Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Temmuz '12

 
Kategori
Futbol
 

Aziz Yıldırım, kafasını dinliyor, niye konuşsun ki?

Aziz Yıldırım, Metris’ten özgürlüğe adım atarken, gerçek taraftar dışındakileri hüsrana uğrattı.

Hem de nasıl!

Konuşmadı, sadece el sallamakla yetindi.

El işaretiyle, “Yolu açın, gideyim bir an önce eve, yatayım, dinleneyim.” dedi. Kendisini görmeye, alkışlamaya gelen taraftara başka ne desin ki?

İçeride, zor koşullarda, mahkemede söyleyeceklerini söyledi zaten.

Aziz Yıldırım’ın özgürlüğe kavuşması önemliydi taraftar için.

Oysa kimilerinin, Metris çıkışı beklentileri farklıydı!

Bekleyenler, ne beklemiş olabilirdi?

Tahmin etmek, akıldan geçirmek zor değil!..

Ses/ görüntü aktarmak için Metris çıkışında bir “nutuk kürsü”...

Hayır, hayır!

En iyisi, tepesi açık o araba vardı ya... Hani, Aziz Yıldırım’ın belden yukarısını çıkardığı araba... Taraftar seli arasında denizaltı misali...

O yeter.

Aziz Yıldırım’a uzatılanlar, bayrak, kaşkol, forma değil de, renk renk mikrofonlar olmalıydı.

Aziz Yıldırım “nutuk çekme"liydi.

“Nutuk” çekince, "çektikleri"ni bir anda unutacak, “çektirecekleri"ne söz oyunlarıyla, dolaylı yoldan mesaj verecek, yetmedi, evinin önünde sürdürecek nutkunu...

Silivri çıkışlarını anımsayalım bir:

Ahmet Şık gibi, yumruğunu sıkacak, ileride slogan/ özdeyiş olacak cümleler kuracak.

Yetmedi, her gün bir kanalı/ gazetecilerden birini çağıracak evine, anlatacak da anlatacak....

Akla gelen her şeyi soracaklar...

Aziz Yıldırım, sözünü esirgemez ya, her şeyi “ayrıntı”sına kadar anlatacak!

Aziz Yıldırım, “ekranların/manşetlerin efendisi” olacak!

Beklenen olmadı, olmuyor da...

*****

Özgür Aziz Yıldırım’ın sesi çıkmıyor, iki hafta oldu, görünürde yok.

Topuk Yaylası’na gidecek dendi, odası hazır dendi, denenler “laf”tan öteye gitmedi. Ama evine giden gidene. Gidenlerin bir bölümü, haber bile olmuyor. Çünkü onlar, ziyaretin, “dost ilişkisi”nin ne olduğunu bilen kişiler olmalılar.

Aziz Yıdırım’ın ağzından “laf almak”, sonra bunu “manşete çekmek”, sonra “haber ödülü” almak hayaliyle yaşayanlar çok olmuştur.

Böyleleri sırayı girmiş olmalıydı.

Onlar bekleyedursun, Aziz Yıldırım’ın kapısı, dostlarına açık oldu. O açık kapıdan  girenlerden biri, ziyaretle ilgili yazdığı yazısına, “Dün sabah Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım’la kahvaltı ettik.” diye başladı. Yazının ikinci cümlesinden anlaşıldı ki, kahvaltı masasında Aziz Yıldırım’ın eşi ile baldızı da varmış.

Tam bir aile tablosu!...

O “tablo” içinde yer alan kişi, Aziz Yıldırım’ın “Önümüzdeki günlerde iki veya üç basın toplantısı yapacağını” söyledikten sonra, “Bunların içeriğini bana anlattı ama yazılmamasını istediği için yazmıyorum.” dedi.

Dayanamadı, ardından, “Bu toplantılar hakkında aldığım izlenim şöyle” diyerek “izlenim”lerini sıraladı; Aziz Yıldırım’ın ağzından, “Tek başıma kalsam da mücadele edeceğim. Bu yargılamalar artık Türkiye’nin meselesidir.” diye yazdı.

“Mesele”, Aziz Yıldırım’ın kahvaltı sofrasında ne söylediği, oradaki konuşmaların ne olduğu değil, o kahvaltıda yer bulanın tavrı/dır.

Aziz Yıldırım ne yaptı?

Genel bir açıklama yaptı, “laf”ların önünü tıkadı:

“Dost sohbeti şeklinde geçen diyalogların, bilgim dışında, 'haber' adı altında medyaya taşındığını üzülerek görmekteyim. Konuşmalarda hiçbir kişi, kurum veya oluşum adı kullanılmadığı gibi övgü ya da yergi niteliğinde ifadeler kullanılmamıştır.”

Aziz Yıldırım, başka ne yapmalı?

Bu konuda söz söylemek, bize düşmez!

*****

Aziz Yıldırım konuşmuyor, susuyor, insan içine çıkmıyor/muş!

Niye?

Dinleniyor da ondan. Ayrıca, söylenecekleri, içeride zor koşullarda, mahkemede söylemişti. 

Süleyman Demirel ağzıyla söylersek:

“Va mı bunun başka izah tarzı?”

Yok!

 

http://www.facebook.com/turgutcelik

https://twitter.com/#!/turgutcelik

turgutc@ttmail.com

 
Toplam blog
: 2458
: 2418
Kayıt tarihi
: 10.11.08
 
 

24 Kasım 1944'te İspir'de doğdum. Ankara Kurtuluş Lisesi'ni, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Tü..