Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Nisan '11

 
Kategori
Siyaset
 

Bahar temizliğinde ilk çöpe giden “Türban”…

Bahar temizliğinde ilk çöpe giden “Türban”…
 

Resmin bir noktası ile ilgilenenlerin, resmin tamamının anlattığını anlamaları güçtür. Emperyalizm, değişik her noktada başarı sağlayabileceği her değeri kullanır. Hatta yok artık diyeceğiniz değerleri bile paspas etmekten çekinmez. Yeter ki, bunun için kendine biat edecek hükümetleri bulsun. Kimi yerde demokrasi, kimi yerde din, kimi yerde insan hakları. Bu çok önemli değerler onlar için sadece işlerini görmek için kullanacakları araçlardan başka bir şey değildir. Emperyalizmin ilk işi insanları paraya tapar hale getirmektir. Gerisi kolay. 

Ülkemizin yaşam ve yönetim biçimini büyük resme bakarak analiz ettiğimizde bu gün itibari ile emperyalizmin yoluna son derece başarılı bir şekilde devam ettiğini, insanların giderek köleleştirildiğini görüyoruz. Benim okurlarım anımsarlar. Sık sık emperyalizmin Türkiye üzerindeki etkisinden bahsederken başlangıcın 1950 tarihi olduğunu belirtirim. O tarihten beri – bir iki kısa aralık hariç – emperyalistlerin güdümündeki iktidarlar ile yönetildik ve yönetilmeye devam ediyoruz. İlk dönemlerde biraz çekinerek, utanarak işbirlikçilik yapılıyordu. Şimdi ise herkes alıştı. Pişkin bir şekilde emirler alınıyor, görevler yerine getiriliyor. Görevlilerden biri en ufak bir görevi dışına çıkmasında ise acımasızca cezalandırılıyor. Onbeş gün ara ile Sayın başbakanımızın önce, “Libya’da NATO nun ne işi var asla izin vermeyiz” derken, birdenbire “NATO Libya’nın Libyalılara ait olduğunu tescil ve tespit etmek üzere Libya’ya girmelidir” demesi ne anlama gelir ki? 

Emperyalizmden kimse acıma beklemesin. Kullandığı, eskittiği, her türlü değeri, kişiyi tuvalet kâğıdı gibi atar ve sifonu çeker. Bilindiği üzere AKP yi iktidara getiren, ikinci seçimlerde daha çok oy almasını sağlayan en büyük elemanlardan biri de “Türban”dır. Balık hafızalı olmayanlarımız Cuma namazı ertesinde, üniversite önlerinde basın eşliğinde oynanan, sonra AKP iktidar olunca bıçakla kesilmiş gibi biten türban tiyatrosunu hatırlayacaklardır. Bu gün isterse AKP türbanlı aday gösterebilecek kadar anayasamızı yonttu. Ama kulislerden sızan haberlere baktığımızda türbanlı adayın olmayacağını görüyoruz. Zaten büyük resme bakanların AKP nin bayan adaya hiç sıcak bakmadığını, mevcutları da işini görmek için vitrin süsü olarak koyduğunu görürüz. Baştan beri “Bunların derdi türban falan değil, kadınlarımızı din yolu ile kullanıyorlar” diye yazdığımızda bize gülenlere bu günkü tabloya bir bakmalarını öneririz. Samimi bir AKP de bu gün en az %30 oranında türbanlı aday olması gerekir. Çünkü AKP yi kapı kapı dolaşarak, evini çocuklarını ihmal ederek bu duruma getiren oyuncu onlardır. Bu tabii ki olmayacaktır. Türban, buruşturulup atılmıştır. 

Başbakan bu seçimlerde halkın önüne “bu kişileri seçmek zorundasınız” diye hazırlayıp koyacağı listede iki dönem milletvekilliği yapanların bir kısmına yer vermeyeceğini beyan etti. Neden acaba? Otuz küsur parti ile seçime gidilen bir ülkede yeni kurulmuş bir partiyi %38, ikinci dönem %47 ye taşıyan bu kişiler değimliydi. Yoksa onlar sadece bir isimdiler de oy getiren merciler başkamıydı? İşbirlikçi kalemler, yenilenme falan gibi bir yığın güldüremeyecek kadar komik sebepler üreteceklerdir. Asıl sebep ise artık o kişilerin emperyalizme ilk günkü gibi şevkle hizmet etmemeleridir. Bir ikinci sebep se o kişilerin kamuoyu önüne atılmaktan yıprandıkları, insanları kandırma özelliğinin kalmadığıdır. Değilse her şeyde olduğu gibi siyasette de “vefa” denen bir olgu vardır. Bunu en iyi başbakanımız bilir. 

Bir başka örnek de savcı Öz örneğidir. Hatırlayınız; Geçen dönem davalar da, hükümet de her şey aynıydı ve HSYK Silivri savcı ve hakimlerinde değişiklik yapmak istemişti. Bütün iktidar koro halinde karşı çıkmış, ağlaşmış, Adalet bakanı ve müsteşarı HSYK toplantılarına katılmayarak süreci işlemez kılmış, sonunda onlara dokunulamamıştı. Şimdi ise ne oldu da birden bire bu savcılar değiştirildi? Sanırım kimse çıkıp da rutin bir yargı faaliyeti deyip insanları güldürmeye çalışmayacaktır. Savcının veda konuşmasında “görevimi yaptım” şeklindeki sözlerini herkes iyi düşünmelidir. O savcıların işi bitmiş ve yerine yenileri gelmiştir. Emperyalizm yarın taktik değiştirirse veya bir şekilde ülkedeki egemenliğini kaybederse onlar dahil pek çok kişi masanın karşı tarafında hizaya girecektir. Emperyalizm bunu beklide “tarlanın taşı ile tarlanın kuşunu vurmak” adına kendi tezgâhlayacaktır. Bu gün Mustafa Balbay’ı, Prof. Dr. Mehmet Haberal’ı ve daha birçok şerefli subayımızı ve yandaş olmayı reddeden gazetecimizi suçunu dahi söylemeden yıllardır zindanda tutan zihniyetin uygulayıcılarını kahraman ilan edenler, heykelinin dikilmesini isteyenler, yarın ağıt yakacak daha çok işbirlikçi bulacaklardır. Üzülmesinler. 

İzmir 2011-04-07 

 
Toplam blog
: 1508
: 1688
Kayıt tarihi
: 16.07.08
 
 

Yetmişiki yaşında iki çocuk ve iki torun sahibi bir erkeğim.. Lise mezunuyum. Uzun yıllar esnaflı..