Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ekim '08

 
Kategori
Futbol
 

Aziz Nesin'lik taraftarlar

Aziz Nesin'lik taraftarlar
 

Bir toplum içindeki bireyler değişik grupların içinde yer alabilirler. Aynı toplum içindeki bu gruplara da kısaca toplum içinde toplum da diyebiliriz. Değişik meslek örgütlerinin bir topluluk oluşturması bu çerçevede ele alınabilir. Doğa sevenler topluluğu, bir dayanışma örgütü içinde yer aldıkları zaman, aslında O’nlar, o topluluk içindeki küçük topluluklardır. Kanarya sevenler derneği de kahveciler-kıraathaneciler federasyonu da amaçları doğrultusunda bir araya gelen taraftarlardır. Adı isterse bir meslek örgütü olsun, isterse toplum yararına çalışan gönüllü bir kuruluş olsun, isterse de bir kulübün taraftarı olsun, bu toplulukların amacı, kendi sınırları dışından gelen etkilere karşı topluluk sınırlarını genişletmek ve taraftar sayılarını artırmaktır. Çünkü doğanın dengesini bozanlara karşı toplum bilinci oluşturmak üzere kendini görevli sayanların uğraşları da, bir takımın taraftarı olanların uğraşları da, kendi sınırlarını korumak ve bu sınırları dışarıdan gelen etkilere karşı korumak, genişletmek ve toplum bilinci oluşturmaktır.

Bu bilinç oluşturulurken en önemli iş, ilk önce üye sayılarını artırmaktır. Artan üye sayıları, o topluluk için güç demektir. Elde edilen bu güç, o toplumun içindeki değişik topluluk üyelerinin de gücü demek olacağından, önemli bir toplumsal baskı mekanizması oluşturur. Buna sosyolojide “toplumsal kontrol mekanizmaları” denir. Bu kontrol, o toplumda bir baskı oluşturacağından, değişik amaçlarla kurulmuş taraftar toplulukları, amaçları doğrultusunda o toplumda “ses” getirir. İşte bu yüzden Anadolu’nun bağrındaki biri, İstanbul’un göbeğindeki bir takımın taraftarı mecburen olur. Çünkü Anadolu’daki taraftar etkisi, genel toplum üzerinde bir ayrıcalık yaratmaz. Kendi memleketinin takımını tuttuğu gibi, asıl takımı İstanbul’un göbeğindeki takımlardan biridir. Bu yüzden, İstanbul takımlarının, memleketin dört bucağında taraftarları vardır.

“İç içe geçen sanayileşme ve kentleşme süreçleri, para ekonomisinin ve kitlesel üretimin egemenliği, pazarların merkezileşmesi, kitle iletişim araçlarının ve merkezi olarak dağıtılan enformasyonun yaygınlaşması ve ulaşım altyapısının gelişerek toplumsal hareketliliğin artması, bunların hepsi topluluk sınırlarının temellerini zayıflatır” (Cohen, Anthony P., “Topluluğun Simgesel Kuruluşu”, çev: Mehmet Küçük, Dost Kitabevi Yayınları, s.47, Ankara, 1999). İşte bu zayıflatma, Anadolu’nun dört bir yanındaki bireyleri, İstanbul’un üç büyüklerinden birinin taraftarı olmaya iter. Öyle veya böyle hangi sebeple olursa olsun, İstanbul’un bir takımının taraftarı mecburen olunur. Bu yüzden sadece İstanbul’da yaşayan Sivas’lılar Sivasspor’un maçlarını İstanbul’da destekledikleri halde, Sivas’ta yaşadıkları halde İstanbul’un üç büyüklerinden bir takımın taraftarı Sivas’ta bile olabilmektedir. Veya başka bir deyişle, Sivas’ı ömründe görmemiş İstanbul’luların Sivasspor’u desteklemeleri söz konusu bile değilken, İstanbul’u ömründe görmemiş Sivas’lıların İstanbul’un üç büyüklerinden bir takımı destekleyebildikleri görülmektedir. Bu durum, Anadolu’nun birçok kenti ve bu kentlilerin de takım taraftarlıkları için aynıdır.

