Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Haziran '07

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Başınız sağolsun, bugünkü yazınız hayatını kaybetmiş

Başınız sağolsun, bugünkü yazınız hayatını kaybetmiş
 

.


Bir aşçı olduğunuzu ve ünlü bir konağın mutfağında görev yaptığınızı düşünün.

Konağın sahibi size, akşam seçkin davetlilerin katılacağı bir yemek olacağını ve bunun için özenle hazırlanmış bir sofra ile karşılaşmak istediğini söylüyor.

Sabahtan derhâl titiz bir çalışmaya girişiyorsunuz.

Sizden bunu isteyen kişiye mahcup olmak istemiyorsunuz, hem de bu işi severek yaptığınızdan, en iyisini yapmaya azami gayret sarf ediyorsunuz.

Akşama doğru, hazırlayacağınız sofranın size ait estetik anlayışınızla tasarladığınız o güzel çehresi yavaş yavaş açığa çıkıyor.

Seçkin konuklar gelmeden birkaç saat önce, konağın sahibi yanında yabancı bir kişi ile mutfağa geliyor ve size artık çıkabileceğinizi söylüyor.

Siz ise bu duruma bir anlam veremiyorsunuz.

Ancak fazla da üstelemiyorsunuz.

Her ne kadar daha bir iki saatiniz kalmış olsa da, sofranın kuruluşundan tutun, soğuk mezelerin dizilişine kadar, sebzelerle oluşturduğunuz görsel şölen de son şeklini çoktan almış çünkü…

Daha sonra evinize dönüyorsunuz.

Ertesi gün geldiğinizde, konakta yatılı görev yapan diğer hizmetlilerden gecenin nasıl geçtiğini, konukların yemekleri beğenip beğenmediğini soruyorsunuz.

Özellikle tüm hünerlerinizi ortaya koyarak icra ettiğiniz sofra hazırlama sanatınızın, konuklar üzerinde nasıl bir etki bıraktığı ise en çok merak ettikleriniz arasında…

Cevaplar sizi çok şaşırtıyor.

Siz çıkmadan önce konağın sahibinin yanında mutfağa soktuğu o adam, siz çıktıktan sonra, özenle hazırladığınız ve estetik kaygılar güderek oluşturduğunuz o güzelim sofranın çehresini kendince değiştirmiş.

Domatesleri kesiş biçiminizden, diziş biçiminize bile müdahâle etmiş.

O da yetmemiş, sözgelimi bir ağaç motifi oluşturmak için saatlerce uğraştığınız ve ince ince kıydığınız maydanozları misafirlerin önüne hiç çıkarmamış bile.

O an bunların bir bütün olarak anlam kazanacağını, o sofranın bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini,

oradan çekip çıkaracağınız bir malzeme
, yemek ya da soğuk mezenin, sofranın dış görsel bütünlüğünü

bozacağını
anlatmak istiyorsunuz ama…

Gazetede yayınlanmak üzere bir yazı gönderiyorsunuz. Çünkü size öyle söylüyorlar. 'Bu yazı gazetemizde yayınlanacak' diyorlar.

Yüzbinlerce kişinin okuyacak olması sizi sevindiriyor tabii ki.

Ertesi gün gazeteyi alıyorsunuz.

Ne hoş, yazınız çıkmış.

Ama o da ne?

Sizin yazınız caiz bir tabirle kuşa, yok civcive dönmüş.

Bir çok cümle çıkarılmış.

Ve hatta sizin tam da ‘ah keşke burasını herkes okusaydı’ dediğiniz en can alıcı yeri mevta olmuş.

O an yazınızı oluşturan kelimelerin ve cümlelerin bir bütün olarak anlam kazanacağını, o yazınızın bir bütün

olarak
değerlendirilmesi gerektiğini, oradan çekip çıkaracağınız bir cümle ve hatta kelimenin bile, insan aklının

sınırlarını zorlayacak
anlam kaymalarına yol açabileceğini, hasılı; minik bir müdahâlenin bile vermek istediğiniz
mesajı zedeleyebileceğini anlatmak istiyorsunuz ama…

İstediğinizle kalıyorsunuz.

Sonra da böyle yayınlanacağına keşke hiç yayınlanmasaydı diyorsunuz.

Sabrın sonu ile

 
Toplam blog
: 269
: 1885
Kayıt tarihi
: 08.01.07
 
 

Kabataş Erkek Lisesi Matematik (1992) Marmara Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu Mak..