Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Şubat '11

 
Kategori
Dostluk
 

Bastille ve Silivri cezaevi!

Bastille ve Silivri cezaevi!
 

Mahkeme biterse anlayacağız ama kaç sene sonra?


Dün Silivri zulüm hanesindeydim yine. 

İlk duruşma sabah saat 10 daydı. Duruşmaya 5 dakika kala içeri alındık. Neyse bu sefer rahatça en önde olan sıradaki koltuğa oturabildim. Özkan, Balbay bizleri görünce sevindiler el salladık birbirimize. Sabredin dedik, yanınızdayız dedik avaz avaz bağırdık seslerimizi duyurmak için. Onların bulundukları kısım oldukça uzak kalıyordu bize ama yine de anlaştık, uzakta olsa konuştuk.  

Karşımıza gelen kürsüde 4 cübbeli hâkim önlerinde bilgisayarları ile oturuyorlardı.. Ortada olan mahkeme başkanıymış. 

Sanık olarak ilk Mustafa Balbay’ın savunmasını dinlerken gözlerimiz doldu. Konuşmasının içeriği suçunun ne olduğu ve neden burada tutulduğunu sorması ve adaletin burada işlemediğini söylemesi ve bildiğimiz sözleri oldu. 

Ondan sonra söz almak isteyen Tuncay Özkan’a ısrarla söz hakkı tanımadı baş yargıç. Seni dinlemek istemiyorum, dinlemeyeceğim diyip duruyor Özkan’da konuşmak istediğini yineliyordu. Israrları karşısında baş yargıç azami bir tepki göstererek yüksek sesle bağırdı; 

ALIN BUNU DIŞARI! 

Aman Allahım! O ne sert bir haykırıştı! 

Küçük bir çocuk olsa korkudan ağlardı. 

Bu sırada sessiz olan salon, daha da sessizliğe gömüldü adeta. Birkaç asker Özkan’ın almak üzere içeri girip yanına geldiklerinde ayakta olan Özkan’ı kader arkadaşı Balbay’ın eli “ tamam otur” dercesine omzuna dokundu ve Tuncay oturunca baş yargıç ta susunca, askerler onu almadan geldikleri gibi gittiler. 

Hâkim başındaki bu hırsı, bu siniri ve tepkiyi anlamamak hepimizi şaşırtmış belki o an sindirmişti. Bizi de dışarı atar düşüncesindeydik sanırım. Oysa biz onlara moral vermek, yanınızdayız diyebilmek için oradaydık. 

5 dakika konuşma hakkı tanınmaması içimde fırtınalar koparttı ve isyanımı dile getirmemek için kendimi zor tuttum BU NASIL ADALET YA? Diye Avazım çıktığı kadar bağırmak gelmişti içimden. Kendimi nasıl frenledim, şimdi bile düşünüyorum. 

Burası sadece Silivri Zulumhanesi değil, aynı zamanda romanlara konu olan BASTİLLE zindanları gibiydi. İşte Ergenekon buydu demek ki. 

3 senedir bizce, suçu Atatürk ilkelerini ve cumhuriyet değerlerini korumak olduğu bilinen insanlar burada da baskı altındaydılar ve bunun adı yargılamak oluyordu. 

Bu hukuk muydu? Evrensel hukukun neresindeydik biz acaba? 

Sıra Yarbay Mustafa Dönmez’e gelmişti. 

Bakın 2 senedir buradayım sayın başkan ve Sn. Heyet. İlk kez dinleniyorum, bu nasıl bir adalettir? Gösterilen delillerin hiçbirisi ile ilgim yoktur. Ben Türkiye Cumhuriyetinin onurlu ve şerefli bir subayıyım böyle bir şeyi bana mal edenlerden davacı olacağım diyerek sözlerine başladı. 