2002-2008 yılları arasında Galatasaray Spor Kulübü’ne Başkan’lık yapan Özhan Canaydın yönetiminde yer alan Adnan Öztürk, 19 Ekim 2008 günlü Cumhuriyet Gazetesi’ne verdiği demeçte şunları söylemiş:

“Galatasaray dünyada tek örnek kulüp. 527 yıllık bir kültüre sahip. 25 milyona yakın taraftarı, çok ciddi mal varlıkları var. Çok ciddi bir fikri temsil ediyor. 527 yıllık bir kültür dünyada çok az ülkeye ve kuruma nasip olmuştur. Örnek olarak Barcelona Kulübü’nü seçimden önce yakından izlememiz gerektiğini düşündük. Barcelona’nın öyküsü enteresandır. Başkanları Juan Laporta’nın ilginç bir demeci var. Hatta söylemleri daha sonra Madrid Üniversitesi’nde ders olarak okutuldu. Laporta ne diyordu?.. 240 milyon Euro borç beni korkutmuyor. Biz çok büyük bir kulübüz. 5 milyon taraftarımız, Madrid’in içinde 38 dönüm arazimiz var”.

Şimdi, gelelim sadede.

Demeç içinde birbirini inkâr eden ve birbirleriyle çelişen ifadeler var.

Birincisi, 527 yıllık bir geçmişi olan kulübün 25 milyon taraftarı olmak zorunda mı? Bu rakam nereden ve nasıl çıktı, nasıl hesaplandı? Kaldı ki Mekteb-i Sultani ve Galatasaray Lisesi yıllarını kulübün tarihi olarak ele almak doğru mu? Bu okulların mutlaka bir etkisi olmuştur ancak resmi kuruluş tarihi kulübün ambleminde de belirtildiği gibi 1905 yılıdır. Barcelona’nın kuruluş tarihi ise 1899’dur. Yani topu topu 6 yıl eskidir Barcelona Galatasaray’dan.

Ve topu topu yaşça 6 yıl büyük olan Barcelona’nın 6 defa Avrupa Şampiyonluğu vardır (1979, 1982, 1989, 1992, 1997, 2006). Galatasaray’ın ise 1 defa UEFA Kupası 1 defa da Süper Kupa şampiyonluğu vardır (2000).

İkincisi, kulübün parasal değeri ve yıllık geliri açısından Avrupa’nın 9. büyük kulübü olan Barcelona’nın (Kılcıgil, Ertan., Futbol Buysa Üstü Kalsın, Güncel Yayıncılık, s.179, İstanbul, 2008), 5 milyon taraftarı olacak, ama Barcelona’nın yanına yöresine yaklaşamayan Galatasaray’ın 25 milyon taraftarı olacak öyle mi?

Barcelona Kulüp Başkanı Juan Laporta’nın 5 milyon taraftarımız var demesi mi mantıklı, Galatasaray’ın 25 milyon taraftarının olması mı?

İstanbul’un üç büyüklerinin toplam taraftar sayılarını Başkanlarının veya yöneticilerinin söylemlerinden yıllardır hep dinliyoruz.

Beşiktaş: 20 milyon.

Fenerbahçe: 25 milyon.

Galatasaray: 25 milyon.

Toplam: 70 milyon.

Türkiye’mizin nüfusu kaç?

70 milyon.

Türkiye’deki bütün nüfus, yaşlısıyla, genciyle taraftar öyle mi?

Nerede diğer kulüpler?

Uçtu gitti.

Ya anlamayanlar, futbola ilgisi olmayanlar, taraftar olmayanlar, hiçbir takımı tutmayanlar nerede?

Yöneticiler ya sayı saymasını bilmiyorlar, ya da Aziz Nesin’e nazire yapıyorlar (!....).

Yoksa nazire filân değil de gerçek mi? (!.....).

 
Toplam blog
: 135
: 1226
Kayıt tarihi
: 11.10.06
 
 

Ankara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Öğretim Üyesi. Spor Sosyolojisi, Popüler Kültü..