Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ocak '10

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Başımı kafkasya'ya çevir- Aydın Osman Erkan

Başımı kafkasya'ya çevir- Aydın Osman Erkan
 

“Ah bu ülkelerde yaşayan çılgın insanlar. Tanrıları özgürlük, kanunları savaş… Dostlukları güçlü, intikamları daha da büyük Gökyüzündeki Efendileri bahşeder bu duyguları onlara. İyiliğe iyilikle, kötülüğe kötülükle cevap verirler. Ve onlar için nefret sevgi kadar sonsuzdur.” Bu mısralarla başlıyor kitap. Tam bir aile hikayesi. Ama yabancı değiliz, aşinayız bu ailelere. Şhaplı Bereketuko Hasan’ın ve Şeyh Şamil’in ailesinin hikayesi. Yazar, bu iki ailenin soyundan gelme şansını yakalamış ve kendi ailesini anlatmış kitabında. Kafkas Dağlarından başlayan, İstanbul’a, Medine’ye uzanan ve orada kesişen yolların hikayesi. Önce “Tanrı’nın Dağları” diye anılan muhteşem Kafkas Dağlarının tasviri çarpıyor yüzünüze serin serin. Sonra Kafkasyalılar’ın, Rus tehditlerine karşı verdikleri özgürlük savaşı ve barışa duyulan büyük özlem kaplıyor sayfaları. • “Dorukları karla kaplı bu dağların görkem ve ihtişamı, bölgede yaşayan insanların romantik ve cesur serüvenleriyle birleşince Puşkin, Lermontov, Tolstoy ve gorki gibi şair ve yazarlara ilham kaynağı olmuş, bölgenin güzellikleri ve onunla ilgili efsaneler otuzdan fazla dilde yazılmıştır.” Kitabın sonraki sayfalarındaki başarı hikayesini anlayabilmek adına Çerkeslerin özelliklerinin anlatıldığı satırları atlamamak lazım. • “Çerkeslerin inanılmaz fiziksel güzelliklerinin yanı sıra kendilerine has onurlu bir yaşam biçimleri vardır. Dünyanın en ücra köşelerinden birinde hayatta kalma mücadelesi veren bu ırk, olağanüstü yeteneklere sahiptir. Yetenekli sanatkarlar, usta biniciler, hünerli savaşçılar olan Çerkeslerin töreleri, aile ve kabilelerine karşı sadakatleri tartışılamaz. Yüksek ahlaki standartlarda ve dürüstlükteki Çerkes toplumunda yaşlılara ve kadınlara büyük saygı vardır.” • “ Çerkesler 1760 yılından beri, bir asrı aşan süre boyunca, Rus İmparatorluğuna karşı savaşmışlardır; sadece iki milyon insanın, dünyanın en kuvvetli imparatorluklarından birine karşı verdiği asil bir mücadeledir bu. İnsanlık tarihinin hiçbir evresinde, güçleri bu kadar farklı iki düşman arasında bu kadar uzun süren bir mücadele olmamıştır. * * * Gelelim kitabın kahramanı Osman Ferit Paşa’nın sergüzeştine. Şhaplı Ailesi Kafkasya Dağlarında özgürlük mücadelesi veren bir ailedir. Ubıh Kabilesinin reisliğini yapma sırası Şhaplı Bereketuko Hasan’dadır artık. Halkına önderlik etmek ve onları korumaktır görevi. Bu, babadan oğula aktarılan bir namus görevidir. En büyük destekçisi eşi Kudenet’tir. Zissi adında bir kızları ve Osman Ferit, Mehmet, Ahmet, İsmail adında dört oğulları vardır. Erkek çocukları küçük yaşlardan itibaren eğitim alırlar ve bunun sonucunda, iyi bir savaşçı, binici, nişancı olurlardı. Ubıh kabilesinde Hasan savaşırken diğer kabilelere de Şeyh Şamil önderlik ediyordu. Şamil’in başarılı stratejileri ve zaferleri efsane gibi dilden dile dolaşıyordu. Onun hayali, dağınık kabileleri, şiddetli, güçlü kişiliği ve liderliği altında birleştirmekti. Hasan büyük oğlu Osman Ferit’i, yetiştirilmesi için, en iyi savaşçılarından Canbolat’ın emrine verir. Osman Ferit bir çarpışmada babası Hasan’ı kaybeder. 