Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Eylül '17

 
Kategori
Güncel
 

Babadan Oğula Dersler

Babadan Oğula Dersler
 

Güneşli bir günün ardından, güneş tepelerden yok olmaya yüz tutmuşken, ağaçların yorgan misali büyüyen gölgelerinin arttığı, kavurucu sıcakların rahatsız edici etkisinin tamamen yok olduğu, ailelerin çocuklarını parka getirdiği bir ikindiüstü Haziran’ında babasıyla parkta oyun oynayan bir afacan sürekli babasına soru soruyor ve kendince mantıklı cevaplar arıyor, saçma bulduğu cevaplara da derhal itiraz ediyor tekrar soru soruyor, yine beğenmezse tekrar soruyor babasını soru yağmuruna tutuyordu. Baba ise bitmek tükenmek bilmeyen bir sabırla çocuğunun sorduğu sorularına mantıklı cevaplar vermeye çalışırken adeta soracağı diğer sorulara da hazırlık yapıyor, kimi zaman da sıkılıyor ancak sıkıldığını belli de etmek istemiyordu.

Baba istiyordu ki; benden öğrenebileceği ne varsa ona en sağlıklı bir şekilde ve ona en yakın olan ben, onun babası olarak ben öğretmeliyim; öğretirken de mantıklı şeyleri onun anlayacağı şekilde anlatmalıyım ki hem çocuğum sorgulama meziyeti kazansın, hem de doğru bilgileri öğrenirken, kavramlar arası ilişki kursun…

Beyin soru sormadan cevap buluyorsa çok şanslıdır. Bataklığa yağmur ne derece etki ederse sormayan bir beyine bir şeyler vermeye çalışmak da aynıdır. Ne demiş büyükler; “sormadan söyleme” ki; söyleyeceğin sözünün ağırlığı olsun, “istemeden verme” ki, kendi emeğinle kazanıp daha sonra sana lazım olan bir şeyi başkasına talep etmediği halde verirsen, o kişinin senin ileride ihtiyacın olabilecek ve sana ait olan bir şeyi geri teslim alma şartlarını, zamanını talep edebilme hakkın olsun; yoksa kendi verdiğinle rezil olursun. Kendi emeğin, kendi alın terin, kendi mantıksız davranışın yüzünden üzüntü kaynağına dönüşmesin!

Avlanma mevsiminde avcılar kılık değiştirmek zorundadır. Avın halet-i ruhiyesini çok iyi tetkik etmiş, bir avcı elbette uzun yılların tecrübesine sahip olmak zorundadır. Buna kılık değiştirme, hile sanatları, yeniyorken yeniliyor hissi verme, yenilirken yeniyor hissi verme, kedi gibi yaklaşma, yırtıcı bir hayvanken, basit bir sürüngene dönüşme gibi hileleri bilmek zorundadır. Avcının işi budur. “Aldatmak!” Kimse avcıyı, avını avladığı için suçlayamaz, bu hayatın olağan akışına uygun olmadığı gibi yaban hayatta da mümkün değil. “Çitos Efe’ye” sorsalar o da aslanın geyiği nasıl yaklaştığını ve nasıl yediğini, pek güzel anlatır. Geyiği parçalayan aslanı ayıplayan insan nasıl ki yoksa duygusuzlaşan, yarı robot “mankurt” insanların da önemli bir kaygılarının geyik tarafından aslan tarafına terfi etmeye uğraştıkları şu modern denilen hayatta “dünyada ölümden gayrisi yalan” diyor bir şarkı sözü yazarı…

Baba çocuğunu teknolojinin esir almasını istemiyordu; ancak buna da günün koşulları gereğince yine de engel olamıyordu. Çocuğunun kendini gerçekleştirmesini isterken, av kılığına girmiş gerçek avcılar olan teknoloji çılgınlığına da kurban vermek istemiyordu. Diğer yandan da mahalle baskısını yenmekte ne kadar iradeli bir baba olursa olsun yenilmek üzere olduğunu hissediyordu.

