Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mart '12

 
Kategori
Siyaset
 

Başbakan yine gündem değiştiriyor

Dış politikada çok hareketli olayların yaşandığı, savaşlar çatışmalar gerilimlerle çevrelendiğimiz bu günlerde ülkenin konuştuğu yeni bir mesele var: Dindar nesil yetiştirme tartışması.

Tartışmanın ne kadar kısır bir mecrada yol aldığını söylemeye gerek bile yok. Başbakan FATİH projesini açarken bu konuya da değindi. Daha doğrusu zaten konu gündemdeydi ve daha da dallanıp budaklanmalıydı. Bu eski bir alışkanlıktı. Başbakan konuştu: ‘’Dindar olmasınlarda tinerci mi olsunlar.’’ Dindar olmak iyi midir, kötü müdür, devlet bu konuda fikir yürütmeli midir, bir görüşü desteklemeli midir gibi bir çok soru akıllara gelebilir. Özellikle de Atatürkçü bireyler yetiştiren sistem konusunda ‘’Atatürk putlaştırılmamamlıdır.’’, ‘’Öğrenci andı kaldırılmalıdır.’’, ‘’Eğitimde tek tip birey yetiştirilmesine karşıyız.’’, ‘’Özgürlükler esas alınmalıdır.’’ Ve benzer görüşleri savunan bir siyasi parti için ortaya tezat bir görüntü çıkmakta. Başbakanın akıllı bir siyasetçi ve Türk toplumunu çok iyi tanıyan bir lider olduğu şüphe götürmez bir gerçek. Bu gibi topluma yön vermede kullanılabilecek konuları ortaya koyarken seçtiği zamanlama ise gerçekten mükemmel. Davos olayının patlayışı, Tunceli de olan olaylar için, devlet denen esasen kimi temsil ettiği ele alınan konuya göre değişkenlik gösteren bir kurum adına özür dilemesi ve anamuhalefeti ters köşeye yatırması gibi olaylar birer taktiksel başarı olarak görülmelidir.

Son olarak Türkiye’deki tutuklu gazeteciler sorunu hakkında konuşan Paul Auster’a karşı yapılan çıkış yine gelenekselleşen; doğrudan muhatab olmayan yabancılara tepki göstererek Türk halkından sempati toplama stratejisinin açık bir örneği. Başbakanın bu tavrına direkt antitez üretme arayışına giren anamuhalefet lideri ise Paul Auster’ı Türkiye’ye bizzat davet ederek uzun tutukluluk süreleri, tutuklu gazeteciler, basılmadan toplanan kitaplar gibi konularda dünya kamuoyunu arkasına almayı amaçlıyor. Peki Türkiye’nin iç meselesi olarak görülebilecek az önce sayılan konularda dünyada bir kamuoyu oluşturmanın faydası ne olabilir? Şüphesiz artık küresel bir dünyada yaşıyoruz ve iç sorun algısı belkide çok dikkate alınmıyor.(örneğin arap baharı ülkelerin iç sorunu olarak yola çıktı küresel etki yarattı) Dünya’nın görüşü; yaşanan sorunların çözülmesinde birincil rol oynuyor. Evet Küreselleşme ve karşılıklı ekonomik bağımlılık ile uluslararası arenada baskı unsurları çeşitlendi. Ama dikkat edilmesi gereken bir diğer dinamikte, Türk halkının geleneksel anlayışı olmalıdır. Türk halkı geçmişten bu yana içeride yaşanan bir sorunun uluslararası ortamda çözümlenmesine soğuk yaklaşmaktadır. İlk ve ortaöğretim boyunca okutulan tarih derslerinde geçmişten bu yana ulusal çıkarların uluslararası arabulucular tarafından nasıl tahrib edildiğine pek çok örnek vardır. Bu algının ortalama yurttaşın kafa yapısına hakim olduğu söylenebilir. Yine bunu çok iyi bilen Başbakan cevabını geciktirmemiştir: Kılıçdaroğlu davet ettiği o yazarın Türkiye’ye gelmesi halinde beraber İsrail’e gitsinler!

Gerçek Gündem Suriye

Şimdi esas gündem Suriye’de. Yani Türkiye’nin kapısının önünde neler olacağıdır. Batılı ülkelerin ve Körfezli Arap ülkelerinin Şam’daki büyükelçiliklerini boşaltması haberleri, Rusya dış işleri bakanının BM deki vetolarının hemen ardından Suriye lideri Esad ile görüşmesi, İran devlet televizyonunun, Türkiye’nin Suriye topraklarına girerek muhalifleri silahlandıracağını iddia etmesi... Ülkelerin Suriye konusunda kutuplaştığının net göstergeleri. İçerideki gündeme gelmesi gereken esas Türkiye’nin bu konudaki duruşunun tam olarak ne olacağıdır.

’Hama’nın Humus’un hesabı sorulacak. Suriye’de olanlara sessiz kalamayız.Suriye yönetiminin değil, halkının yanında yer alacak ülkelerle işbirliği başlatacağız. Arap Ligi’nin girişimlerini desteklemeye devam edeceğiz’’ açıklamalarından daha net yorumlarla Türkiye’nin Suriye’deki duruşu ortaya konmalıdır. Hiç değilse ABD ve İsrail de bu -Suriye halkını düşünenler- listesinde midir? Libyada uygulanan sistem yani olası NATO operasyonu ile karışık muhaliflerin silahlandırılması gündemde midir? Gibi sorular cevap bulmalıdır. Türkiye; ABD, İsrail, İngiltere ve AB den oluşan kutbun Suriye de kullandığı dilin islami motiflerle süslenmiş halini kullanmayı sürdürecekmidir? En kestirme soru bu gibi görünüyor.

Uğur ERTUĞ

 
Toplam blog
: 10
: 306
Kayıt tarihi
: 03.03.12
 
 

Uludağ Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü 3. sınıf öğre..