Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Kasım '10

 
Kategori
Deneme
 

Aykırı bir yazı…

Aykırı bir yazı…
 

Hemen hepimizin hayatı çoklukla umut etmekle geçer. Okula gideriz, çünkü ilerde iyi bir yere sahip olmak isteriz. Para biriktiririz, ev alalım deriz. Bu örnekleri çokça uzatmak mümkün. Hep yarını düşünürken gerçekten yarın diye bir şey var mı, hiç düşünmeyiz. Yaşadığımız bu gündür, andır. Yarın daha iyi olsun diye hep bu günü ıskalarız. Yaşamadan, yaşamın tadını doyası tadamadan yaşamın bittiğini görürüz. Bu bitişe yakın, gerçeği gördüğümüzde yaptığımız öz eleştirinin hiçbir faydası yoktur. Çark dönmeğe, bizi öğüttüğü gibi arkadan gelenleri de öğütmeye devam eder.

İnsan, yarından umudu kesip de bu gününün son gün olabileceğini düşünüp bunu sevgi ile kabul ettiğinde birçok konunun sisler altından çıkıp daha parlak, daha anlaşılır olduğunu görüyor. Yarından ümidi kesmek fikri çoğumuz için kabul edilebilir değildir. “Yarından umut kesilmez” fikri adeta aldığımız nefes gibidir. Oysa gerçek özeleştiriyi yaptığımızda, bir dönemden sonra artık günlerin birbirinin hemen hemen aynı olduğunu görürüz. Büyük beklentiler, heyecanlar bitmiş, torunun ilk konuşması, pencere içine konan kuş gibi son derece normal ve sıradan şeylerle mutlu olmaya çalışırız.

İnsanlar, laf başı her insanın özel olduğunu söylerlerde, insan ile ilgili her konuda genel geçer kaidelere sarılırlar. Aynı hastalıkta birine iyi gelen ilaç diğerine iyi gelmeyebilir. Aslında gururlandırılıp adlandırılmış hastalık ve ilaçları bile geçerli değildir. Özel olan insanın hastalığı da özeldir. Başkasına iyi gelen ilaç sana iyi gelmeyebilir. Yani o hastalıktan ilaç sayesinde kurtulmak birazda tesadüf işidir. Doğaya baktığımızda hayvanların genelde sürüler halinde yaşadığını görüyoruz. Bu kuralı insanlara, özel ve bir tek olan insanlara da uyguluyoruz. Tabii aldığımız sonuçlar hemen hep olumsuz, düş kırıcı oluyor.

Bir arkadaşla insanın dünyada ne işi var tartışmasını yaparken bana insanların dünyaya Allaha şükür ve ibadet için geldiklerini söyledi. Kendisi öyle inanmıştı. Gülümsedim. Eğer Allah insandan sadece şükür ve ibadet istese dünyaya yollamasına ne gerek vardı ki? Dizerdi karşısına, emrederdi, herkes de şükür ve dua ederdi. Ama arkadaşa göre insanlar da bir sürüydü. Baştaki nasıl hareket ederse arkadakiler de ona uymalıydı. Sürüden ayrılan koyunu kurt kapardı sonra. Hoş, sürüden ayrılmayınca toptan mezbahaya gitmenin farkı varmıydı?

Hep düşünmüşümdür, birilerinin veya bir gurubun istediği biçimde yaşıyorsam benim özel ve bir tek olma durumum nerede kalıyor? Yok, toplumun uyduğu kurallara birebir uyduğumda sürünün bir ferdi olmuyor muyum? O kuralların biraz dışına çıkınca da sürü arkadaşların etiketi yapıştırıveriyor. Anarşist!...

Bu özel olma durumumuz çoklukla kuralları es geçmemize de neden olabiliyor. Mesela ben müslümanım. Ama kendim seçmedim. Ailem Müslüman olduğu için müslümanım. Tanıdığım herkes bunu biliyor ve yadırgamıyor. Bir de “dinden çıkıyorum” desem, duyacaklarımı, başıma gelecekleri az çok düşünüyor ve ürperiyorum. Peki, nerede kaldı benim özel olmam? Üstelik Müslümanlığın veya herhangi bir dine mensup olmanın insana ne kazandırdığını da anlamış değilim. Kitaplı dinlerin kitaplarını okuduğumda, ortak öğütlerinin iyi ahlak olduğunu görüyorum. Oysa kendini iyi dindar olarak lanse eden ve toplumun da kabul ettiği birçok kişinin ahlak dışı davranışları bu konuda dinlerinde pek başarılı olmadığını gösteriyor. Dünyada yapılan birçok büyük savaşın din ve Allah adına yapıldığı söyleniyor ama kitaplar “öldürmeyeceksin” diyor. Yani insanın özel olması burada da ön plana çıkıyor.

Hayat böyle geçip gidiyor. Kimi benim gibi düşünmekten nerede ise aklını oynatacak. Kimileri de düşünüp tatlı canlarını zahmete sokmamak için kendilerini bir ideolojinin, bir sürünün içine yerleştiriyor ve uyuyarak ömrünü bitiriyor.

Sonuçta niçin geldiğimizi pek bilmediğimiz bu dünyadan nereye ve niçin gideceğimizi de pek bilmeden çekip gidiyoruz.

İzmir, 2010-11-24

 
Toplam blog
: 1508
: 1688
Kayıt tarihi
: 16.07.08
 
 

Yetmişiki yaşında iki çocuk ve iki torun sahibi bir erkeğim.. Lise mezunuyum. Uzun yıllar esnaflı..