“Bakınız sayın başkan, sayın heyet, burada hukuk işlemiyor, bizi aylarca dinlemiyorlar bile. Siz de ne olurdu Tuncay Özkan’a söz hakkı tanısaydınız. Bizim sizden başka konuşacağımız kimse yok “dedi. 

Kalbimde resmen bir acı hissettim bu ara. 

Dönmez, evinde ele geçirilen krokiler çerçevesinde Zir Vadisi`nde yapılan aramalarda da çok sayıda silah ve mühimmatın aleyhinde düzenlenmiş bir senaryo olduğundan bahisle video gösterisi ile kendi yazılarındaki karalamaları gösterdi. tek tek anlattı. 

Eşi ile özel konuşmalarının bile kayda alındığını üzülerek anlattı. Bu anlatısı ilk oturumda yaklaşık iki saat sürdü. 

13.30 daki oturumda esas bomba savunma! 

Daha sonra saat 13.30 da ki oturumda yine video gösterileri ile birkaç polisin dış güçlerle iş birliği yapmış olduğunu söyleyerek, onların görüntülerini gösterip, seslerini dinletti. 

"Ambalajların üzerinde bulunan numaralardan bu mühimmatların TSK’ya ait olmadığı ortaya çıkmıştır. Üretilen G3 mühimmatları piyasada satılmıyor. Mahkeme, söz konusu kamera çekimlerinin 20 Ağustos 2010 tarihinde araştırılması talimatı verdiği halde aylardır bu uygulanmadı. Hukuk cinayeti işleniyor. Neden sayın başkan, sayın heyet? Neden diye sordu. 

"Polis teşkilatının yüzde 99’u dürüsttür ama dürüst polisler sesini çıkaramadığı için geldiği yeri unutan çeteleşmiş polisler bu senaryoları oynuyor" dedi. 

Olanlarla tüm polis camiasına asla leke sürülemeyeceğinin üstüne basarak anlattı. Polisler bu kabadayılığı, bu güveni nereden buluyor? Hukuk, kolluk kuvvetlerinin eline bırakılamaz sayın başkan, sayın heyet. Dedi. 

***** 

Bu adamın tüm savunmasında söylediği sözler kendisinin suçsuz olduğunu kanıtlıyordu bize göre.. O zaman aklıma şu geldi ister istemez. Askeri mahkeme nasıl olmuşta ceza vermişti? Bu savunmayı acaba o zaman yapamamış mıydı yarbay? 

Önce hakkında 12 yıl hapis cezası, Türk Silahlı Kuvvetlerinden ihraç kararı sonra da, hakkındaki tutuklama sebepleri ortadan kalktığı kanaatine varıldığından, hakkında Genelkurmay Başkanlığı Askeri Mahkemesi tarafından düzenlenen 12 Ocak 2009 tarihli tutuklama müzekkeresinin geri alınarak, oybirliğiyle tahliyesine karar verilmesi. Yanlışlık nerede olmuştu? 

Bu çok düşündürdü beni inanın. 

Video gösterisinde kazılarda bulunduğu söylenen mühimmatın aslında oralara yeni konulmuş ve gömülmemiş, sadece üzerinin toprakla örtülü olduğunu gördük. 

Ayrıca üç ayrı yerde bulunduğu iddia edilen malzemenin tek olduğunu ve bunun sanki üç ayrı yerde ayrı malzeme gibi gösterilmesini anladık. 

Yarbay bu malzemeleri üçünün de bir araya getirilmesini, incelenmesini aylar önce talep ettiğini ama bu talebininde asla yerine getirilmediğini, cevap bile verilmediğini anlattı. 

Polisin evde bulduklarını söyledikleri krokiden ayrı yerde elleriyle koymuş gibi bulduğu malzemenin tamamen komplo olduğunu videoda gösterdi. Bu sırada polisin Jandarmayı oradan uzaklaştırmak istenmesini ve jandarmanın ısrarla kaldığını da gördük. 

