Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

salih haluk reşat şentürk

http://blog.milliyet.com.tr/shr

12 Mart '07

 
Kategori
İş Yaşamı - Kariyer
 

Başaracağız...

Başaracağız...
 

Başarmak zorundayız ve başaracağız…

“ Zor bir dönem ” …

Özellikle son 5 yıldır bu sözü çok duyuyoruz ve hepimizin aklı fikri dönemin zorluğu ve bu dönemi nasıl atlatacağımıza kilitlenmiş durumda… Üreticiler, ithalatçılar, mağaza sahipleri son 6 ayda çok mutlu değiller. İstenilen düzeylere varmayan hatta bazıları için daha da düşük seviyelerde olan beklentilerin baskısı altında, bir bardak çay ve ( ne yazık ki ) sigara dumanı çerçevesinde umutsuz düşüncelere boğulmuş insanlar olduk. Vadeler uzadı, fiyatlar düştü, stoklar arttı, güzel ve satan bir ürün ortaya koyduk haftasına kalmadan ucuz kopyası pazara düştü, giderler arttı, herkes ithalatçı oldu, … vb. Yani canımız çokkk sıkılıyor , çokkkk…

Evet, yukarıdakiler yaşanan gerçekleri dile getiriyor, ancak biz ne yapacağız? Oturup son günü bekleyecek değiliz. Zor döneme değil, o zor dönemden sonra gelecek çıkış dönemine odaklanmamız daha doğru değil mi? Geçmişle uğraşıp, güzel günlerin hatıraları ile avunacak veya yaptığımız hataları düşünüp sızlanmak yerine kendimize yeni hedefler belirlemek ve geleceğe olumlu bir şekilde bakmak çok daha gerçekçi olmaz mı?

Hepimizin karşılaştığı bu olay karşısında yapmamız gereken; öncelikle düşünmek olmalıdır. Ne olduğumuzu, ne yapmak istediğimizi, bizi zorlayan konuları, gücümüzü, başardıklarımızı, başarabileceklerimizi kafamızdan geçirip koca bir kağıdın üstüne yazacağız. ( Evet, bunu mutlaka yazarak yapın.) Kendimizi tanımak ve yorumlamak işin en önemli aşamasıdır. Bunun hemen arkasından ine koca bir kağıda neler yapmak istediğinizi, tüm hayallerinizi yazın. Bu yazdıklarınız sizin ulaşmak istediğiniz ana hedefleriniz olacaktır. Ana hedeflere ulaşırken aralarda küçük basamak hedefleriniz olacaktır.

Düşünceleriniz pozitif olsun, çünkü düşünceleriniz sözleriniz olur.

Sözleriniz pozitif olsun, çünkü sözleriniz davranışlarınız olur.

Davranışlarınız pozitif olsun, çünkü davranışlarınız alışkanlıklarınız olur.

Alışkanlıklarınız pozitif olsun, çünkü alışkanlıklarınız değerleriniz olur

Değerleriniz pozitif olsun, çünkü değerleriniz kaderiniz olur.

Mahatma Gandhi

Sağlıklı düşünülerek belirlenen ve yazılı hale getirilen hedefleriniz (ama mutlaka yazılı hedefler ) size olumlu düşünmenin kapısını açacaktır. Dünyanın en ünlü üniversitesinde en başarılı notları alan 100 öğrenci ile yapılan bir araştırmada, bu öğrencilerden %5 ‘ inin yazılı hedefleri olduğu, %30’ unun hedefleri olduğu ama yazılı olmadığı, geriye kalanların ise gerçek hedeflerinin olmadığı ortaya çıkmıştır.10 yıl sonra aynı kişiler incelemeye alındığında başarılı işlerin %85’inin hedefleri yazılı olanlar tarafından gerçekleştirildiği görülmüş. Yazılı olan hedeflerinizi her zaman göz önünde tutarak başarıya daha kolay ulaşırsınız. Hedefleri olan insanlar hayata ve işlerine olumlu bakmaya başlarlar. Her gerçekleşen ara hedef onları zirve yolunda daha güçlü kılar.

Mutlu insanların, olumlu duyguları yaşayan ve yaşatan kişilerin, iş ve özel yaşamlarında daha başarılı olduğu tekrar kanıtlandı.

Genelde Olumsuz düşünmeye eğilimliyiz. Oysa başarılı olacaklarını düşünerek çalışanların başarılı olma ihtimalleri daha yüksektir. Çalışırken, yaptıkları fedakârlıklara değil de işin iyi yönlerine odaklanıp, istekli olanlar ise ömürlerini bile uzatabiliyorlar, hem de 10–12 yıl kadar…

Kendimizi iyi hissetmek sandığımızdan çok daha önemli. Umutlu olmak, gurur duymak, keyif almak, müteşekkir olmak, çaresizlik içinde olmayan bir kişinin davranışlarından… Ama bunlar sadece 'kişinin iyi olduğu'nu gösteren işaretler değil. Aynı zamanda o iyiliği getiren, yaratan davranışlar. Olumlu duyguları doğuranlar... Ama insanoğlu olumsuzu seçiyor.

