Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ocak '13

 
Kategori
Futbol
 

Aykut Kocaman, hiç bu kadar “güleç” olmamıştı!

Aykut Kocaman, hiç bu kadar “güleç” olmamıştı!
 

Aykut Kocaman, dün Antalya'da öyle pek görmediğimiz o “güleç” yüzüyle bir başkaydı. Üzerinden büyük bir “yük” kalkmış havası vardı. Atılan gollerde bile duygularını dışa yansıtmayan, usul yerini bulsun diye sevinen bir Aykut Kocaman gördük hep. Çevresini incitmemeye özen gösteren, çok sevinmeyi olağandışı gören bir Kocaman...

Aykut Kocaman’ı Antalya’da “güleç” yapan neydi?

O “güleç” yüz, kararından vazgeçmekle yüklendiği yeni sorumluluğunun gereklerini yerine getireceğinin belirtisi sayılabilir mi?

(Aykut Kocaman, Karabük maçından sonra, “devam ettirme gücünün kalmadığını” söyleyerek görevini bırakmış, ama Aziz Yıldırım’ın “acele istifa”ya karışmasıyla bir yere gidemeyeceğini anlaşılmıştı.)

Aykut Kocaman, Antalya’da gazetecilerle söyleşirken geçmişe döndü, geleceğe yöneldi, değerlendirmeler yaptı.

"Birbirimize güvenmeye başladığımız zaman, her yer güzel olur.” derken genel bir doğruya parmak basıyordu. “Ne yaparsan ne yap kazan, nasıl olursa olsun kazan zihniyeti var.” saptaması, taraftara yönelik bir değerlendirme. Taraftarın “kazanma zihniyeti” dün de vardı, bugün de var; yarın da olacak.

Taraftar için takımın kazanmasından doğal olan ne var ki?

Aykut Kocaman, ikinci yarıda taraftarın bu “kazanma beklentisi”ne yanıt vermek zorunda. Yoksa  yine “acele” bir karar vermek zorunda kalabilir. O zaman Aziz Yıldırım’ın işe hemen karışması olur mu olmaz mı, şimdiden bilinmez!

“Üç kulvar”da mücadele etmek o kadar kolay değil.

Aykut Kocaman, Süper Lig'de ilk yarıda ne umuyordu, ne buldu?

Aykut Kocaman'ın beklentisi ya 3 puan önde ya da geride olmaktı. Bu, tutmadı; liderden 6 puan geriye düştü. İlk yarıyı 27 puanda kapamak, “Fenerbahçe için anlatacak kelime yok” dediğine göre, başarısızlığın bir anlatımıdır.

Avrupa’da deplasmanlar elde edilen başarı, Lig’de yok.

Niye böyle?

Aykut Kocaman, bunu “yoğunlaşma” sözcüğüyle anlatmak istiyor. Avrupa maçlarının havası bir başka; futbolcular, kendilerini o maçlara daha iyi veriyorlar. Hem zihinsel olarak kendi verme, hem fiziksel bir dayanıklılık söz konusu. Lig maçlarına sıra gelince, durum değişiyor.

(Aykut Kocaman, işlerin tam da yoluna girdiğini düşündüğünde, Eskişehirspor maçında Caner’in haksız yere gördüğü kırmızı kartın, düzelmeyi kesintiye uğrattığı kanısında. Şimdi aklında ilk iki maç, Elazığ ile Gaziantepspor maçları var.)

*****

Aykut Kocaman, transfer/ler konusunda ne düşünüyor?

"Bizim en büyük transferimiz iç barış olacaktır. Fenerbahçe’nin bünyesinde gözüken o kaynaşmada sıkıntı var. İç barışa ihtiyacımız var. En büyük transferimiz bu olur.”

Bu sözler, bir gerçeği, içteki çekişmeyi dile getiriyor.

“Kavga yok, ama gözüken bir kaynama var Fenerbahçe’de. Bu kaynamayı durdurursak en büyük transfer olur.”

“Kaynama” denen de, taraftarın tepkisi...

