Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ekim '10

 
Kategori
Güncel
 

Başbakan konuşurken, biz hayvancılığı yok ettik, şimdi sıra balıkta!...

Başbakan konuşurken, biz hayvancılığı yok ettik, şimdi sıra balıkta!...
 

''Robot Balık...''


Proje büyük!... Haber şöyle: İstanbul için hazırlanan 20 milyar dolarlık müthiş projeyle Haliç, istanbul Boğazı`na büyük bir kanalla bağlanacak, yeni bir boğaz oluşacak!...'' Ve Manhattan`a benzer bir ada ortaya çıkacak!... İstanbul, ilerki zamanlarda sanki, artık bir ada başkenti olacak!...

Kanal 20 kilometre boyunda ve yaklaşık yer yer 100 metre genişliğinde planlanıyor...Haliç`in, Boğaz`ın kuzeyinde kalan Sarıyer Büyükdere'yle bu kanal marifetiyle birleştirilmesi sonucunda, İstanbul yeni ikinci bir doğal adaya daha kavuşmuş olacak!... Süper iş, süper rant!.... 20 milyar dolarlık israf bir tarafa, işte pragmatizmin faziletlerinden biri... Artık ormanlık bölgeler de, 3.Köprü marifetiyle orman vasfını yitireceğine göre, şimdiden Miami tarzı yapılanmalar için, bu işi iyi bilen inşaat firmalarıyla da temasa geçmeli!...

Doğal ki, bu arada Haliç, bu su sirkülasyonuyla temizlenecek, Kağıthane eski Sadabat günlerine kavuşacak, Haliç ve Marmarada'ki balıklar da kurtulacak!...

Ve, cak!...

Bizim ailedeki, konuk yaşlı teyzelerin canı balık çekince, iş başa düştü; biz de düştük yollara... Boğaz da biraz da yakınımda hissettiğim balıkçı teknelerini görünce, balık akını var galiba diye düşünerek, hijyenine güvendiğim bir süper marketin yolunu tuttum...

İstavrit'i özlemiştik ama kendisini bir türlü göremiyorduk!... Bir kilogram fiyatının onbeş lira olduğunu görünce, hem sinirlendim hem de artık kendinden geçmiş balıklara çekilen bu fiyatı yadırgadım... Teyzelere sözümüz var diye, istemesem de, otuz lirayı bastırıp, orta halli bir çift palamutla eve döndüm...

Palamut fırında pilaki olurken, elime aldığım ''Milliyet Cadde''ki, sevgideğer Mehveş Evin' in, ''Boğaz nasıl ava açıldı?'' başlıklı haber yazısını okurken, bu Vandallık karşısında gene bir şeyler boğazıma düğümlendi!... Habere göre, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı ve onun bakan ve de bürokratları gene insanın içini karartan bir karara imza atmışlardı!... Bu uygulamayla balıkçılığın temel kanunu sayılacak, sirkülerde tek taraflı değişiklik yapılıyor, İstanbul Boğazı'nda avlanmanın sınırlarını bir çeşit emri vakiyle genişleterek, balık katliamına ve balıkçılığımızın biraz daha yok olmasına çanak tutuluyordu!...

Bu durum hem balık kırımının biraz daha artmasına, balığın Marmara'da yatak yapmasına engel oluyor, hem de Marmara Denizi'ndeki plankton bol olmasına rağmen bu denizde planktonlarla beslenecek balık sayısı gerileyince bu kez denizin iç dengesi bozuluyordu!... Marmara Denizi'nin üstü, geçen yıllardan hepimizin anımsayacağı, Kay Kay ya da Müsilaj denilen cıvık hale gelmiş plaktonlarla kaplanıyor, bu da varolan yavrular dahil balıkların ölmesine, midyelerin zehirli hale gelmesine yol açıyordu!...

Geçen yıl yumurta kapıya gelince bu konuda sıkışan bakanlık, hemen bir danışma kurulu kurmuş ve yerli ve yabancı akademisyenlerden bu konuda görüş almıştı!...Kurul da, '' Boğazlardan balık akışının kat'i surette engellenmemesi için, Marmara Denizi'nde avcılığın yasaklanması'' için tavsiyede bulunmuşlardı!...

Aynı bakanlık bu yıl, bırakın bu tavsiye kararını dinlemeyi, üstüne üstlük Marmara'ya akan balığın da önünü daha da kesecek işler yapıyordu ki, bu başarılarını kutlamak gerekir!...

İşin trajik yanı, bu haber, başbakan Erdoğan'ın AB'ye yüklenip, ; ''Eğer Türkiye'yi istemiyorsanız, çıkın bunu açıklayın. Bizi oyalamayın!...'' dediği zamanlara denk geliyordu...

İş adamlarına hitaben;''Ülkeler gibi, iş adamlarının da önünde iki tercih bulunuyor, ya değişimi izlemek ya da değişimi yönetmek!...'' diyen başbakanın, ülkeyi yöneten bakanlarının hayvancılıktan sonra, balıkçılığı da nasıl yönettikleri, AB standartlarına bu konuda da, ne denli yaklaştığımızın bir göstergesi olarak karşımızda duruyordu!...

Bunları konuşurken, hitap ettiği o İstanbul'lu iş adamlarından bir kısmının sahip olduğu tesislerden Ayamama Deresi, Tavukçu deresi ve Haramidere vasıtasıyla Marmara'ya akıp, onu yok eden kimyasal atıkların yarattığı ''Genetoksik Kirlilik'' den ve Marmara Denizi' nde yaşamaya çalışan tüm canlıların DNA'sını bozan ( o canlıları tüketen insanlarımızın da, canına okuyan!...) bu vahametden de söz edip onları arıtma tesisleri kurmaları için, bu açıdan da uyarabilseydi, AB'ye yüklenmesi belki bir anlam kazanabilirdi!...

Bilim insanları bu yıl içinde, Marmara sahillerindeki bazı plajlarda çok ciddi enfeksiyonel hastalıklara yol açan ve antibiyotiklere dirençli patojen bakteriler tespit ettiklerini söyleyip, Sağlık Bakanlığı'nı ve halkımızı uyarmaya çalışmışlardı!...

Bu trajik ve vahim durumlar, işin halk sağlığı ve yanısıra ekonomik ve ekolojik riskini görebilme açısından, bir siyasi iktidar için gerçek anlamda dürüstlük, iş bilirlik ve bir vizyon sorunuydu!...

Ve işin ilginç tarafı en az hükümet kadar, muhalefetdeki esip gürleyen tüm partilerin de sorunuydu!... Marmara'yı ve Boğazlar'ı koruyup kollamak için daha fazla geçikmeden el birliğiyle bir şeyler yapılmalıydı ve bu süreç yeni bir anayasa yapmak kadar, elzem ve acil bir durum olarak karşımızda durmaktaydı!..

7.ekim.2010 / Tarabya,

 
Toplam blog
: 392
: 4592
Kayıt tarihi
: 12.03.07
 
 

İstanbul doğumluyum. Sağlıklı beslenme, yüzme, doğada yürüyüş ve çevre özel ilgi alanlarım. Şiiri ve..