Düşünen her insan için illa ki, kendisinin bulması gereken dersler vardır. Neticede insan “Hayy İbn Yakzan” değildi. Müsaade edilse olur muydu? Kim bilir? Belki de olurdu. İnsanın en büyük kazanımı uğruna savaş verdiği, tecrübe ettiği şeyler değil midir?

Baba da çocuğunun tertemiz bir kağıt şeklindeki boş beyninin gereksiz, zararlı, boş şeylerle dolmasını istemiyordu.

"Bağımlılığa bağımlı bir insan"; kurduna aşık bir kuzu olarak yetişmemesi için elinden gelen ne varsa dili döndüğünce çocuğunu elinden geldiğince kendi yetiştirmek istiyordu. İnsandan geriye kalan ne varsa zaten sonraki nesle yani çocuğa intikal etmiyor mu? Öyleyse bir insanın en değerli varlığı, evladıdır.  Malını, mülkünü ömrünü feda ettiği kısaca ne varsa bırakacağı kişinin yani zürriyetinin, çok iyi yetişmesi, sağlıklı yetişmesi her ebeveynin isteğidir.

Para bilgi satın alabilir; hatta insanları modern kölelere bile dönüştürebilir. İnanıyorum diyen insanı, insan kılığından çıkarıp başka bir şeye de benzetebilir. Gecenin karanlığında oluşturulan bağımlılıkların insanları ne hale soktuğunu kim bilebilir? Velev ki o insanlar yarına çıkacaklarına garantilerinin olmadığını pekâlâ bilirler, yine de alışkanlıklarının daima esiri olurlar.

Bir şeyin saçma olması çok da önemli değildir. Örneğin, sigara içmek son derece saçma bir davranış olmasına rağmen o alışkanlığı kazanmış nice cerrah dahi sigara içerler. Saçma davranışı, saçma olduğunu bile bile son derece akıllı ancak iradesiz insanlar içmeye devam ederlerken iradesine hâkim olmayan, olamayan zavallı çocuklar ne yapsın? Bir davranış, fiil eylem saçmaysa milyonlarca insan için meşru dahi olsa saçmadır. Orta Çağ Avrupa’sı dünya düzdür dediğinde dönen dünya, dönüyor dediğinde devam etti. Aynı şekilde de ineğe kutsallık veren Hindular şu anda “Arakan’da” Müslüman avına çıkabildiler. İneğe tapmak saçma mıdır? Kendi altını temizleyemeyen, pisliğinin üzerinde yatan iradesi olmayan bir yaratıcı olması mümkün değilken, aynı şekilde binlerce kişi tüfeklerini nişan alıp, gökyüzünde şeytan avına çıksalar; düğün magandalarının vurduğu gibi birden çok masum insanın canını yakıp gerçek şeytanların cebini doldurmaktan başka ne yapabilirler ki?

Baba sabırla sorularına cevap verdiği, oyun oynadığı oğluna bakarken dünyada en muhteşem anları yaşanıyor, her ikisi için de hayat duruyordu sanki öyle mutlu görünüyorlardı ki!

Babanın "evladım aklına soracak soru gelmeyene kadar sor. Her kim ki, soru sormanı engelliyor, cevap vermiyorsa, mantıklı bir cevap vermiyor ya da verdiği cevaplar daha önceki verdiği cevapları öldürüyorsa, yani daha önceki cevapları yalanlıyorsa o senin dostun olsa dahi yanlış bir dosttur. Bilmediğini dürüstçe itiraf edip, sana bilmediğini söyleyen dahi o dost dediğin ancak cevapları birbirini yok eden insandan daha dosttur, daha arkadaştır" dediği duyulurken oyunlarına başka bir yerde devam etmek üzere biri yavaş, diğeri hızlı adımlarla oradan uzaklaşırken güneş de tepeden son selamını baba ve oğluna en güzel ışıklarıyla huzmeler halinde yolluyordu…

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..