Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Nisan '13

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Bahri Karaduman'la İzmir'den ''Işığa Yeniden Bakmak"

Bahri Karaduman'la İzmir'den ''Işığa Yeniden Bakmak"
 

“GÖREBİLENLER İÇİN İZMİR IŞIĞI DA ÖNEMLİ.”

Oğuz kentimde, hani o Gaziantep’in 18 kilometre ötesindeki kasabam  Oğuzeli’mdeki evimizde, elektrik düğmesine bastığım yılın 1954 olduğunu anımsıyorum. Demek ki 8 yaşındaymışım. Duvarın üstünden döşenen kablonun, tavana giden ucundan sarkan Edison marka bir ampul, bir de siyah düğme… O güne dek petrol lambası, fitili yağlı idare’yle aydınlanan evimiz için elektrik, hayalin gerçeğe dönüşmesi, görkemli bir şenliğin habercisiydi sanki.

Düğmeye basınca yanan ampul, nasıl bir sevinç çığlığı oluşturmuştu, hiç unutamam. Edison’un elektriği buluşundaki coşkudan daha fazla mıydı acaba? Karanlığa bir darbe  miydi? Geceye umut, şenlik getiren büyülü bir dokunuş…Kimi zaman o çocuk çığlığını anımsarım, elim elektrik düğmesine dokununca.  Güzeldir ışık, umutludur aydınlık…

Anılar dehlizine dalınca, içinden çıkamam. Bellek denen o  büyülü sandık taşıyıp durur önüme anları, masalları, öyküleri, yaşanmışlıkları… Tadını kaçırmadan, en iyisi ben kaçayım, an’a döneyim, kitaba gireyim.

Bütün suç Bahri Karaduman’da, onun   “Işığa Yeniden Bakmak” kitabında. Elimi dokununca, çocukça gülümsemelerle geriye dönüşü yaşadım.  Karaduman kitabı imzalayıp bana uzatırken, yüzündeki gülümsemeyi, çocuksu sevinci de görmezden gelemedim.

Işığa yeniden bakmak… İnsan neden ışığa yeniden bakmak gereği duyar? Bir  özlemden, arayıştan, bir şeylerin iyi gitmediğinden mi dersiniz? Karanlığa tutsak olmamak, karabasanlar içinde kalmamak, kara bulutlara takılmamak, karafatmalar görüntüsünde karamsarlığa kapılmamak için…mi?

Siyah bir renktir elbet; yakışır kadının saçına, gözlerine, esmerliğine… Kara siyahın eş anlamlısı da olsa, karartır insanın içini. Kimi zaman hüzün, keder, umutsuzluk taşır bize.

Bahri Karaduman aydınlığın, aydınlanmanın, ışığın erdemine, gücüne inanan bir şair, yazar. O da belki benim düşündüklerim gibi, belki daha ötesinde algılama, bakışla kitabın adını Işığa Yeniden Bakmak (*) koymuş. Tanıtımını yaptığı kitapların ilettiği dost ışığına gönderme yaparak belki de. Öyle ya da böyle sevdim adını.

Kitaba girmeden biraz da Bahri Karaduman’ı  tanıyalım derim. Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinde 1947 yılında doğmuş. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirmiş. Taşköprü Lisesi, İzmir Eşrefpaşa Lisesi, Buca Eğitim Fakültesi, Özel Fatih Koleji, Özel Çamlaraltı Koleji ve Özel İzmir Amerikan Koleji'nde Türk dili ve edebiyatı öğretmenliği yapan Bahri Karaduman emekli; ama hiç de boş durmuyor. Şiir yazıyor, kitap tanıtım yazıları gönderiyor dergilere, Cumhuriyet Kitap’a. Aynı zamanda Şenocak Yayınevinin de editörü. İzmir’de 12 yıldır süren “Dumansızlar” Toplantılarının da  çalışkan, gülümseyen, sevinçli bir  öğrencisi.   

