Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ağustos '07

 
Kategori
Küresel Isınma
 

Bekle de gör şu garip dünyanın halini

Bekle de gör şu garip dünyanın halini
 

Dışı seni, içi beni yakar...

Küresel ısınma ve beraberinde getirdiği sorunlar, Dünya’da olduğu gibi ülkemizde de gündemi uzun süredir meşgul ediyor. Gerek yazılı ve görsel medya aracılığıyla, gerekse düzenlenen konferanslar ve toplantılarda konunun ciddiyeti üzerine konuşuluyor, bildiriler yayınlanıyor. Devletlerin konuya yaklaşımı, bireysel olarak yapabileceklerimiz hepimizi düşündürüyor, endişelendiriyor. Çocuklarımıza daha güzel bir dünya bırakabilmek için elimizden geleni yaptığımızı, yapabileceğimizi düşünürken birden, çok da uzak olmayan bir gelecekte karşılaşacağımızı bildiğimiz, dünyanın yardım çığlıklarıyla dikkatimizi çeken bu yeni durum hepimizi haklı olarak ürkütüyor. Sürdürülebilir bir dünya için artık yapmamız gereken bir şeyler olduğu ortada. Gelecek nesillere olan borcumuzu bu Dünya’yı tüketerek ödeyemeyiz. Farkındalık yaratmaktan çözümün bir parçası olmaya giden yol oldukça uzun ve akılcı uygulamalar gerektiriyor.

Öte yandan, küresel ısınmanın etkileri, gelecekleri kaçınılmaz biçimde çevresel etkilere bağımlı olan birçok halk için de tehdit oluşturmakta. İklim değişiklikleri nedeniyle ortaya çıkan büyük değişimlere uyum sağlamaları için gereken ekonomik kaynaklardan yoksun toplumlar ve yoksul milletler gelişmiş toplumlardan çok daha fazla etkilenmekteler bu değişikliklerden.

İklim değişikliğinin yol açtığı sorunlar aslında insan haklarını da doğrudan ilgilendiriyor. Küresel ısınma nedeniyle ortaya çıkan bu değişimler, çok sayıda insanın sahip olması gereken hakkı da engelleyebiliyor. Yaşama hakkı, fiziksel bütünlük ve güvenlik gibi haklardan söz ediyoruz. Yıllardır yaşadıkları topraklarda hiçbir engel ve yasaklamayla karşılaşmadan yaşama, üretme ve barınma hakkı; sağlıklarını koruma hakkı, geçimlerini sağlama hakkı ve kendi kültürlerini istedikleri gibi yaşama hakkı da bunların arasında. Bu hakları toplumların elinden almak zorunda kaldığımızda neden ne olursa olsun, sorumluluk hepimizindir.

En basit düzeyde bile, endüstrileşme sürecinin bioçeşitlilik üstüne etkisi, petrol, çelik ve kömür gibi yenilenemeyen kaynakların sürekli kullanımı; sanayi üretiminden ve tüketiciden kaynaklanan sera gazı, kloroflorokarbon gibi çevreye zarar veren gazların üretimi gibi kaygılar bir yığın iş problemini de beraberinde getirmektedir. Temelinde yerküreye zarar veren her şey aynı zamanda ekonomik büyümenin getirdiği sorunlarla da doğrudan ilgilidir. Bu noktada hepimizin yanıtlamakta en çok zorlandığı soru ise; çok daha fazla üreterek ve tüketerek yaratılan bu eğilimi tersine çevirmeden, gelecek nesillerin de bizimle aynı standartlarda yaşamasını gerçekten garanti edebilecek miyiz?

“İçinde Dünya olmayan Dünya içinde olamaz.”

Dünyanın içinde olmanın, bize sağladıklarının değerini bilme ve değerine değer katma sorumluluğu yüklediğinin en saf ve açık söylencesi belki de budur. Yeryüzü söylenceleri yaratır, bizlere de bu söylencelerin tadına varmak ya da acısını çekmek düşer. Hangisini tercih edersek…

 
Toplam blog
: 22
: 1798
Kayıt tarihi
: 01.10.06
 
 

1968 yılında Ankara’da doğdum. Klasik Arkeoloji okudum ve Sosyal Antropoloji masteri yaptım. Çevirme..