Anlattıkları ve gösterdikleri ile bu komplo teorisini tamamen yıkmıştı. Ben burada 4 saat izlediğimiz savunmanın hepsini anlatamam tabi. Eksiklerim olacaktır haliyle ama fazlam olduğunu sanmıyorum. 

Artık İstanbul’a dönmemiz gerekiyordu. 

O, biz salondan çıkarken halen anlatıyordu. 

Savcıların taraflı davrandıklarından ve sık, sık hukukun işlemediğinden bahseden bu yarbayın Atatürkçü ve aydın bir asker olduğunu anlayabilirdiniz. 

Biz bunu çok iyi anladık. 

Bizler yargıç veya savcı değiliz neticede karar verecek onlardır bizim temennimiz inşallah gerçek hukuk işler ve suçu olmayan yurt severler özgürlüklerine kavuşurlar. Başka ne diyebiliriz? 

***** 

Kısa notlar: 

İçeride görüş isteyen misafirlerin çoğunu hâkim kırmızı kalemle çizmiş olduğu için pek az ziyaretçi ancak tutukluların yanlarına gidebildiler. Dönüş yolunda herkes isyanları oynuyordu haliyle. 

Bugün özel bir gündü. Hem Kandil hem de sevgililer günüydü. Bu günün hatırına bile görüşlerde izin çıkmayan bir katı yargılama görmüştük.. 

Ve en önemlisi dönüş yolunda gösterilen video için ODA TV yöneticilerinin gözaltına alındıklarını ve neden alındıklarını, bir şeylerin meydana çıkmasını istemeyenleri bundan korkanları bol bol tartıştık aramızda. 

Bazen sessiz olduğumuz zamanlarda uzayıp giden yollara manasızca bakıp düşünüyordum. Bu son tutuklamalar halkta haliyle büyük tepki yaratmış patlama noktasına getirmişti. 

Türkiye, daha çok özgürlük, daha çok demokrasi diyerek evrensel hukukun neresindeydi? Ve nereye sürükleniyordu? 

Bugün tutuklanan onca general ve subayların zamanında en üst komutada olan genelkurmay başkanları varsayılan planların, darbe krokilerinden habersiz uzayda mı yaşıyorlardı acaba? 

Eğer ortada bir suç oluşmuşsa bu generallerin hiç mi suçları yokmuş o zaman? 

Onlarda ileride tutuklanacaklar mı acaba? Onlardan hesap sorulmalı mıydı? 

Hürriyet Gazetesine yaptığı konuşmada Özkök, “Bu yaşananlara tabii ki hassasiyet duyuyorum. Memleketin bu halinde yaşananları, gerginlikleri gördükçe çok üzülüyorum, uykularım kaçıyor” demiş tutuklanma korkusu mu uykularını kaçırıyor acaba? 

Düne kadar ben Ergenekonun savcısıyım diyerek tutukluların haklarında peşin yargı yapan başbakan bugün ne için “Aksi ispat edilmedikçe hiç kimseye suçlu gözüyle bakılamaz. Ancak ak ile karanın ortaya çıkabilmesi için herkesin yargıya ve yargı süreçlerine saygı duyması şarttır.” Diye konuşuyor. 

Dün orada bir generalle konuştum. Nedir bu durumlar paşam? Diye sorduğumda güler yüzü ile,  

Her şey ortada sizler aydınlar görüyorsunuz, biliyorsunuz. Ne söyleyebilirim? Oradaki halkı göstererek işte buradasınız, sizlere güveniyoruz dedi ve yanımdan uzaklaştı. 

Evet, bizler biliyorduk ve bilmeyenlere aktarmaya devam edecektik…Bunun öncülüğünü de biz tornadan çıkan kadınlar yapacağız, kimse merak etmesin. 

 
Toplam blog
: 375
: 801
Kayıt tarihi
: 30.04.08
 
 

İstanbul Kadıköy doğumluyum. Herhangi bir menfaat grubuna bağlanmadan, açık fikirli, dürüst, önya..