Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ekim '07

 
Kategori
Kitap
 

Bahanemiz kalmadı artık

Bahanemiz kalmadı artık
 

Ne çok hazırız, yapmak istemediğimiz işlere başlamamak ve de bitirmemek için. Bir de bu işlere başlamayışımızın , bitirmeyişimizin bin bir türlü bahanesi de hazırdır zihnimizde, kabul edilmeyeceklerini bile bile öne süreriz bunları. Karşımızdaki insan bazen bu bahanelerimizi kabul eder, çoğunlukla etmez, ama suskun kalır bazen de. Bu suskun kalışlar bizi cesaretlendirir, gitgide bahaneler bulmakta ustalaşırız artık. Bizleri bedenen zorlayan, zihinsel olarak gücümüzü aşan, zevklerimize ve hobilerimize uymayan türdeki işlerden kaçış bahanelerimiz hoş görülebilir. Sonuçta kişisel kapasitemizi aşmıştır böylesi görevler ve işler, o yüzden yan çizmeye çalışırız.

Medeniyet ve ortak insanlık kültürü, işler sonucu üretim, yaratıcılık, bilim, sanat, insanlığın tükenmez merakı sayesinde günümüz değerlerine ulaşabildi. Tüm bu ölümsüz ortak değerler birikimini yazı, okuma sayesinde insanlığın tarihine kazıyabildik, yeni kuşaklarımıza aktarabildik. Günümüzün yeni kültürel değerlerini gene yazı ve okuma sayesinde gelecek kuşaklara aktaracağız, bunları yaparken kullanacağımız araçlar çok çeşitlense de.

Yıllar önce, yurtdışında sabahları üniversiteye giderken, otobüste kitap okuyanları gördüğümde, parklarda kitaplarıyla bir köşede sessizliğe gömülenleri farkettikçe hem şaşkınlığım hem pişmanlığım artmıştı gün be gün. Ben bugüne kadar, çok yolculuk yapmıştım ama, çantamda okuyacağım kitap taşımamıştım, parklarda da çok gezmiş, oturmuştum ama, yeşil çimenlerin serinliğine uzanıp, elimde kitabımla bu dünyadan kopup gitmeyi yaşamamıştım hiç! Yaz aylarında, Akdeniz’e uzanıp, güzelim kıyı bölgelerimizi boydan boya dolaşırken, yabancı turistlerin dinlendiği kumsallarda gene benzer görüntülerle karşılaşmıştım. Bizler kumsalda dostlarla koyu sohbetleri yeğlerken, yabancı turistler ellerindeki kitaplarının konusunu, denizin dalgalarının sesleriyle harmonize edip, bu dünyadan kopup gitmenin zevkini yaşıyorlardı. Her yaştan insanına, böylesine okuma zevkini nasıl oluyor da aşılayabilmişti Batı uygarlığı, biz okumamak için bin bir çeşit bahaneler ararken?

Ülkemizin ve Batılı ülkelerin eğitim sistemindeki farklılıkların olması bahanesini eskiden olsa, kabul edebiliriz; ama hızla globalleşen, kitle iletişim araçları sayesinde her ülke gibi,

