Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Temmuz '07

 
Kategori
Alternatif Tatil
 

Banaz Çayının peşinde...

Banaz Çayının peşinde...
 

Bu dünyanın ırmakları da , şol cennetinkiler de erkeklerin

Hatta hurilerle , nuriler de onların...

Erkek olsaydım çoktan bulmuştum izini.

Meyhaneye gitmem kasabada, kumarhane bilmem, kahve muhabbeti de erkeklere özgü burada.

Sadece lafta cesuruz biz.

Habişin annesinden izin almak bile günlerimizi alıyor.

Ve nihayet, güneş batmaya yakın bir vakitte, tasımızı tarağımızı toplayıp ırmağın kenarına konuşlanıyoruz.

Tabii o konuşlanış, o konuşlanış...

Meğer ırmakta akıntıya karşı yüzmenin keyfi bambaşkaymış.

Hele buz gibi sularda

Hele ayışığında

Hele sadece, mehtap şahitken bize...

Kasabada, kimi Ulubey Deresi, kimi Hamam deresi , kimi bi başka isim taksada ona ,

O deli ırmağın, Banaz Çayı olduğunu öğreniyorum.

Ve haritayı açıyorum heyecanla.

Banaz Çayı, Banazın da yukarılarında Murat Dağı eteklerinden doğuyor. Sivaslı, Karahallı ve Ulubey'in kıyılarından geçip, Uşağı kuzeyden güneye katettikten sonra, Denizli'nin Güney ilçesinin bitiminde, Büyük Menderes'e kavuşuyor, sonrada birlikte denize koşuyorlar çılgınlar gibi .


Artık işim gücüm Banaz Çayı. Dedektif gibi peşindeyim , adım adım.

Kim bilebilirdi ki, yıllar sonra bi gün... Atilla İlhan'ın o çok sevdiğim Banazlı İsmaili ile yollarımızın kesişeceğini buralarda.

Meslekdaşım, küçük dostum ve blog arkadaşım Habişşle birlikte kasabadan kaçıp kaçıp, ırmağa koşuyoruz. Bizi bulana aşkolsun. Her keresinde yeni bir kuytuluk, yeni bir çavlan, yeni bir ağaç silueti, yeni bir renk, yeni bir yansıma, yeni bir taş, yeni bir kelebek, yeni bir yosun...Ve her keresinde ayışığında ırmakda , yakamozlarla koyunkoyuna yüzme keyfi...

Geride kalan her bir kare, şeytana ruhunu gözünü kırpmadan satacak cinsinden yani...

Pazar günü oy kullanmanın hemen sonrasında, ırmağın daha da yukarılarına ve Lidya dönemine uzanmayı seçiyoruz . Karahallıya Cilandras köprüsüne kadar gidiyoruz. Suyun deli gücünden yararanılarak yapılmış elektrik santralını, şelaleyi, dillere destan muhteşem köprüyü keşfediyoruz birlikte. Geçmişi Lidya dönemine kadar uzanan , artık sarp ve zorlu kayalıkların arasında çoktan kaybolmuş yolu tırmanıyoruz kan ter içinde.

Şelalenin döküldüğü , en üst noktada mola veriyoruz. Yaramaz Habişş, bütün ikazlarıma rağmen karşı kıyıya atlıyor ve atlaması ile birlikte, küçük omuz çantası , gözümün önünde şelaleden aşağı uçuyor. Kendisi farkında değil. O an... sadece iki saniye donup kalıyorum. İsteyerek ve bilerek...kendisini çantanın arkasından atacak kadar deli cesaretli çünkü, benim Habişşim.

Böylesi korkunç bir ihtimalin gerçekleşmesi karşısında benim, annesine vereceğim cevabın heyacanı ve birlikte yaşadığımız şaşkınlığı kısa bir sürede atlattıktan sonra, kaldığımız yerden devam ediyoruz, ırmağın keşfine.

Yine zorlu Lidya yolları aşılıyor, ırmak boyu. Asırlardır, Lidya'dan bu güne Uşak ovasına can veren suyun parçası oluyoruz. Kah kayalara tırmanıyoruz, kah ırmağın içinden yürüyoruz, kah keçi yollarından. Kimi minik mağalarda soluklanıyoruz, keçiler gibi. Kimi yosunlu taşların üstüne yengeçlerle yanyana uzanıveriyoruz. Kimi ırmağın serin ve akıntılı sularına bırakıyoruz kendimizi, üstümüzdeki kıyafetlerimizle. Eee.. ufak ufak alışmak lazım , haşemalarla yüzmeye... Bu haşemalarla yüzme meselesi, bize pek cazip gelmese de, bunun bir zorunluluktan doğduğunu, hiç bir insan kızının üstündeki elbiselerle gönüllü yüzemiyeceğini keşfediyoruz yine birlikte...

Paçalarımızdan akan sular ve ağırlaşmış elbiselerimizle birlikte, zorlu dönüş yoluna koyulup, şelalenin başına varıyoruz.

Anadolu'nun ortasında... gündüz vakti... erkeklerin tekelindeki bu dünyanın ırmaklarında ancak elbiselerle yüzebiliyor insan kızı. Doğanın parçaları bütünleşemiyor bi türlü. Arada lüzumsuz bazı kumaş enstanteleri...

Bütün ıslak elbiselerimizi...şeyy pardon haşemalarımızı (!) şelalede ve Lidya yollarında paketi ile unutup, yaşamımızda unutulmayacak kareler yaratmanın mutluluğu ve günün rehaveti içinde kasabamıza geri dönüyoruz.

Ovayı çınlatan kahkahalarımızı da yanımıza katıp, bir akşam vakti...



 
Toplam blog
: 171
: 2319
Kayıt tarihi
: 15.02.07
 
 

Düşünen, üreten, kendine, insana, çağına sorumlu, tavırlı, taraflı , çağdaş ve yüzü aydınlığa dön..