Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Eylül '09

 
Kategori
Tarih
 

Batıda herhangi bir sarayda Türk gelin düşünebiliyor musunuz?

Batıda herhangi bir sarayda Türk gelin düşünebiliyor musunuz?
 

Osmanlı, bugün modern cumhuriyetin en önemli ekseni olan laikliğin o dönem bağlamının uygulayıcısı


Kendi hesabıma Osmanlı köklerimle övünüyorum, balkanlılığımla, Türklüğümle, bana özel bir kimlik sağlayan her şeyle gurur duyuyorum.

Osmanlı meselesini makul bir şekilde hep gündemde tutmalıyız. Batıcı tarih anlayışı nedeniyle gençlerimiz ve halk Osmanlıyı bir öcü gibi gördü, onu devrimci, hoşgörülü zamanına göre modern yönetim ve diplomasi sistemlerini tam anlamadı. Zorbalıkla 500 yıl Avrupa'da kalamazsınız, mutlaka bir yönetim sırrı olmalı bunun. Bunu konuşalım bence.
Balkanlar ve Osmanlı deyince burnumun direkleri sızlıyor. Bir türküsünü duymayayım gözyaşlarımı tutamıyorum, bu anlatılabilecek bir şey değil. Genlerim sürekli davet ediyor, anlamamı sağlıyor. Gidemedim ama o bölgelerden değişik zamanlarda gelen insanlar ve akrabalarımı gördüm. İnsanın ne denli dönüştüğünü, mükemmelleştiğini onlarda anladım. Güzel insanlar hepsi. Bunda Osmanlının idaresinin, serbestliğinin payı büyük. Bu tip insanları Avrupa değerleri içinde göremiyorsunuz. Bunu tam olarak nasıl anlatırım bilemiyorum, bu fark öylesine küçük ama öylesine önemli ki.

Son 80 yılda isteyerek veya istemeyerek kendi geçmişine düşman kuşaklar yarattılar ülkemizde, batı dilinden düşündürdüler bizi. Güya bağımsızdık ama kültürümüzü batıcı hale getirdiler, onun hayranı yaptılar. Koskoca bir tarihi çöpe attılar. Daha ne diyelim.

Bu konuda bağlamları karıştırmamak lazım, bugün kimse Çanakkale savaşı gibi ülkesi için ölemiyor diye daha mı az değerli? O dönemde yapılanların toplam kıyaslanması içinde Osmanlıyı değerlendirmek lazım. Osmanlı batı tipinde asimile edici, kültür, inanç, dil, ekonomi dayatması yapmadan bir fetih ve yönetim sistemi kurdu. Bu nedenle de kültürünü taşıyacak kendi topluluğundan insanları oralara götürerek etkileme ve etkileşme sağladı. Benim atalarım Konya Karaman'dan Balkanlara gönderilmiş mesela.

Osmanlı, bugün modern cumhuriyetin en önemli ekseni olan laikliğin o dönem bağlamının da uygulayıcısıydı. Şeriat, sadece sembol olarak vardı, kararları bugün meclisin aldığı gibi saray ve padişah alıyordu. Bu nedenlerle de Arap şeriatından ayrı bir yönetim biçimi söz konusuydu.

Aynı şekilde fethedilmiş topraklarda toplumsal, inanç, etnik ve kültürel varlıkları yok etmiyor etkileşiyordu. Padişah evlenmeleri kendi genetik soylarından olmadığı, devşirme kızlardan olduğu için her geçen gün mükemmele doğru gitti. Batı genetik kodları ile doğu bu anlamda kokteyl oldu. Bu bile kabulun ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Batıda herhangi bir sarayda Türk gelin düşünebiliyor musunuz? İlginç olan Padişahlarla evlenen batılı gelinlere ait ihanet öyküsüne hiç rastlamamamız. Öylesine saraya, padişaha ve Osmanlıya bağlı hale geldiler ki bu topraklardaki dinamizme katkıda bulundular, parçası oldular. Bu öyküler o denli geniş ki keşke zaman olsa da konuşsak, yazsak bunları.,

