Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Eylül '07

 
Kategori
Güncel
 

Baskı yapan yapana; Anka kuşu neredesin?

Baskı yapan yapana; Anka kuşu neredesin?
 

Son tartışmalar ile ilgili yazılan köşe yazılarını okudukça şaşırdığım kadar gülesim de geliyor, ağlanacak şu trajikomik halimize… Doğru ve bilimsel olmayan bir sürü bilgiyi doğruluğu ispatlanmış olarak kabul etmek ve ona göre yorumlar yapmak da bir bizim milletimize has bir özellik olsa gerek. Ha bir de yalan yanlış bilgilerle kamuoyu oluşturmaya çalışmak da cabası.

Devlet baskısı, mahalle baskısı, iş baskısı, aile baskısı, arkadaş baskısı, çevre baskısı, toplum baskısı sayısız baskı çeşidi var üzerimizde de haberimiz yok. Aslında gerçekten bu baskıların hepsi üzerimizde ve tüm baskılara kişisel olarak karşı gelebilmek belki de çok zor. O yüzden toplum olarak hep birlikte tüm baskılara karşı gelmek var iken; biz nedense işimize gelmeyene karşı çıkıyor, işimize geleni de görmezden geliyoruz.

Mahalle baskısına karşı çıkan, devlet ve hukuk baskısını savunabiliyor mesela ya da tam tersi devlet baskısına karşı çıkan mahalle ya da çeşitli grupların baskısını kabullenebiliyor. Oysaki tutarlılık adına, bahanelerin arkasına sığınmadan tüm baskılara karşı çıkılamaz mı?

Aslında karşı çıkmaya da gerek yok; eğer anayasamızda yazdığı şekilde sözde değil özde bir hukuk devleti olabilsek. Sahi bizim hukuk sistemimiz de çok uzun yıllardır baskı altında değil mi, ki zaman zaman o da baskı yapmıyor mu?

Sanırım gerçek sorun, tam bir hukuk devleti olamamamızdan kaynaklanıyor; herkes kuşku ile yaklaşıyor birbirine ve devletine daha doğrusu devleti yönetenlere karşı. Herkesin birbirine kuşku ile baktığı bir ortamda ise huzur ve sükûnet sağlanabilir mi?

Toplumsal barış denen şey Kaf Dağının ardında saklı bir ANKA KUŞU mu yoksa?

Anka kuşu ne alaka diyorsanız? Anka kuşunun hikâyesi de aşağıda.

Hikayeler ne güzel de gündemi okumamıza yardımcı oluyor...

Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan Simurg Anka, Bilgi Ağacı'nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş...

Kuşlar Simurg'a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg'u bekler dururlarmış. Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler.

Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg'un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg'un var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg'un huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler.

Ancak Simurg'un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı'nın tepesindeymiş. Oraya varmak için yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş. Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. Yorulanlar ve düşenler olmuş.

Önce Bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp;

Papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş(oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış);

Kartal; yükseklerdeki krallığını bırakamamış;

Baykuş yıkıntılarını özlemiş,

Balıkçıl kuşu bataklığını.

Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış.

Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi "şaşkınlık" ve sonuncusu Yedinci Vadi "yokoluş"ta bütün kuşlar umutlarını yitirmiş... Kaf Dağı'na vardıklarında geriye otuz kuş kalmış.

Simurg'un yuvasını bulunca ögrenmişler ki;

"SİMURG ANKA - Otuz Kuş" demekmiş.

Onların her biri de Simurg'muş. Simurg Anka'yı beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yok oluşu da yaşadıktan sonra bile uçmayı sürdürerek, kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için kendimizi yakmadıkça, her birimiz birer Simurg olmayı göze almadıkça kendi bataklığımızda, tüneklerimizde ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayacağız.

Şimdi kendi gökyüzümüzde uçmak zamanıdır...

Not: Anka kuşu hikayesi alıntıdır….

 
Toplam blog
: 27
: 2130
Kayıt tarihi
: 30.10.06
 
 

1979 Sakarya doğumluyum, 1,5 yıl Milli Eğitim' de öğretmenlik yaptıktan sonra,11 yıldır da üniver..