Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Şubat '12

 
Kategori
Futbol
 

Bana dokunmayan yılan bin yaşasın

İşler yolunda giderken mevcut sorunları görmek zordur. Fakat en ufak bir tökezlemede sanki güçlü bir rüzgâr eser ve gerçeğin üzerini örten kum tanelerini bir anda ortadan kaldırır. Hele ki içinde bulunulan durum enikonu bir kaosa dönüşmüşse orada herkes adeta bir yarış içine girer; maskelerini çıkarıp gerçek yüzlerini gösterme yarışı.   

Yıllardır, her şey süt liman gider veya öyle görünürken, tüm kulüp başkanlarının dillerinden düşürmediği bir tamlama vardı: Türk Futbolu. Tüm kulüpler onun her şeyden önce geldiğini savunur, tüm icraatlarını öncelikle onun için yaptıklarını iddia ederdi. Bugün, tekerleğin devrildiği ortamda ise bu tabir ancak her kulübün peşinden koştuğu kendi çıkarlarını desteklediği ölçüde kullanılıyor.

Önce Beşiktaş’ın diğer kulüplere uzattığı zeytin dallarını gördük; ardından TFF Başkan adaylığı geldi. Peki ya daha önceleri?

Sonra Trabzonspor yönetimi sahne aldı. 3 Temmuz’dan bu yana mangalda kül bırakmayan, sistemin baştan aşağıya yanlış olduğunu iddia eden bordo mavililer bir anda federasyon başkanı adaylarını desteklemedeki tek kriterinin geçtiğimiz sezonun şampiyonluk kupasının kendilerine verilmesi olduğunu söyledi; şaştım kaldım.  

Peki ya Fenerbahçe’nin federasyon başkanlığı seçimlerinde rakip takımın başkanını desteklemesine ne demeli?   

Son olarak Galatasaray... Sarı kırmızılıların bu çalkantılı dönemin ilk günden itibaren yaptığı en önemli vurgu Avrupa’ya gidememe tehlikesi yaşamaları. Bu tehlike nedeniyle sarı kırmızılı yönetim TFF ile temas kurmak yerine gelişmelerden zaten haberdar olan UEFA’yı ayıca bilgilendirmeyi kendisine görev edinmekten hiç çekinmedi.  Bunun yanısıra Ünal Aysal’ın yayınladığı açıklamalarda son derece sert ve ağır ifadeler yer almasına ve yöneticilerin görevinin Türk Futbolu’nu temize çıkarmak olduğunun söylenmesine karşın bu uğurda yapılmış veya yapılacak en ufak somut bir adımdan bahsetmemesi ne derece doğru?

Yani yönetim mottomuz “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” mı?

Demek ki sözde herkesin önceliği olan Türk Futbolu, kulüplerin kısa vadeli menfaatleri söz konusu olunca kolaylıkla unutulabiliyor. Elbette her kulübün kendi çıkarlarını düşünmesi ve bunların peşinden gitmesi son derece doğal fakat gözden kaçan bir nokta var ki o da şu: bir kulübün, Türk Futbolu’nun menfaatlerini kendi menfaatlerinin üzerinde tutması aslında kendi çıkarınadır. 

Not: Bunları okuduktan sonra akıllara kulüp yönetimlerinin yaptığı doğru işlerin gelmesi gayet doğal. Fakat zaten önemli olan ve yapılması gereken doğrularla yanlışların karıştırılmaması; doğru ile nasıl övünülüyorsa yanlışın da o derece kabul edilip ona tepki gösterilmesi. Bu konuda kendilerine göre bir sürü açıklamaları olan yöneticilerden en ufak bir beklentim yok. Bunu yapabilecek olanlar, renklerle bağlantısı sadece gönülden olan taraftarlar. İnanın başkasından duymadan önce insanın kendi yanlışını kabul edip onu ortadan kaldırmaya çalışması hiç de kötü bir şey değil.         

 
Toplam blog
: 788
: 1417
Kayıt tarihi
: 11.11.07
 
 

Çoğu çocuk gibi ben de futbolcu olmak istedim, olmadı. Bu oyundan kopmamak adına üniversite yılla..