17 yaşında Ubıh Kabilesinin reisi olur. Daha sonra annesini kaybeder. Canbolat’ın savaşırken ölmesi ise onun için son vurucu darbedir. Şamil’in de güçlü mücadesine rağmen artık Çerkesler için kötü sona yaklaşılır. Mücadeleri boyunca en büyük destekçileri Osmanlı İmparatorluğu ve İngiltere’dir. Anneleri Kudenet’in en büyük hayali çocuklarını alıp o hep methini duyduğu İstanbul’a gitmekti. Bu hayal Kudenetsiz de olsa gerçekleşecekti artık. Başka yolları da yoktu. Osman Ferit, o ihtişamlı dağlarla, çocukluğunu geçirdiği tepelerle uzaktan bir bakışla vedalaşırken, ağlamamak için bir kağıda bir şeyler karalar ve o kağıt parçasını ölene dek yanında taşır. Karalanan kağıtta şunlar yazar; “Erkek adam gözyaşlarını kimseye göstermez.” • “ Çerkeslerin ülkelerinden çıkarılması korkunçtu; bu köklerinden kopartılmış, yerlerinden edilmiş bir halkın trajedisiydi. Gururlu savaşçılar atlarını satmaktansa vurdular. Değerli eşyalarını heybelerine dolduran Çerkesler kendilerini bekleyen gemilere binmeden önce sevgili dağlarını selamlamak için havaya üç el ateş ettiler…” * * * 1864’te İstanbul günleri başlar Şhaplı Ailesinin. Göç etmiş her insanın iklimine de hasret kalıp, yabancılaşması işin acıtan yönüdür. Çerkesler, Osmanlı İmparatorluğu’nun şefkatine, imparatorluğa ve Sultana, bağlılık ve sadakat yeminleriyle karşılık verirler. Mehmet askeri okulda okumaktadır. Ama Osman Ferit’in yaşı bunun için geçtir. Sarayın hazırladığı zorlu bir turnuvada at üstündeki maharetlerini sergileme şansını iyi değerlendirir ve ikinci olur. Ödül olarak Çerkes Silahlı Muhafız Alayında kıdemli çavuş olarak göreve başlar. Böylece orduya adımını atar. Bundan sonraki sayfalar onun ordudaki başarılı yükselişine şahitlik eder. Daha sonra teğmenliğe yükselir. Sultan Abdülaziz’in verdiği av partisinde Fransız bir konuğu domuz saldırısından kurtarmasıyla, Sultan tarafından yüzbaşılığa terfiyle ödüllendirilir. Daha sonra Sultan’ın kişisel muhafız alayına alınır. Bu görevi icabı “Bir Osmanlı Sultanının Avrupa’ya yaptığı ilk ve son resmi ziyarette” Sultanın yanındadır. Bu “ilk”in yanı sıra başka bir ilke daha şahitlik eder Osman Ferit: “Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihinde ilk defa bir padişah askeri bir darbeyle tahttan indirilmiştir.” ( Abdülaziz bu olaydan sonra bileklerini keserek intihar etmiştir. Yerine V. Murat Han getirilmiştir. Onun da depresyona girmesiyle yerine kardeşi Abdülhamid padişah olmuştur. Üç Sulatan Devri…) * * * Osman Ferit 1877’de Harbiye Nazırlığı’nda görev yapmaya başlar. Evlenmiştir ve eşi Ayşe’den Kazım adında bir oğlu olmuştur. Şıpka Geçidi’nde Rus Kuvvetleriyle çarpışırken iki kurşun isabet eder göğsüne. Kurşunlardan biri çıkarılır fakat diğer Rus kurşununu ömrünün sonuna dek göğsünde taşımak zorunda kalır. Savaşta gösterdiği kahramanlıktan ötürü rütbesi albaylığa yükseltilir. Daha sonra 1878’de Taşkışla Komutanlığı’na Asistan ve Yaver olarak atanır. Tuğgenerallik’ten sonra otuz dört yaşında Paşa ünvanını alarak Taşkışla’nın yönetimini alır. Plevne’yi koruyan Osman Paşa Mareşalliğe yükseltilir ve Sultan Abdülhamid kendisine Gazi ünvanını verir. 