Bu tür konuşmalarda asli şey dönemsel gerekliliklerle bir meseleye yaklaşırken tüm tarafları aynı konum ve bağlamda görmeye alışmaktır. Bu "etik" tarih tartışmasının olmazsa olmaz koşuludur. Meseleye duygusal yaklaşım yerine reel analizler yapmamızı sağlar. Açık olan bir şey var ki Osmanlı değer yargıları üzerinde bilinçli bir çarpıtma tarih kitaplarına, Avrupa'ya yansımıştır. Meseleyi bu açıdan ele alıp bu döngüyü kırmak yeni kuşaklara düşmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti uzaydan gelip kurulmadı. 700 yıllık Osmanlı geleneğinin, hoşgörüsünün, devlet ve diplomasi geleneklerinin zamanı gelince değişimi, dönüşümü sayesinde kuruldu. Bunu da çok özel bir insan Atatürk gerçekleştirdi. Toplumlar da insanlar gibi geçmiş genetik kodlara sahip. Bu nedenle bu toprakta yaşayan bizlerin kökleri İstanbul merkezli bir dairenin Viyana'dan, Yemen', Türki cumhuriyetlere uzanan geniş bir alandır. Bu nedenle bugün bu alandaki Türk izleri bizim korumamız, dikkat etmemiz gereken değerlerdir. Kurucunun 1938 Yılında ölümünden sonra misaki milli sınırları içine kapanmamızdan dolayı köklerimiz zayıfladı. Tarihimizi unuttuk, yabancılaştık. Bu Atatürk gibi bir insanın pasif, tembel ruhlu, içe kapanık devamları nedeniyle oldu. Osmanlıya yabancılaşma da bu dönemin eseridir.

Türk çocukları batının da etkisiyle Osmanlı düşmanı olarak büyüdü, geçmişinden utanmaya başladılar. Benim genlerim balkanlarda, Osmanlının oradaki izlerinde yaşıyor. Ben ne yapmalıyım dersiniz, Balkanları aklımdan, duygularımdan genlerimden çıkarmalı mıyım? Bosna, Bulgaristan, Makedonya hala izlerim duruyor orada, köylerim duruyor, barış içinde birarada yaşayan insanlar Osmanlı geleneğinden geliyor. Bir gün bunları genişçe paylaşmak isterim.

Elbette Osmanlı savaşçı ve fetihçi bir toplumdu. Bunu reddetmiyorum, bu durum o dönemin bağlamıydı ama bunu yaparken asimileci, yok edici değildi fethettiği yerlerde yerleşim yerlerine, halka, inançlarına geleneklerine dokunmadan bir hayat oluşturuyordu. Felsefi bir yaklaşımla Osmanlı'nın sadece gücünden dolayı 500 yıl oralarda kaldı demek mümkün değil. Samimi söylüyorum ben sırrı biliyorum. Gayet basit "Serbest yaşam" Osmanlı, kendince belirlediği gereklilikleri, koşulları yerine getiren fetih toprakları üzerindeki halkı serbest bırakmış, dokunmamış, gelişmesinin önüne geçmemiş. Bu ona saygınlık kazandırmış, asimile etmediği içinde oralarda uyanan kimlikler Osmanlı için aynı zamanda tehlike olmuş. Bu anlaşılabilir bir şey.
Osmanlı olağanüstü güzel bir mekanizma kurmuş, yöntemleri müthiş hem savaşta hem ekonomide, bir çok vergilendirme ve tahsilat sistemi geliştirmiş. Bir şey doğru ki son dönemlerinde çağın gelişimini görerek yerleşik başarılara dönüştürememiş, reformlar yapamamış bu da normal fetihçi bir toplumdan üretici topluma geçmek çok sancılı. Bunu da Modern Cumhuriyete geçerek Atatürk'le yapmışız.

Bu bugünün değerleri içinde ters gelebilir bunlar ama hayat o gün öyle akıyordu oralarda. Bugünün bağlamıyla o günleri değerlendirmemek lazım. Kısacası bugün modern Türk Cumhuriyetini korumak, muhasır medeniyetler (batı değil) çıkarmak için büyük bir farkındalık gerkiyor. Osmanlıyı yeniden anlamak da.

Cumhuriyeti içe kapatan, pembe köşklere çekilip idareyi oradan yürüten, batılılaşmayı batıcılığa çeviren, halktan koparak araya duvarlar inşa eden. Cumhuriyet devrimlerini sadece şekilci törenlere çeviren, tek bir atılım, dönüşüm vb gerçekleştirmeyen. Geri gidişlerde kuvvet, güç ve orduyu kullanmayı düşünen, halka güvenmeyen.

Ecyad Kalesi
Tarihsel hafıza kaydımız çalışmıyor, değerlerimize saldıranları, yok edenleri o saat unutuyoruz. Osmanlının yaptığı Ecyad kalesi gerçekten çok önemliydi. Araplar kendilerindeki Türk izlerini silerken Anadoluyu Araplaştırmak için oluk oluk para döküyorlar, bir siyasi geleneği bu işe atadılar. Bunu unutmadan yaşamalıyız diye düşünüyorum. Her şeyden önce Osmanlılığımızla barışmalıyız.

 
Toplam blog
: 202
: 994
Kayıt tarihi
: 29.06.07
 
 

Sosyal medya danışmanı, grafik tasarımcı.  ..