Şiirlerini, denemelerini ve eleştirilerini Kıyı, İzmir İzmir, Cumhuriyet Kitap, Çağdaş Türk Dili, Anadili, E Sanat-Edebiyat, Bireylikler ve Varlık dergilerinde yayımlıyor. Şiirlerini "Sevdanın Rengi Ne" adlı kitabında topladı.      

Bahri Karaduman “edebiyatı bir peteğe benzeten” Ceyhun Atuf Kansu’dan aldığı ışıkla, İzmirli şair  ve yazarların ürettikleri yapıtları petekteki bal tadıyla özdeş tutuyor, onların bu tat ve ışıkla geleceğe kalmasını, unutulmamasını, okunmasını istiyor. Özellikle Karaduman’ın altını çizdiği, özenle vurguladığı şu sözleri görmezden gelmek olası değil: “Sanat ışığı yalnız İstanbul'dan yükselmiyor. Görebilenler için İzmir ışığı da önemli. Batıdan yükselen bu ışığa da bakmak, aydınlığından yaralanmak gerek. İzmir ışığı, yarınlarımız, geleceğimiz, Türkiye'miz için çok önemli. Işığa yeniden bakmalı. O ışık hiç sönmemeli.”

Bu sözleri boşuna söylemiyor Karaduman. İçine işlemiş olmasa, onun rahatsız edici boyutu bulunmasa özellikle altını çizmezdi bu sözlerin. Sanat, kültür, edebiyat bağlamında İstanbul’un egemen kılınması, İzmir’in ve diğer kentlerin görmezden gelinmesine Bahri Karaduman’ın tepkisi gibi de algılanabilir bu sözler. Bunca sanat, edebiyat, kültür adamı yetiştirmiş, yapıtlara imza atmış bir İzmir kentini eksiltmek,  görmezden gelmek  Karaduman’a dokunmuş olmalı. Bugün yaşamıyor olanlar da, hâlâ yazan, üreten, emek veren İzmirli ya da İzmir’le özdeşleşmiş nice ünlü yazar ve şair değil mi İstanbul’da çıkan ya da ülkemizin başka yerlerinde yayımlanan dergilere yazanlar, çizenler? Bu ışığı görmeli, bu aydınlanma kenti önemsenmeli, ayrımına varılmalı elbette.

Bu nedenle Bahri Karaduman da bir ayrıcalık sezgisiyle Cumhuriyet Kitap’ta, çeşitli edebiyat - sanat dergilerinde yayımladığı kitap tanıtım yazılarını İzmirli şairlerin, öykücülerin ve romancıların yapıtlarından seçmiş. İzmir’de yaşayan 24 şair, öykücü ve romancı kitaplarıyla, kişilikleriyle Karaduman’ın dost anlatımı ve yorumuyla  yer almış yapıtında.

Kitap iki bölümden oluşuyor. Birinci bölümde  ağırlıklı olarak kitap tanıtım, değerlendirme yazıları var. İkinci bölümde ise Karaduman’ın Hidayet Karakuış, Nevzat Süer Sezgin, Mehmet Atilla, Hüseyin Yurttaş ve Ahmet Günbaş’la çeşitli dergilerde yayımlanan  söyleşileri yer alıyor.

Ayrıca kitap okurlarıyla dil, okuma, öykü, şiir güncel konular üzerine de düşüncelerini paylaşmış Karaduman.  Türkçeye özen gösteren, dili iyi kullanan bir yazar Karaduman. Arı duru Türkçeyle yazar şirini, yazısını. Kitabındaki ilk yazı da  dil üzerine: “Türk Dilinin Tarihsel Gelişimi ve Dil Devriminin Önemi” (s.13).

Yazarı, şairi tanımak, kitabını özümlemek, bilgi ve birikimle kalemi kâğıdı ele alıp yazıya dökmek, bilgisayar tuşlarına dokunurken, yeniden gözden geçirip yazıyı ortaya çıkarmak sanıldığı denli kolay bir iş değil. Ustalık ister. Donanımlı bir yazın yaşamını gerektirir. Bahri Karaduman da bu işi sevgiyle, özenle, bilgi birikimiyle, zaman harcayarak yapanlardan.   

