Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Aralık '06

 
Kategori
Bayramlar
 

Bayram Günlüğü

Bayram Günlüğü
 

Havanın güzel olacağını söyledi televizyon. Bayramın gelişi ile bahar da geliyormuş. Oysa ailece, ablamla bana, bayramlık almaya çıktığımızda yağmurluydu hava.

Kahvaltıdan sonra alışverişe çıktık. Şehirde ayakkabı satan iki mağaza var. Biri annemin öğrencisi; pazarlık oranı daha yüksek olduğu için ayakkabılarımız hep oradan alınır. Ablama çizme alınacak, bana ayakkabı. Henüz okula gitmediğim için yağmurda, çamurda sokağa çıkmam gerekmiyor, ablam gibi. Annemin her yıl olduğu gibi bu yıl da sabahlara kadar dikiş dikerek yetiştireceği, kırmızı ekoseli elbisemin altına yine kırmızı ayakkabılar beğeniyorum. Okumayı bilmesem de sayılardan anlıyorum biraz, üstünde yazan rakamlardan küçük olanı seçiyorum.

Eve gider gitmez giyiyoruz ayakkabılarımızı, hevesimizi alınca biraz, bayram sabahı giymek üzere yatağımızın ayak ucuna koyuyoruz.

1984 yılı. Mart sonu.. Bu bayram ne annemin ne de babamın memleketine gideceğiz. Bayram tatili pek uzun değilmiş, evde geçirecekmişiz.

Bu bayram, sömestr tatiline denk geliyor. Ocak 1990.

Ara karnelerimizi aldıktan sonra yola çıkacağız. Ablam da ben de hep pekiyi getiriyoruz.

Köyde dedem bizimle gurur duyacak. Bizi dizlerine oturtup, öpecek. Sonra elimizden tutup evin arkasındaki meyve ağaçlarıyla dolu bahçeye götürecek bizi. O kıymetli meyveleri dalından koparıp yememize izin verecek. Ekşi elmalar, mis kokulu portakallar. Gülen gözleriyle bizim neşemizi seyrederken bir yandan da çok yiyip karnımızı ağrıtmayalım diye endişe edecek.

Babamın köyünde zaman çok çabuk geçiyor, o upuzun tatil bitiverdi. Yiyemediğimiz meyveler bize yolluk yapıldı.

1994 yılı, anneannemlerin yanındayız.

Ablamın üniversitede ikinci yılı. İstanbul’dan geldi Ödemiş’e.

Hanif’anım sesleriyle gelişimizi haber veriyoruz. Kulağı kirişte anneannem, saniyesinde kapıya fırlayıp kocaman kucaklıyor bizi.

Yemek sonrasında, ilk akşamların klasiği olarak kestane yapıyor dedem sobada. Mutfaktan patlamış mısır kokusu geliyor ve kuru incirlerin içini açıp batıralım diye kavrulmuş susam.

Diğer bir bayram klasiği de dedem tarafından gerçekleştiriliyor ertesi gün. Yaşımız biraz büyümüş olsa da renk renk macunlar çubuğa sarılırken çocuksu bir heyecanla yerimizde duramıyoruz.

1999. ailemden ayrı, yalnız geçirdiğim ilk bayramım.

Öğrenci evimde bir sonraki hafta teslim edeceğim projemi yetiştirmek için çabalıyorum. Bayramda yalnız olmanın ne kadar üzücü olduğunu balkona çıkıp bayram ziyaretine gidenlerin mutluluğunu gördükçe daha çok anlıyorum. Bir hafta boyunca ne evden çıkıyorum, ne de kapımı çalan oluyor.

2006. Bu bayram elini öpeceğim iki annem, iki babam var.

Önümüzdeki ilk bayramda elimi öptürecek bir yeğen sahibi olmayı bekliyorum.

 
Toplam blog
: 6
: 943
Kayıt tarihi
: 30.05.06
 
 

Kente dair düşünceler, yorumlar, gözlemler, hisler... Bir mimarın gözünden kentte yaşananlar...