Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Necmettin Rıfat Arman

http://blog.milliyet.com.tr/arman

17 Ekim '12

 
Kategori
Siyaset
 

BDP Kongresi'nin düşündürdükleri...

Barış ve Demokrasi Partisi kongresini TV ekranlarında izledim. Gerçek irade unsuru pankartlar, yeşil sarı kırmızı bayraklar, Öcalan posteri ve yanında yapay eğreti olduğu belli Türkçe pankartlar, Türk bayrağı, Atatürk posteri. Barış ve Demokrasi... Kim için? Bu topraklarda yaşayan insanlar için mi? Yoksa sadece Kürtlar için mi? Sadece Kürtler için olduğu apaçık belli. Bir zamanlar ezilenler ellerine fırsat geçtiğinde ezmek, yoketmek,öldürmek için çıldırmışçasına saldırıyorlar. Sıfat ne olursa olsun insan öldüren katil değilde nedir?.. O toplantıda PKK yoktu demek mümkün mü?...

BDP başkanı konuşmasında barış için adres gösteriyor. Muhatabın da kim olduğunu söylüyor. Barış isteğini dile getiriyor, kan dursun diyor... Kendi fikridir. Barış isteği ve kanın durması aslında herkesin isteği ancak muhatap ve adreste sorun büyük. Hem öylesine büyük ki her geçen gün Türklerin soruna bakışı değişiyor. Oysa bütün gözler kürtler üzerinde, hep kürt sorunu konuşuluyor. Sorunun çözümünde bütün hesaplar kürtler için yapılıyor. Siyasetçiler, bilim insanları, bürokratlar herkes kürtleri konuşuyor. Türkleri inceleyen, birlikte yaşamak iradesini irdeleyen yok. Sanki bir sihirli el beklentisi büyük çoğunluğun hayali... Leyla Zana bile çözüm için Başbakanı gösteriyor. Türkler yok sayılıyor. Türklerin adresi olarak sadece MHP varsayılıyor... Yüzde oniki, zaman zaman da barajın altı. Gerisi sanki yok. Nasıl bir yanılgı... İçten içe sokaktaki insan öfkeleniyor, sıradan insanlar, sıradan olmayan okumuş yazmış takımından insanlar aralarında konuşuyorlar. Konuştukça öfkeleniyorlar ve öfkelerine öfke katacak mebzul miktarda olaylar etraflarında yeterince var. Bu koşullarda barıştan söz etmek ne kadar gerçekçi. Siyasetçiler birbirlerine herşeyi söyleyebilirler, kızar bağarır gün gelir belli bir fikir etrafında biraraya gelebilirler. Geçmişte bunun örnekleri görülmüştür. Sıradan insanlar ve çok daha tehlikelisi yığınlar birbirlerini farklı olarak görürlerse belli asgari müştereklerde birleşemezler. Kürt siyasetçileri gerçekleri görmüyorlarsa tarihi bir yanılgı içindeler. Söylemleri her geçen gün sıradan Türklerin ötesinde yığınları harakete geçirebilecek  halkın içindeki okumuş yazmış takımını öfkelendirmekte kendilerine bir zamanlar sempati ile bakmış olanları da karşılarına alarak çözümsüzlüğe yelken açmaktalar. Hep barıştan söz edip silah bırakmaktan söz açmayanlar hatta bu gün gelinen noktanın silahla sağlandığını söyleyenler barıştan ve demokrasiden nasıl dem vururlar? Gerçeklerden bu denli uzaklaşmak anlaşılır gibi değil.

Her geçen gün barıştan biraz daha uzaklaşıyoruz. Devlete "silahla müdahale etme" demek, devlet gerçeğini bilmemektir. Devlet meşruiyetini hukuktan alan silah kullanma hakkını gerektiğinde kullanacaktır. Sınır yasalar  tarafından çizilmiştir. Buradaki kritik nokta evrensel hukuk kurallarına uygunluktur. Bu uygunluğun püf noktası ise devletin güçlü olup olmamasıdır. Güçlü devletseniz yaptıklarınız hukuka uygun bulunur. Gücün kaynağı ekonomidir. GSMH 100 milyar dolar olan Türkiye ile 780 milyar dolar olan Türkiye arasında çok büyük fark vardır. Önünde sonunda Türk ekonomisi Bir tirilyon dolarlık önemli eşiğide atlayacaktır. Avrupanın en fazla dolaylı akaryakıt vergisini ödeyerek olası özerk kürt bölgelerine yatırım yapılmasına göz yumulacağını beklemek fazla iyimserlik olur. Kürt siyasetçilerinin bu  gerçeği de unutmamaları gerekmektedir. Gün geçtikçe daha fazla öfkelenerek uzlaşma sağlanamaz.

Son söz:evrensel kabulü  olmayan taraf silah bırakmadıkça barış  görüşmesi hayaldir. 

 
Toplam blog
: 35
: 289
Kayıt tarihi
: 14.08.12
 
 

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunuyum. Çalışma yaşamım DİSK dergisinde başladı özel..