1887’de Osman Ferit, rütbesi tümgeneralliğe yükseltilerek Sultan’ın fahri yaverliğine getirilir ve Arabistan’da Medine Garnizon Komutanlığı’na tayin edilir. Bu tayine “istifa et” tepkisini gösteren Ayşe Osman’la gitmeyecektir ve Osman Ayşe’yi bir daha görmeyecektir. İşte Şeyh Şamil’le akrabalığı da burada gerçekleşecektir.( Şeyh Şamil 1871 yılında Medine’de ölmüştür.) Şeyh Şamil’in oğlu Gazi Muhammed’in kızı Nefiset’le mutlu bir evlilik yapacak ve on bir evlat sahibi olacaktır. Arabistan’ın zorlu günlerinde Korgeneral ünvanını alır ve arkasından emekliliğe ayrılacağı Şeyhülharem ünvanıyla mesleki noktayı bulur. Hicaz demiryolu projesi de onun görev yaptığı dönemin başarısıdır. Soğuk dağlardan çöllere uzanan hikaye, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş demlerine paralellik ediyor. Osman Ferit kırk beş yıl hizmetten sonra emekli olur ve İstanbul’a döner ailesiyle. İttihat ve Terakki Cemiyeti sürdürdüğü bir soruşturma kapsamında Osman Ferit’i suçlu bularak Midilli’ye sürer. Bu haksızlık Osman Ferit’i yıkar. Süleyman Nazif’in de yardımıyla şeref ve rütbesi iade edilerek affedilir. İstanbul’a geri dönerler. Ama bu acı ve kırıklık Osman Ferit’in içinden bir türlü çıkmaz. Altmış sekiz yaşında son nefesini verirken çok sevdiği karısının kulağına son söz olarak şunları söyler; “Başımı Kafkasya’ya çevir…” * * * Kitapta gözüme çarpan birkaç detay vardı; - Edmondo de Amicis’in İstanbul betimlemeleri çok hoş. - Yazar, araya girip, gazete küpürleri, yazarlar, devlet adamlarından alıntılarla olayların gerçekliğini hatırlatıyor. - Çerkes gelenekleriyle ilgili pek çok ipucu bulabilirsiniz satır aralarında. - Edebiyattan tanıdık simalara rastlıyoruz kitapta; Ziya Paşa, Namık Kemal, Süleyman Nazif… - Osman Ferit’in çocukları Hüseyin Bereket ve Mehmet Şamil, daha sonra Beşiktaş Futbol Kulübü olacak Beşiktaş Bereket Jimnastik kulübünü kurarlar. - Güzel iki söz çarpıyor gözünüze; “Emek en sağlam sermayedir.” – Sadrazam Ali Paşa “İnsanın huzuru için uzlaşması gerektiği zamanlar vardır.” Nefiset - Kitabın arkasında verilen soy ağacı tüm hikayenin özeti gibi. İncelemekten zevk alacaksınız kitabı tamamladıktan sonra. - Elbette kitaptaki resimler uzun uzun bakışları hapsedecek içine. ( Hikayenin etkisinden) - İlla ki de sayfa 181’deki dörtlük… “ Senin için, toprak ve suları hızla aşarım Senin için, çölü geçerim, dağı yararım Yüzümü her şeyden sakınırım Ta ki, seninle yalnız kalabildiğim yere ulaşana kadar.” -Al Hallaj- ( ÇİTLEMBİK YAYINLARI BİYOGRAFİ TÜRKÇESİ: GÜNİZ BÜYÜKTÜR)

 
Toplam blog
: 19
: 3619
Kayıt tarihi
: 16.01.09
 
 

..