Taraftarın tepkisini dindirecek olanlar, kuşkusuz, futbolcular olacaktır. Başarı gelince, “kaynama”, kendiliğinden ertelenir, ama ortamını bulunca yine su yüzüne çıkar. Bu da, futbolun doğal akışı içinde olağan karşılanmalı; bu yüzden de buna ortam hazırlanmamalı.

Aykut Kocaman’ın transfer ilgili kafasındakiler belli:

Yöneticilere “iki isim” veriyor: “ Takımında ilk 11'de oynayan, direk katkı verecek bir oyuncu”, ayrıca, “kenardan hücuma katkı yapabilecek bir başka oyuncu”...

Aykut Kocaman neyi amaçlıyor?

“Takımın özellikle skor yükünü Sow ve Kuyt’un üzerinden biraz daha alacak hem asistlerle hem de zaman zaman ihtiyaç duyduğumuz anda skor yapabilecek bir oyuncu daha almak...”

(Aykut Kocaman’ın aklı Eskişehirspor maçında kalmış. Caner kırmızı kart görmesini, 2 maç maç ceza almasını bir türlü sindiremiyor, unutamıyor. Ayrıca, lehlerine de hatalar yapıldığını dile getirmesine karşın, “yalan rapor” yazılmasına da tepkili.)

Ya taraftarın kendisini istifaya çağırması?

Taraftarın tavrını o kadar önemsemez görünüyor; ama taraftarın yönlendirildiğin de farkında:

"Karabük maçından önceki bir organizasyon olduğu bir gerçek. Fenerbahçe kaybetmeyi seven bir takım değil, taraftar da kaybetmeyi istemez. O maçta bir reaksiyon gösterilmesini anlayabiliyorum. Ama öncekilerde bir organizasyon olduğunu biliyordum, görüyordum hissediyordum.”

*****

Aykut Kocaman, yeni bir “şey”ler söylemiyor. Söyledikleri içinde taraftarın ilgisini en çok çekecek olan da, “oyun sistemi”yle ilgili olanı. Zaten eleştiriler de bu konuda,  “korkak futbol oynatmak”ta yoğunlaşıyordu.

Aykut Kocaman’ın “sistem” konusunda söyledikleri, taraftar açısından soru işaretleri taşıyor olmalı:

“Bu takımın 8-10 yıldır yerleşimle ilgili sabit bir düzeni var. Defansif anlamda skor üstünlüğünü ele aldığımızda zaman zaman defansif 4-3-3’e cevirdim takımı. Defansif anlamda çok verim almadım. Onun dışında köklü bir değişikliğe gitmedim, gitmeye de niyetim de yok; doğru değil de zaten. Oturmuş bir düzenimiz var. Ufak hamlelerle oyuncu profilini değiştirmek daha mantıklı. Yapmaya çalıştığım da bu. Biz sahaya 4-2-3-1 sistemiyle çıkacağız. Fenerbahçe uzun yıllardır böyle oynuyor. Bu şekilde devam edeceğiz. Sadece ufak ufak oyuncu profilinde değişiklikler yapacağız."

“Sitem” değişmeyecek, Aykut Kocaman’ın yüzü maçlarda da değişecek mi?

(Aykut Kocaman’ın, “yüzü gülüyor yüzü gülmüyor” yaklaşımına tepkili olduğu, “bu kadar pespaye şey olmaz” demesinden anlaşılıyor.)

Aykut Kocaman, geri dönmekle büyük bir "yük"ün altına girdiğinin bilincinde olmalı.

Aykut Kocaman, “zor” olanı “kolay”a çevirecek, yüzündeki "güleç" görüntüyü sahadan tribünlere yansıtacak mı?
 

http://www.facebook.com/turgutcelik

https://twitter.com/#!/turgutcelik

turgutc@ttmail.com

 

 
Toplam blog
: 2458
: 2418
Kayıt tarihi
: 10.11.08
 
 

24 Kasım 1944'te İspir'de doğdum. Ankara Kurtuluş Lisesi'ni, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Tü..