- Kategori
- Ben Bildiriyorum
- Okunma Sayısı
- 529
Başınız sağolsun, bugünkü yazınız hayatını kaybetmiş

.
Bir aşçı olduğunuzu ve ünlü bir konağın mutfağında görev yaptığınızı düşünün.
Konağın sahibi size, akşam seçkin davetlilerin katılacağı bir yemek olacağını ve bunun için özenle hazırlanmış bir sofra ile karşılaşmak istediğini söylüyor.
Sabahtan derhâl titiz bir çalışmaya girişiyorsunuz.
Sizden bunu isteyen kişiye mahcup olmak istemiyorsunuz, hem de bu işi severek yaptığınızdan, en iyisini yapmaya azami gayret sarf ediyorsunuz.
Akşama doğru, hazırlayacağınız sofranın size ait estetik anlayışınızla tasarladığınız o güzel çehresi yavaş yavaş açığa çıkıyor.
Seçkin konuklar gelmeden birkaç saat önce, konağın sahibi yanında yabancı bir kişi ile mutfağa geliyor ve size artık çıkabileceğinizi söylüyor.
Siz ise bu duruma bir anlam veremiyorsunuz.
Ancak fazla da üstelemiyorsunuz.
Her ne kadar daha bir iki saatiniz kalmış olsa da, sofranın kuruluşundan tutun, soğuk mezelerin dizilişine kadar, sebzelerle oluşturduğunuz görsel şölen de son şeklini çoktan almış çünkü…
Daha sonra evinize dönüyorsunuz.
Ertesi gün geldiğinizde, konakta yatılı görev yapan diğer hizmetlilerden gecenin nasıl geçtiğini, konukların yemekleri beğenip beğenmediğini soruyorsunuz.
Özellikle tüm hünerlerinizi ortaya koyarak icra ettiğiniz sofra hazırlama sanatınızın, konuklar üzerinde nasıl bir etki bıraktığı ise en çok merak ettikleriniz arasında…
Cevaplar sizi çok şaşırtıyor.
Siz çıkmadan önce konağın sahibinin yanında mutfağa soktuğu o adam, siz çıktıktan sonra, özenle hazırladığınız ve estetik kaygılar güderek oluşturduğunuz o güzelim sofranın çehresini kendince değiştirmiş.
Domatesleri kesiş biçiminizden, diziş biçiminize bile müdahâle etmiş.
O da yetmemiş, sözgelimi bir ağaç motifi oluşturmak için saatlerce uğraştığınız ve ince ince kıydığınız maydanozları misafirlerin önüne hiç çıkarmamış bile.
O an bunların bir bütün olarak anlam kazanacağını, o sofranın bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini,
oradan çekip çıkaracağınız bir malzeme, yemek ya da soğuk mezenin, sofranın dış görsel bütünlüğünü
bozacağını anlatmak istiyorsunuz ama…
Gazetede yayınlanmak üzere bir yazı gönderiyorsunuz. Çünkü size öyle söylüyorlar. 'Bu yazı gazetemizde yayınlanacak' diyorlar.
Yüzbinlerce kişinin okuyacak olması sizi sevindiriyor tabii ki.
Ertesi gün gazeteyi alıyorsunuz.
Ne hoş, yazınız çıkmış.
Ama o da ne?
Sizin yazınız caiz bir tabirle kuşa, yok civcive dönmüş.
Bir çok cümle çıkarılmış.
Ve hatta sizin tam da ‘ah keşke burasını herkes okusaydı’ dediğiniz en can alıcı yeri mevta olmuş.
O an yazınızı oluşturan kelimelerin ve cümlelerin bir bütün olarak anlam kazanacağını, o yazınızın bir bütün
olarak değerlendirilmesi gerektiğini, oradan çekip çıkaracağınız bir cümle ve hatta kelimenin bile, insan aklının
sınırlarını zorlayacak anlam kaymalarına yol açabileceğini, hasılı; minik bir müdahâlenin bile vermek istediğiniz
mesajı zedeleyebileceğini anlatmak istiyorsunuz ama…
İstediğinizle kalıyorsunuz.
Sonra da böyle yayınlanacağına keşke hiç yayınlanmasaydı diyorsunuz.
Sabrın sonu ile
Önerilerine Ekle Beğendiğiniz blogları önerin, herkes okusun.

Gerçekten bazı cümleleri oluyor insanın...Ve diyorsunuz ki işte burayı herkes okumalı..Haklısınız sinirlenmekte..Üzüldüm..
H.Sevil YAZICI 30.07.2007 21:16- Cevap :
- Sağolun, aslında sinirlenmekten çok, üzülmek daha ağır basıyor. Gerçi Itır biraz açıklama yaptı bu hususta ama. Neyse birazcık da olsa ikna oldum diyeyim bari..teşekkür ederim katkın için . 30.07.2007 22:19
Doğrusunu istersen çok üzülürdüm bunun gibi bir durumda Baver. Böyle olmamalı, bir yanlışlık var; içe sinmeyen, huzursuz eden bir durum varsa, bu böyle olmaması gerektiğini gösteriyor. ...Ben de nuran başaran'ın dediklerine tamamen katılıyorum, yazı kısaltmak zorunlu olabilir belki zorunlu olunabilir ama en azından yazardan izin alınmalı ...
Zeyno 03.07.2007 15:40- Cevap :
- Aslında bu güzel bir fikir. Biliyorum şu anda gazetelerin editörleri, sayfa düzenleyicileri, tashihçiler bize kıs kıs gülüyor ve siz neleri talep ettiğinizin farkında mısınız diyorlar belki de... Bir de gelip bize sorun. Ancak yazınızdan bir kaç cümle çıkıyor, bilginiz olsun diye sorarlarsa ne kadar güzel olur. Katılıyorum. Teşekkürler Zeynocuğum. Bu arada İzmir ne de güzel sıcaktır şimdi:) 03.07.2007 18:39
BAYILLLDIIIMMM... SÜPER!!!!!!
Ruksan İLDAN 02.07.2007 13:09- Cevap :
- Hani öyle bir yorum yapmışsın ki, ben 3ncü bir şahıs olsam, bu yazının başlığı için aynı şeyi söylerdim...Çok teşekkür ederim. 02.07.2007 17:11
ama bir farkla hiç değilse adın gazetede çıktı... hüngür hüngür
Ruksan İLDAN 02.07.2007 13:09- Cevap :
- Yahu ne fark eder. Siz biz, vallahi çok da önemli değil. En son, geçen haftalarda İK ' de yayınlanmış 'öküzlerden özür ile öküz gibi böğürmek' adlı yazım. İnan 1 ay sonra tesadüfen öğrendim. **Sil gözlerinin yaşını bakayim... 02.07.2007 17:13