“ortak evrensel dünya köyü” ne dönüşen ülkemizde, alışılagelmiş yaşam tarzlarımız okuma kültürünün Türkiye’ de kökleşmesini tökezletiyor. Her olumlu- olumsuz davranışın edinilmesi çocukluğumuzun en erken devrelerine kadar uzanır. Yetişmekte olan bir çocuk, evdeki anne-babasının elinde gazete, dergi, kitap, okunacak başka türlü malzemeleri sık sık görürse, en erken yaşta bu malzemeleri o da eline almayı ve zamanı gelince de okuyabilmeyi davranış haline getirecektir. Ailenin sağlayamadığı bu okuma alışkanlığını, erken yaşta okula başlatacağımız çocuklarımızın, bin bir çeşit okuma yöntemleriyle edinmelerini sağlamak tüm eğitim ordusunun birinci görevidir. Her yaş grubuna uygun kitapları ve bunları okuyup yorumlar yapabilmeyi, çocuk edebiyatı ve gençlik edebiyatı uzmanlarının yöntemleri sayesinde yeni kuşak gençlerimize sevdirebiliriz. Okullarımızda, en başta donanımlı okuma köşeleri ve kütüphaneler oluşturmalı, boş zamanları buralarda değerlendirmeye öğrencilerimizi özendirmeliyiz. Okulun her mekanında dolaşan öğretmenlerin, ellerinde her zaman örnek olsun diye, okudukları kitaplarla öğrencilerin aralarında dolaşmaları, en kolay çözümlerden biridir. Mutlaka öğretmenin elindeki kitabı merak edip, alıp inceleyen, “ben de okusam mı, Öğretmenim?” diye soran bir öğrenci olacaktır. Hepimizin yaşadığı gibi, okullarda en tatlı zaman, okul kantininde geçer. Okul kantininde, öğrencilerin bulunmaktan en fazla hoşlandıkları diğer mekanlarda, her fırsatta okumaya özendirecek etkinlikler yapılmalıdır. Örneğin, kantinde bir romanı kısa tiyatro olarak canlandırmak, roman kahramanları gibi giyinip, kitap içinden kısa paragrafları rol olarak öğrencilerin önünde oynamak, teneffüste ne kadar dikkat çeker, değil mi?

Okuma alışkanlığını gençlerimize kazandırmak sadece okulun görevi olmayıp, yaşanan şehirdeki yerel yönetim, resmi devlet kuruluşları da, yılın her zaman diliminde çeşitli kampanyalar düzenleyebilirler. Gezici kütüphane araçları, iletişim araçlarıyla donatılıp, şehrin her mahalle ve sokağında halkın hizmetine sunulabilir. Yaşadığınız şehrin en güzel meydanında, çeşitli ilginç kıyafetler giymiş bir grup insanın ( okul öğrencileri olabilir), tanıdık- bildik bir romanın kahramanlarını canlandırdıklarını görseniz, ne kadar şaşırırsınız değil mi? Bu mizanseni, İspanya’daki kumsallarda, güneşlenen turistlerin aralarında dolaşarak uygulamaya başlamışlar ve beklenenden çok fazla dikkat çektiği görülmüş.

Türk çocuklarına ve gençlerine okuma alışkanlığını kazandırmak, bunun süregelen davranış haline gelmesini sağlamak için, uğraşmama bahanemiz kalmadı artık. Dünyadaki uygar ülkelerin, vatandaşlarının okuma davranışını daha da arttırmak için çeşitli bilimsel yöntemler geliştirmelerine, hangi bahaneyle ilgisiz kalacağız, göz yumacağız?

Üniversitelerimizde, konuyla ilgili çalışmaları olan Türk uzmanlarının görüşlerinden yola çıkıp, Türk gençlerine en uygun olan yöntemlerle okuma davranışını edindirmenin öncülüğünü, eğitimin her kademesindeki öğretmenler yapmalı ve uygar ülkelerle aramızdaki okuma oranı açığını kapatmaya çabalamalıyız.

Bu okuma davranışını edindirdiğimiz kuşaklar, hem bireysel hem toplumsal kararlarında, planlı ve uygarca düşünerek kendisini ve ülkesini insanca yaşatıp, ilerlemeyi sağlayacak yolları bilimsel analizle bulmayı öğrenecek, ülkemizin karanlıklardan kurtulmasına hizmet edip, bundan kaçınmak için artık bahaneler aramayacaklardır.

 
Toplam blog
: 28
: 3603
Kayıt tarihi
: 07.10.07
 
 

Edirne, Trakyalıyım. Emekli öğretmenim (yab. dil- Almanca). Okuma, müzik, gezi, doğa, yürüyüş... ..