Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Kasım '12

 
Kategori
Siyaset
 

Bağımsızlık üzerine

Bir ülkenin bağımsız olması ne demektir ve bağımsızlık nasıl bir şeydir ? Tarife girmeden önce, şunu bilmekte yarar vardır ki, herkes bağımsızlığı arzu eder ; halkının, ülkesinin bağımsızlığı için her türlü fedakârlığı yapar. Ne kanlar dökülür, ne canlar yitirilir, ne ocaklar söner, ne kadınlar eşsiz, ne çocuklar babasız, nice anne – babalar evlâtsız kalır bağımsızlık uğruna..

Günümüzde, ülke sınırlarımız dahilinde, Kürt asıllı vatandaşlarımızın bir çoğu da bu sevdanın peşindeler. Bu uğurda çok canlar yaktılar, çok canlar da yitirdiler. Ülkemiz ekonomisinin bu yüzden uğradığı büyük kayıpların da hem sorumlusu hem de mağduru oldular.

Bizler bağımsız olmadığımız günleri hatırlamıyoruz bile. ‘’ Türk esaret altında yaşamaz ! ‘’.

Gurur duyarız bununla. Koskoca bir İmparatorluğun mirasçılarıyız. Peki ne durumdayız ? Kendi dilimizi konuşabiliyor, kendi bayrağımızı dalgalandırabiliyor, dinimizi – inancımızı koruyabiliyoruz. Bunlar da elbette çok güzel..

Peki bağımsızlığımızın bize kazandırdıkları neler ? Ülkemizi gerçekten bizim seçtiğimiz yöneticiler mi yönetiyor ? Ülke kaynakları ve imkânları hepimizin ortak çıkarları için adilce kullanılabiliyor mu ? Sıkıntı ve refahı eşit olarak hakça paylaşabiliyor muyuz ? Gelişmişlik, millî gelirden alınan pay eşit mi ? Sağlık ve eğitim hizmetlerinden, iç güvenlik ve hukuk sisteminden adilce, eşit olarak yararlanabiliyor muyuz ? Ülkemiz, dünyadaki sayılı gelişmiş ekonomilerden biri olarak kabul ediliyor. Peki, ne kadarımız açlık ve yoksulluk sınırının üzerinde yaşıyoruz ?

Saymakla biter mi sizce ? Şunu açıkça söyleyebilirim ki ;bağımsızlığımızın gerçek kaymağını hâkim bir azınlık sınıf paylaşıyor. Geri kalanı ise, bağımsız olmayan ülke halkları neyse, o durumda.

Hatta bazılarınınkinden daha kötü. Yakın zamana kadar ‘’ Demir perde ülkeleri ‘’ dediğimiz, Sovyetler’in peyki olan ülkelerde bile, en azından eğitim ve sağlık hizmetleri, herkese eşit ve ücretsiz sağlanıyordu. Oysa çok bağımsız ülkemizin insanları, otuz yıl çalışıp, sigorta primi ödedikleri halde, sağlık hizmetlerinden yeterince yararlanamıyor, sürünüyorlar.

Sonuç olarak ; bağımsızlık günümüzde hiç de özenilecek bir şey değil. ‘’ Bağımsız Kürdistan ‘’diye bir devlet kazara kurulabilmiş olsa bile, onun da kaymağını hâkim bir sınıf yiyecek, çoğunluk bizim gibi sürünmeye devam edecektir. Örgütte öyle değil mi ? Kuzey Irak’ta başka türlü mü ?

En doğru olanı, ezilen sömürülen insanların, yiyici hâkim sınıflara karşı birlikte mücadele etmeleri, mevcut ülke içinde demokrasinin, adaletin, eşitliğin, insan haklarının tam yerleşmesini sağlamalarıdır. Hâkim sınıf diye bir şey kalmayıncaya kadar mücadele devam etmelidir. Tam demokrasi işlediğinde zaten özgürlükler de işleyecektir. Herkes anadilini de konuşabilecek, dinini – inancını ya da inançsızlığını yaşayabilecektir. Dünya bir taraftan globalleşmeye çalışırken, aynını savunan bazı ülkelerin, diğer taraftan bazılarını bağımsızlık gazına getirmeleri de oldukça manidar değil midir ? Bir taraftan birleşelim diyenler, diğer taraftan – özellikle Kürtlere – ayrılın diyorlarsa, bu onların ne kadar art niyetli olduklarını gösterir.

Tam bağımsız bir Türkiye Cumhuriyeti oluşturulabilirse eğer, Kürt kökenli, Lâz vb. kökenli tüm vatandaşlar bu ülkede varlık ve huzur içinde yaşayabilirler. Ezilen insanların mücadelesi, ayrılık üzerine değil, birlik üzerine olmalı. Ezenlere, sömürenlere, yiyenlere karşı birlik olunmalı. Hâkim sınıfın hâkimiyetine son verilmedikçe, ezilmekten, sömürülmekten, sürünmekten kurtulamayız….

 Fikret TEZAL

 
Toplam blog
: 16
: 220
Kayıt tarihi
: 03.11.12
 
 

İstanbul Pendik Lisesi mezunuyum. İTÜ.Makina Fakültesi, İÜ.Edebiyat fakültesi, MÜ. İktisat bölüml..