Ortalama bir insanın zihninden günde yaklaşık 60 bin düşünce geçiyor. Bunların dörtte üçü, olumsuz ya da kaygılı. Uzmanlar, insanların negatif bir olaydan, pozitif olana oranla daha fazla etkilendiğini söylüyorlar. İş yaşamında aldığımız bir olumsuz geribildirim, bizi olumlu olanından daha çok düşündürüyor. Hiç beklemediğiniz bir zamanda, bir yerden 1000 dolar kazandığınıza ne kadar sevineceğinizi düşünün. Bir de, 1000 dolar kaybettiğinizi...

Hangisinden daha çok etkilenirsiniz ? Yanıt: Kaybettiğinize tabii.
Bunun açıklaması ise , Evrim Teorisi'nin içinde gizli: Eğer insanoğlu olumsuz bir bilgiyi yok sayarsa, bu canına mal olabilir. Diğer taraftan, olumlu bir bilgiyi görmezden gelmek en fazla pişmanlık getirir.

”Kaç veya Savaş” kararına iten, seçeneklerini kısıtlayan negatif duyguların tersine, pozitif duygular, düşünme ve harekete geçme kapasitemizi arttırıyor. Bu nedenle, -aşırıya kaçmadan- 'optimist olmak', işyerlerinde, işe alım ve yükselmede kullanılan değerlendirmeler sırasında aranan 'takım oyuncusu olmak', 'stratejik düşünebilmek' gibi yetkinliklerin arasında sayılmaya başlandı.

University of California'dan Dr. Lyubomirsky, 275 bin kişi üzerinde yapılan araştırmaların sonucunu şöyle özetledi: Mutlu insanlar, olumlu duyguları yaşayan ve yaşatan kişiler, iş ve özel sosyal ve hoş olarak tanımlıyor. Yani pozitif bir tutum seçenler aynı zamanda başkalarının algılamalarından da yarar sağlamaya başlıyorlar, yaşamlarında daha başarılılar.

Pozitif duygular onların yeni hedeflere daha hızlı yönelmelerini, kaynakları daha iyi görmelerini sağlıyor. Kendilerine güveniyorlar ve daha enerjikler.
Çevrelerindeki insanlar da onları daha sosyal ve hoş olarak tanımlıyor. Yani pozitif bir tutum seçenler aynı zamanda başkalarının algılamalarından da yarar sağlamaya başlıyorlar.

İnsanlar doğal olarak olumsuz düşünceye eğilimliyse, kendimizi 'kandırmaya çalışmak' bilinçli bir seçim olarak karşımıza çıkıyor. O halde Pollyannacılık oynamak, yani şanslı, başarılı olacağımıza ve işimizi sevdiğimize inanmaya çalışmak gerekir.

Gerçekliği kaybetmeden, iyiyi ummak, işin güzel tarafını görmek önemli bir kişisel yönetim aracı çünkü. Şirketlerde genellikle küçümsenen, gerek görülmeyen veya önem verilmeyen motivasyon aktivitelerini de olumlu duyguları kurumlarda yeşerterek kurumun geleceğine yapılacak yatırım olarak görmek şart…

Bu gün olumlu düşünme yolunda bir adım atın göreceksiniz size yepyeni bir kapı açılacak…

Sözümüzü “Bir Fincan Kahve “ ile bitirelim…

İş yaşamında önemli yerlere gelmiş bir grup eski mezun, üniversitedeki hocalarından birini ziyarete gitmiş. Sohbet ederlerken konu, işin yarattığı strese ve hayatın zorluklarına gelmiş.

Bu arada, yaşlı akademisyen, porselen, seramik, cam ve plastikten yapılmış çeşitli fincanlarla bir termos kahve getirmiş masaya.

Öğrenciler kahvelerini aldıklarında, hoca şöyle demiş:

- Farkettiniz mi? Hepiniz güzel ve pahalı fincanları tercih ettiniz. Masada ucuzca olanlar kaldı. Herşeyin en güzelini istemek sorunlarınızın ve stresin nedeni. Aslında istediğiniz fincan degil, kahveyken, birbirinizin fincanlarına bakıp daha iyisini istediniz. Yaşam kahveyse, iş, para ve mevki fincandır. Bazen fincana odaklanıp, içindeki kahvenin tadını almayı unutabiliyoruz.

Sevgilerimle,

Reşat Şentürk

 
Toplam blog
: 136
: 750
Kayıt tarihi
: 18.02.07
 
 

Devlet Güzel Sanatlar Akademisi mezuniyeti ve askerlik sonrasında başladığım iş hayatım aynı kuru..