Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ağustos '10

 
Kategori
Felsefe
 

Bakalım Nef'i Ne Demiş Bazı İnce Mevzularda

Bakalım Nef'i Ne Demiş Bazı İnce Mevzularda
 

O da dibine ışık verememiş, kamuyu aydınlatmaktan. Dili belası olmuş söyledikleri...


Bakalım Nef'i Ne Demiş Bazı İnce Mevzularda

Sultan Murat iklimi sürmekte dışarıda.
Nerden çıkacağı bilinmez, tebdili kıyafet içinde lala.
Canlar canından, başlar başından emin değildir bu iklimde..
Değil eğriye eğri demek,
Doğruya doğru demek dahi cesaret ister bu devirde..

Eleştirmek, her babayiğidin harcı değildir,
Hele ki tefe konulan vezir ise…
Nefi’de söz gani, iman gür, yürekse mangal.
Babam dahi olsa, namerdim geri kalırsam yermekten der ve...
"Peder değil başıma bela-yı siyahtır bu" diye döşenir… hem de öz babasına..

Yararlı olsun diye Nef’i koymuşlar adını amma
Bu günkü götürücülerin büyük dedeleri zararlı bulmuş olacaklar ki dediklerini,
Gecikmemişler kendisine Zari demekten.
Eh zararlı diyen onlarsa, bu dahi ispatıdır Nef’inin toplum için yararlılığının..

“Zalim beni bir işaretle kahretse de,
Onun ordusuna karşı koyandır sözüm,”

Nice can alıcı Bayram paşalar göçüp gitmişler de
Esamesi okunmaz olmuş adlarının...
Nefi’nin sözleri hala yürekleri soğutmada
Bu gün dahi, götürücülerin keyiflerini kaçırmada…

Herkesin laloğlan kesilip "bilmezliğin masuniyetine sığınma rolü" oynadığı dönemde,
Tek başına "Kral çıplak" diyebilen cesur yürektir Nefi.
Herkesin gördüğüne kör, duyduğuna sağır olduğu yerde
Doğruluğun, dürüstlüğün vuvuzelası kesilmiştir Nefi...

“Varsın günün sultanları değer vermesin,
Onlar göçüp gidince de, sultandır sözüm”
demesindeki haklılığının şahitleriyiz..
Bu gün ne kendisini boğduran Vezir Bayram Paşanın,
Ne de boğan celladın okunmakta esamesi...
Ama günümüzde, kimin yüreğini soğutmaz ki Nefi'nin götürücüleri paylaması...

Devrin müftüsü, kıta sahanlığının kullanım alanında yeterince göremeyince Nef’iyi
Bakmış ki kapsama alanı içine alamıyor sağmak için,
Üstüne üstlük, biraz da ağır gelince Nefinin oturtmaları
Tereddüt etmez şerait adına, kâfir ilan etmekte Nef’iyi…
Tabi cevabını da alır…

"Müftü efendi bize kâfir demiş.
Tutalım ben O'na diyem müselman.
Lâkin varıldıktan ruz-ı mahşere,
İkimiz de çıkarız orda yalan."

Söylediklerinin değerini bilendir Nefi
Değerini bilmeyene ise…
Haddini bildirendir Nefi..

"Tûtî-i mu’cize-gûyem ne desem lâf değil
Çerh ile söyleşemem âyînesi sâf değil.
Ehl-i dildir diyemem sînesi sâf olmayana
Ehl-i dil birbirini bilmemek insâf değil".

Bilmem var mıdır, bu Itri bestesini duyup da sevmeyen,
Ya da mırıldanarak katletmeyen….
Bilmem var mıdır blogcular arasında;
“ehli dil birbirini bilmemek insaf değil” diye sitem etmeyen.

“Sattınız iki soysuz bir olup hanlığı
Kimseyi etmediniz bu işe mahrem, a köpek”

Demek o zaman sadece iki kişilermiş götürücüler, satmak için koca Hanlığı.
Üstelik ayan beyan tezgahlamışlar bu işi..
Klonlanmış olacaklar ki, bu gün çok daha kalabalıklar, hem de örgütlü..
İştah ile satmadalar koca ülkeyi…
Ne tür bir mülkmüş ki bu sata sata bitiremediler…
Mahdumdu, dayıydı, yeğendi…
Doyurmaya güç yetiremediler...

“Hiç hanlık satılır mı, hey edepsiz hain
Tutalım olmamış ol fitne muazzama köpek”

Eğer ders almak içinse tarih
Bak bu beyit neler anlatır
Bu gün ülkeyi satanlara... gayetle sarih.

“Paymal eylediniz saltanatın ırzını hem
Yok yere oldı telef ol kadar âdem, a köpek”

Eh… cami duvarı niyetine, işenen sadrazam paşanın suratıysa..
Akıbet kaçınılmaz olmuş Nef’i için, Sultan Murat ne kar eder…

Her ne kadar Fikret;
“Sana bir başka zemin, başka zaman lâzımdı
“Sana bir âlem-i lâhuut-
nişan lâzımdı” dese de…

Bu günleri tahmin edememiş olduğundan olacak söylediği
Şüphesiz iktiza ettiğine, aynı sözleri yine söylerdi Nef’i...
Hem de doğal akıbetin balyoz, ergenekon, ya da bilmem ne olacağını bile bile..
O devrin celladı varmış kemendiyle, bu gününkiler ise daha örgütlü..

“Zülfüne kalsa perîşân eylemezdi dilleri
Anı da tahrîk eden bâd-ı sabâdır n'eylesin”

Sevdiğine de kıyamaz, haberi bile yok diye,
Güzelliğine sorulsaydı, elbet âşık etmezdi sevenleri
Gel gör ki aşığın başında kavak yelleri esmekte...
Bülbül, nasıl suçlu tutabilir ki tomurcuklanmasından gülü
Bir de şu sabah rüzgarı nazlı nazlı salındırmasaydı dalını
Getirip gül gibi kokusunu bülbüle de almasaydı aklını...
Bülbül neylesin, Yaradan sevda için yaratmış onu..

"Rind-i aşkız hâsılı Nef'î-i bî-pervâ gibi
Âşinâya âşinâ, bîgâneye bîgâneyiz”

Al benden de o kadar… tam teşkilatlı şeytan üçgeni gibiyiz
Okumasınlar yazımızı, Nef i gibi pervasız olmayanlar.
Bir gelene bir gider, yüz çevirene yüz çeviririz...
Sen söyleyene değil, götürene, göçürene, sömürene bak...
Hicvetmek ne suçtur, ne de eleştiren suçlu
Söylenen söz, ancak ehlinin elinde olur güçlü
Hicvimiz geçmesin cehlin eline,
Sonra düşürür de diline... biz dahi oluruz suçlu.

“Hem kadeh hem bâde hem bir şûh sâkîdir gönül
Ehl-i aşkın hâsılı sâhib-mezâkıdır gönül”

İşte o kadar…
Aşık da benim,
Aşk şarabı da benim,
Aşkı yaratıp kendine sunan da benim…
Hiç değilse, nazım kendime geçer..

 
Toplam blog
: 193
: 1045
Kayıt tarihi
: 01.08.07
 
 

Bilecik doğumluyum. Emekli Eğitimciyim. Ankara'da ve yazları Kuşadası'nda yaşıyorum Günlük uğraşl..