Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Nisan '10

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Baldan yağ çıkartmak!..

Levent Kırca, Kanal D ‘Cinemania’ya konuk oldu. Günümüz komedisiyle ilgili fikirlerini söyledikten sonra ilginç bir anısını anlattı. Eskiden Anadolu’daki işletmecilerin talebiyle film yapıldığını belirten Kırca, konuya ‘Ne Olacak Şimdi’ adlı filmini örnek gösterdi. ‘Filmi, büyük hevesle böyle bir işletmeciye götürdük’ diyen Kırca adamın olusuz yaklaşımına şaşırdıklarını anlattı. İşin ilginci, ‘Bu film çok kaliteli olmuş. O yüzden iş yapmaz’ diyerek filmi beğenmeyen adamın tespiti de doğru çıkmış!

Söz filmlerden açılmışken ödüllü ‘Bal’la ilgili konuşmamak olmaz! Malum son moda ya… ‘Yaşamdan Dakikalar’da konuşabilmek için filme giden bir değerli yazar, ‘Bal’ı ‘gurur’ olarak tanımladı ve yere göğe sığdıramadı. Meğer insanlar bu yazıyı beklermiş! Hem eski meselelerden dolayı laf dokundurmak, hem de filme ulvi manalar yükleyip överek, kendilerini yüceltmek için vesile oldu. Bu onların meselesi, bizi ilgilendirmez. Önemli olan, gerçekçi yaklaşım ve düşündüğünü söyleyebilmek! Bu bağlamda kaç eleştirmen, filmlerle ilgili gerçek duygularını kaleme alıyor, düşünmek lazım. Dili başka söylerken, eli başka yazanlar yok mu? Akıl bu, takılıyor işte! Bu da öyle davrananların sorunu, diyelim ve gelelim ‘Bal’ın etkileyiciliğine. Filmin gururumuz olması ve sanatsal mükemmelliği tartışmasız bir gerçek. Ancak, Semih Kaplanoğlu’nun üçlemesinin ilk ikisini izlemeyenin, filmin ne için yapıldığını anlamayacağı da bir gerçek! Filmi övenler bu noktayı atlamış! Bir başka dikkat çekici husus da, huşu içinde film seyredilirken, adamın ve eşeğin adımlarını sayabilmek! Zaten o anlatımın olumlu ya da olumsuz eleştiri olduğu da, bana göre yoruma açık. O yazıyı psikolog yorumlasa, anlık sıkıntı duygusuna bağlar. Mesela ben de adamın, nasıl olup da koca ormanda bal damlayan ağacın altında durabildiğine ve o kadar yükseğe, ucunda ağırlık bağlı ipi atabildiğine hayret etmiştim. Bunları ‘Bal’ı kötülemek için değil, sinema filmi olmadığını belirtmek için söylüyorum! Zaten sadece 11 salonda 10-15 izleyiciye oynadığı yazar tarafından da beyan edilmiş! Bu bile haklı olduğumu göstermeye yeter. Bora Altaş’a gelince, gerçekten başarılı. Peki ya ‘Denizden Gelen’deki çocuk? ‘Son İstasyon’ yaşamın içinden değil mi? Bunlara, ödül almadıkları için mi övgü dizilmiyor? Neyse… Filmler; festival, gişe ve hem festival hem de gişe filmi olarak sınıflandırılır! İnsanları da bu yaklaşımla; bal üretenler, balı tüketenler ve baldan yağ çıkartanlar olarak tasnif etmek mümkün! Baldan yağ çıkar mı demeyin, bal gibi çıkar!

ANİBAL GÜLEROĞLU

 
Toplam blog
: 1210
: 1542
Kayıt tarihi
: 10.04.10
 
 

İstanbul'da başlayan yaşamım, eski İstanbullu ailemden edindiğim kültürle gelişti. Birinciliklerl..