Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Eylül '22

 
Kategori
Anılar
 

BEKÇİ EMMİ

   BEKÇİ EMMİ                                                        (Köyüme Mektuplar-5)

"Güzel hayat isteyenin, hayatında güzel insanlar biriktirmesi gerekir."

          Osmaniye-Cevdetiye köyümüz insanlarının ve yaşantılarının bitmez güzellikleri vardı. Bunlardan birini bu gün anlatayım. Eğer beğenilirse, sonraki bölümlerde devam ederim.

          Biz küçükken köyümüzün bir bekçi emmisi vardı. Bekçi emmi, köy muhtarının yardımcısı, köyün toplumsal işlerini yapan, güvenliğini sağlayan kişisi idi. Köyde herkes birbirini tanırdı. Bekçi emmi de bütün köylü ile tanışırdı.

          Bekçi emminin bir mavzeri/tüfeği de vardı. Bazen bu mavzerini kuşanır, omzuna asardı. O zaman ufakça boylu olarak hatırladığım bekçi emmi sanki daha bir dik yürür, daha heybetli görünürdü.

          Bir söz vardır. "Mühür kimde ise Süleyman odur " diye. Mühür muhtarda idi. Esas devlet oydu. Ama bekçi emmi de onun yardımcısı olarak görevi başında iken kanun tarafından korunur ve tüfeği ile oranın devleti de, Süleyman’ı da o olurdu. Burada Kanuni Sultan Süleyman’ın şu beydi akla geliyor;

"Halk içinde muteber bir mesne yok devlet gibi,

  Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi."

          Büyük hükümdar ve devlet adamının "En muteber devlettir", ama "Bir nefes sıhhat daha önemlidir" demesi haksız değildir. Böyle zamanlarda bizim nazarımızda devlet de Süleyman da bekçi emmi oluyordu.

          Biz hep "bekçi emmi" deyip adını hiç söylemediğimizden şimdi adını hatırlayamıyorum. Okuyanlardan bekçi emminin adını hatırlayan çıkarsa yoruma yazabilir, seviniriz. (Bu vesile ile kısa süre önce vefat eden köylüm, akrabam Bekçi Mustafa Kaya'ya Allahtan rahmet diliyorum.) (Bekçi emminin adının, Kitizli Mustafa olduğunu köylülerim, okuyanlarım bildirdiler. Teşekkür ediyor, Kitizli Mustafa emmime rahmet diliyorum.)

          Bekçi emminin evi aşağı mahallede idi.

          Bekçi emmi kafası çalışan biri idi. İlkokula giden çocuklar onu severdi. Zaman zaman çocuklarla konuşur, sohbet eder, şakalaşırdı. Bu konuşmalar sırasında kızlara bazen;

          - 58 in kızı. diye takılırdı

Bir gün kızlar

          - Seni babamıza söyledik. Sana kızdı." demişler. Bekçi emmi ondan sonra;

          - Onbir beşlik bir üçlük ün kızı.  diyerek takılmaya devam etti.

          Kızlar bunun da 58 ettiğini hesaplamadılar mı, aynı manaya gelmediğini mi düşündüler ne yaptılarsa buna bir şey demez oldular.

          Köyümüz zeki, hatır gönül sayan, kadir kıymet bilen kimselerin yurdu idi. Aileler arasında şiddetli geçimsizlik, kavga dövüş pek olmazdı. Köyümüz "Güzel hayat isteyenin, hayatında güzel insanlar biriktirmesi gerekir." sözünde geçen güzel insan biriktirme yeri idi. Bu günlerde bu hasletler azaldı. Ama umalım ki köyümüzde azalmamış olsun.

          Bekçi emmime Allah rahmet eylesin. Mekânı cennet olsun.

          Bekçi emmi görevi başında iken oranın Süleyman’ı da, devleti de o oluyordu deyince bir anımı da anlatmalıyım.

          Bir önceki hikâyemizde defterdarlıkta sözlü sınava girdiğimi yazmıştım. Sınavda soruları bildiğimi söylemiş, teferruata dalıp, okuyanı sıkmak istememiştim. Ama bu konu ile ilgisi nedeni ile sözlü sınavın kapısını bir az aralamalıyım.

          Defterdarlıkta yazılı sınavı kazanmış, sözlü sınavı gecikme ile kuyruğundan yakalamıştım. O zaman, bir arkadaşımın dediği gibi, "Kart hamili yakinimdir" kayırmacılığı yaygın değil. Yahut biz onlardan biri olamamışız. Bir sınav yapılıyor ki. Şakır şakır.

          Defterdarlıkta sözlü sınav salonuna girdim. Sınav komisyonunda Defterdar, personel şefi, gelir müdürü, bir kişi daha var. Sınava girenin bulunduğu yere okullardakine benzer bir kara tahta, tebeşir koymuşlar.

          Girince adayı tanımaya dair sorulardan sonra ilk olarak bir matematik sorusu sordular. İleride anlatacağım üzere ilkokula başlamadan önce dört işlemi yapabilir olmuşum. Matematikle aram iyi. Bu nedenle kolayca çözdüm.

          Türkçe ve coğrafyadan soruları da bildim.

          Şimdi hatırlamadığım ve doğru cevapladığım bir kaç sorudan sonra Defterdar, en sonunda konumuzla ilgili soruyu sordu;

          - Osmanlı padişahlarından şair olan hangisidir? Ben biraz düşünüp;

          - Efendim ben Kanuni Sultan Süleyman’ın bir kısım şiirini okumuştum. Ama şair denecek kadar fazla şiir yazdı mı, bilmiyorum. Dedim.

          - O zaman Kanuni’nin bir şiirini oku. Dedi. Ben;

          - ..devlet....nefes. sıhhat...

          Diye şiiri sesli olarak hatırlamaya çalışırken defterdar şiiri bildiğimi mi düşündü, veya sabırsızlandı mı bilmem;

"Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,

  Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi"

Dedi. Sonra;

          - Peki dedi. Kabul ediyorum. Yalnız şunu bil. Padişahlardan şair olarak 3. Selim akla gelir. Ama Kanuni de "muhibbi" mahlası ile çok miktarda şiir yazmış. O da şair hükümdarlardan biri. Ve en meşhur, bilinen şiiri de yukarıdaki senin hatırlamaya çalıştığın idi. Tamam. Kazandın. Nereyi istersin. Dedi.

          O zamanki defterdarın adını Sadık Güllü olarak hatırlıyorum ama emin değilim. Yaşıyorsa uzun ömürler diliyor,vefat etti ise Allah dan rahmet diliyorum.

          Köylülerimizden, arkadaşlarımızdan bu bölüme ilaveler yapmak, bekçi emmi ile ilgili anılarını eklemek isteyen olursa yorum kısmına yazabilir. Bunu yazının zenginleşmesi sayarız. Bu konuda tek isteğimiz yorumların kırıcı, yaralayıcı olmamasıdır.

          Sonraki yazımıza (Köyüme Mektuplar-6) ile devam edeceğiz.

          Bütün köylülerimi ve arkadaşlarımı sevgi ve saygı ile selamlıyorum.

Osman COŞKUN

 
Toplam blog
: 14
: 81
Kayıt tarihi
: 14.08.22
 
 

Ben Osman Coşkun. Osmaniye ili, merkeze bağlı Cevdetiye kasabası doğumluyum.Lisans mezunuyum. 35 ..