacına haksızlık etmiş olurum diye düşünüyorum... Eğe Bölgesinde yaşayan insanlarımız incir sütünün siğile çok etkili olduğunu bilirler. Körpe incir yapraklarının sütü siğile karşı çok etkilidir. Bu etkiyi sağlamak için yapacağınız tek şey, körpe incir yaprağından sızan sütü siğile sürmektir.

İncir yapraklarının diğer bir faydası, körpe incir yapraklarının ezilmesiyle hazırlanan yara lapası, çıbanların olgunlaştırılması ve baş verip delinmesinde çok etkilidir. Yine kurutulmuş incir yapraklarıyla hazırlanan karışım, hemoroit (basur) ve çıbanlara karşı etkilidir: Körpe incir yaprakları, havadar ve güneş görmeyen bir yerde kurutulur. Bu yapraklar parçalanır. 2–3 tatlı kaşığı kurumuş yaprak bir bardak suda 30 dakika kadar kaynatılır. Böylece hazırlanan karışımla ıslatılan bez basur memesine sürülür ya da çıbanlara sarılır. Hemoroite karşı da bu karışımdan günde 2–3 bardak içilir.


*****

Müdür Bey’ in anlattığı Aflatoksinli incirlerin ayıklandığı bölüme geçtik. Görme alanımızın içine; kömür gibi siyah, kalın suni meşinden ( suni deri) oluşturulmuş, dikdörtgen çadır şeklinde, yerle “0” noktasında olan yani zeminle bitişik, tahmini 3–4 metre eninde, 5–6 metre boyunda, 2-3 metre yüksekliğinde tavanı kapalı yapı girdi. Bu yapının etrafı, 10–15 kg. kadar incir alacağını tahmin ettiğim çok sayıda incir dolu plastik kasalar ile çevirmişti. Kasalar bir adam boyunu geçmeyecek şekilde yan yana, üst üste, geriye doğruda 5–6 sıra halinde konmuştu. Kasalar, incirle ağzına kadar dolu değil, biraz eksikti.

Tam bu sırada dikdörtgen çadırın eni tarafındaki boyuna çizgi halinde görünen yerden ellerinde kırmızı iş eldiveni olan bir kadın meşini yararak dışarı çıktı. Çıkar çıkmaz meşin tekrar eski çizgi haline döndü. Kadın incir dolu bir kasa aldı içeri girdi. Meşin aynı hızlılıkla tekrar eski haline döndü. Aynı kadın yine dışarı çıktı bir kasa daha aldı. İçeri girdi. Bu şekilde 5–6 kasayı içeri taşıdı. Sonra bir daha çıkmadı.

Devam edecek…

Sağlıklı kalmanız dileğimle…

Erzurum Öğretmenevi, 05 Nisan 2009

Mehmet TURAN

 
Toplam blog
: 47
: 2386
Kayıt tarihi
: 28.10.08
 
 

Mucur / Kırşehir doğumluyum. Uzun süre Maliye Bakanlığı'nda çalıştım. Kabul etmek gerekir ki, Mal..