Kitaplarını tanıttığı yazarları  merak eden okurlarımız olacak diye düşünüyorum. Onları da  analım, anımsayalım istiyorum. Bu bağlamdaki ilk kitap tanıtma yazısı dergilerde sıklıkla görünmeyen, az ve öz yazan bir şairin, Raif Özben’in 2001 yılında Yunus Nadi Ödülünü de kazandığı  “Asyalı  Ayyaş”  kitabı. ”Asyalı Ayyaş, içerdiği felsefeyle gündemden düşmeyecek hatta okunursa gündem oluşturabilecek yetkin bir yapıt. Günümüz Türk şiirinin üst noktalarından biri.” (s.22)

Hüseyin Yurttaş ve “Kayıp İklimler” kitabı için söylediklerini de yabana atmamak gerek: “Sözün özü, Kayıp İklimler, her şiir sevdalısının kitaplığında bulunması gereken, önemli bir yapıt. Ozan, ustalık sorumluluğunun bilinciyle toplumsalı bireyselle iç içe veren, eleştiri yönü ağır basan, iletisi olan bu kitabıyla ‘şiir, her zaman şiir’ diyor.”(s.26)

Bahri Karaduman bilgisini, birikimini, kalemini çocukların yararına sunan Mavisel Yener’i de üç yazısında ağırlamış. Onun öykücü, şair, romancı yanını irdelemiş. Mavisel  Yener Gerçeği (s.27) yazısındaki saptamalara katılmamak olası değil.”Mavisel Yener, büyümüş ama kirlenmemiş dünyasını, ruhunun güzelliklerini yansıtıyor öyküleriyle. O güzelliklerden, buram buram içtenlik kokan kır çiçekleri sunuyor okura. İçerdiği yaşam felsefesiyle tertemiz bir dünyanın kapılarını açıyor.”

Bahri Karaduman’ın bu yapıtında değerlendirdiği şairler, öykücüler benim de bildiğim, sevdiğim, dost olduğum, emeklerine saygı duyduğum isimler. “Gerek duygu evrenini yansıtan şiirlerinde, gerekse iletisi olan toplumcu şiirlerinde bütünlüğe ulaşma çabasında” olan Atila Er’i mi söylesem, “Türkiye’nin aydınlık yüzü, Türkçenin güçlü ozanı”, İzmir’in saygın kalemi, şair ağabeyi Berin Taşan’ı mı anlatsam, şiirini özlediğimiz Çınar Çığ’ı mı ansam bilmem ki…

Mehmet Sadık Kırımlı da şiirindeki sesi, dokusu, rengi, hüzün izleği, çalışkanlığıyla Bahri Karaduman’ın önemsediği şairlerinden İzmir’in. Kırımlı’da bu kitabın 122 ve  145. sayfalarından selamlıyor okurları. “Benim dileğim, edebiyatımızın son yıllardaki sığ ortamında ozan, şiire küsmesin, yeni yapıtlarıyla şiir dünyamıza yeni  ışıltılar versin, geçmişte olduğu gibi gelecek günlerde de şiir ağacımızın yapraklarını hep yeşertsin.”  Bu istekleri, önerileri, beklentileri boşa çıkarmaz sevgili Kırımlı. Şiirin çalışkan, üretken çocuğudur o. Aşk Kapısı’nı çalar sonrasında. Yazılarını Sözün Gümüş Aynası’nda toplar. Yakın zamanlarda yeni bir şiir kitabıyla da bizi şaşırtacaktır gibi geliyor bana.

İçindekiler  yazısına  bakıp 50. Sayfayı bulunca “En Kırmızı Karanfilin Ozanı” nı merak etmez misiniz? Karaduman’ın “ustalık döneminin üst düzeyde bir örneği” diye  övgülediği Sıcak Sancı’nın şairi Hidayet Karakuş’tur bu. Diliyle, Türkçeye saygısıyla, romanıyla, insancıl duruşuyla Karaduman’ın şairidir Karakuş.

İzmir’in çalışkan şairlerindedir Ahmet Günbaş da. Vefalıdır, dostlarına karşı sevgi doludur. Şiirleri, yazıları, öyküleri ve romanlarıyla da aratır kendini. Geçmişin değerlerine de  saygılıdır Günbaş. Onun “Yitik Göl” adlı iki baskı yapan romanını  tanıtırken yazdıklarına da bütün gönlümle katıldım kuşkusuz.”Ahmet Günbaş, içindeki çocukla yaşayan, inadına hiçbir ayrıntıyı unutmayan bir yazar. Kentsel yozlaşmanın simgesi olarak betimlediği yitirilmiş göl için gözyaşı döküyor. (…) Yazar yok olan bir dönemin, yerle bir ettiğimiz nice değerlererin yasını tutarekn bizi de çocukluğumuzun o dupduru günlerine götürüyor ve kanayan yüreğinin sıcak gözyaşlarını bizim de içimize akıtıyor.” (s.134)

Halim Yazıcı, Sıtkı Salih Gör, Yunus Bekir Yurdakul, Gönül Çatalcalı, Feyza Hepçilingirler, Ergin Taş, Ahmet Ordu, Turgut Dereli, Şengül Kıran, H.Rezan Gülseven, Hayri K.Yetik, Fikret Demirağ, Onur Şenli, Eşref Karadağ, Zübeyde Seven Turan, Gülseren Engin gibi hepsi kendi alanında şiirine, öyküsüne, romanına emek veren, saygın isimleri dost yüreğimle selamlıyorum kitabı okurken.

Bir de  bencillik edip kendimi saymalıyım. Sevgili Karaduman İzmir-İzmir Dergisinin Kasım 2002 tarihli sayısında   o günlerde yeni çıkmış Bellek Pazarı kitabımı tanıtmıştı. O yazının olduğu sayı elbette kitaplığımda durur. Ne ki aynı yazıyı Karaduman’ın bu yapıtında (s.72) görünce de sevindim. Aynı yazıyı  ayrı bir tatla, beğeniyle, heyecanla, sevinçle yeniden okudum. Onca güzel, yüreklendirici, dost sözlerine ne diyebilirim. “Acılara, yaşanmışlıklara karşın genç ve özgürdür ozan. Söğüte, suya, yaşama hep merhaba der ozanca. Sofrası kır şenliğidir. Yaşama sevgisi, sevinci ve coşkusu hiç eksilmez yüreğinden.”

Bahri Karaduman sevecenliği, dostluğu, edebiyata, sanata, üretilen emeğe  saygısıyla, yapıtların gözüyle İzmir’den “Işığa Yeniden” bakıyor. “Yazdıklarım bu ışığın yitirilmemesi, uzaklardan da görünmesi için içtenlikli, alçakgönüllü bir çaba.” diye niteliyor  yaptığı işi. Gönlüm bu tür çabaların, çalışmaların çoğalmasından yana elbette. Işığın derinliğini görmek, aydınlanma  ve aydınlatma emeklerine destek olmak için “Işığa yeniden bakalım. İzmir ışığı gelecek için, hepimiz için, yarının Türkiye’si için” çok önemli ve anlamlı deyip  bu sorumluluğu paylaşalım

(*) Işığa Yeniden Bakmak, Bahri Karaduman  yazıları, Şenocak Yayınları- İzmir, Nisan 2012, 190 sayfa.

 
Toplam blog
: 178
: 1483
Kayıt tarihi
: 01.06.08
 
 

1946 yılında Gaziantep’in Oğuzeli ilçesinde doğdum. İlkokulu aynı ilçede, ortaokulu Ceyhan’da, li..