Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ağustos '09

 
Kategori
Sosyoloji
 

Bela Bartok Osmaniye'de

Bela Bartok Osmaniye'de
 

Bela BARTOK ile A. Adnan SAYGUN OSMANİYE'de bir at arabasında. Kasım 1936


Macar besteci ve halk müziği araştırmacısı Bela BARTOK (1881-1945) Macaristan, Balkanlar ile Orta Avrupa Halk Müzikleri'nin kökenlerini araştırmak için 1936 Kasım ayında Ankara'ya oradan da Kayseri ile Çorum'dan sonra Adana, Mersin ve Osmaniye'ye gelir. Bazı türküleri derler, ses kayıtlarını yapar: Bu derleme sürecinde karşılaşmış olduğu benzerlikler onu çok şaşırtır. Ülkemizin ve OSMANİYEMİZ'in bu gibi özelliklerini dünyaya duyurmuş olan Bela BARTOK biz OSMANİYELİLER in gönlünde fahri hemşehrimiz sayılır.

O'nun bu araştırma gezisine neden ve niçin karar verdiğini yazdıklarından okuyalım:

''Halkevi'nin Ankara şubesince benim davet edilmeme karar verilmişti. Küçük Asya gezimi hazırlayan şartlar bunlardı. Musiki folkloru üzerine üç konferans vermek, bir de Macar orkestra musikisi konserinde yer, almak üzere 1936'da Ankara'ya davet edildim. Ayrıca, Macaristan Bilim Akademisi için Anadolu Türk Halk Musikisi örneklerinden plak doldurmamı sağlayacak iki gezi içinde söz almıştım.

Söylemek bile gereksiz, bu daveti büyük bir zevkle kabul ettim, çünkü gerçek Türk Halk Musikisi (yani Türk köy musikisi) üstüne o sırada hiçbir şey bilmiyordum. Türk halk musikisinden daha önce derlenmiş olan çok sınırlı malzeme sistemsiz bir derlemeydi; bu küçük ölçekli malzemeden de hemen hemen hiçbir şey yayımlanmamış, yayımlanmışsa bile baskısı tükenmişti. En eski, hiç şüphesiz Asya kökenli olan Macar halk musikisi ile Türk halk musikisi arasında herhangi bir bağ olup olmadığını da çok merak ediyordum.

1936 Ekimi'nin sonunda Budapeşte'den ayrıldım, belediye musiki konservatuarındaki plakların tekniğin imkanları ölçüsünde mükemmel olduğunu gördüm. Bu plaklar İstanbul şehir belediyesinin siparişiyle His Master's Voice ile Columbia şirketlerince doldurulmuştu. Çoğu köylü icracılarca doldurulmuş, çift yüzlü altmış beş plak vardı. Plak dizisi 1930'dan itibaren yayımlanmaya başlamış, sonunda toplam 130 kadar ezgi plağa alınmıştı. Bu çok büyük bir miktar olmamakla birlikte, bizim çift yüzlü sadece dört çok mütevazı Macar musikisi plak derlememizle karşılaştırıldığında olağanüstüydü.

Türkler'in hazırladığı derlemenin bir kusuru malzemenin sistemli bir biçimde seçilmemesindeydi. Bu tasarı uygulamaya konulmadan önce plağa alınan ezgilerin hiçbiri mahallinde kaydedilmemişti, öyle ki neyin öncelikle önem taşıdığını, neyin kaydedilmesi gerektiğini de bir bilen yoktu.'' (Kaynak: Türk Halk Müziği Derlemeleri 1937 Budapeşte)

Köy köy kent kent gezerek gerçekleştirmiş olduğu çalışmalarından dolayı Halk Müziği Bilimi ya da Etno Müzikoloji'nin kurucusu olarak bilinen Bela BARTOK 1936 Kasım ayında hasta olmasına rağmen Osmaniye'de: Çona, Çardak, Toprakklar ile Tecirli köylerinde halk müziği derlemeleri yapar.

O dönemin cihazları ile de bu derlemelerin ses kaydını gerçekleştirir. Gelmiş olduğu günlerin soğuk olması ve oruçluğa rasgelmesi yanında kadınlardan da türkü ninni kaydı yapamaması yüzünden istediklerinin ancak çok azını gerçekleştirebilir. Böyle de olsa derlemiş olduğu türküler: Türkler ile Macarlar arasında müzik bakımından da ortak yönlerin bulunduğunu, benzer söyleyiş biçimlerinin yaşamakta olduğunu göstermiştir.

TÜRKİYE'den MACARİSTAN'a döner dönmez yazmış olduğu TÜRK HALK MÜZİĞİ DERLEMELERİ'nde çok ayrıntılı olarak yazmış olduğu pek çok olay yanında özellikle ''Sesli f i l m makinası kullanmak gerekirdi'' diye anlattığı; bugün bile OSMANİYE'de yaşanmakta olan ilginç oluşumu Bela BARTOK'tan dinleyelim:

''Oyuna gelince! Dört erkek oynuyordu, daha doğrusu biri tek başına oynuyor, ötekiler el ele tutuşmuş olarak, ağır ölçülü hareketlerle ona eşlik ediyorlardı. Ama garip olan, iki çalgıcının da birkaç adım ve el kol hareketi ile zaman zaman oyuna katılmasıydı.

Gel gelelim kısa bir süre sonra musıki ve oyun ansızın durdu ve üç oyuncudan biri adeta patlarcasına bir türküye başladı. Yüzünde öyle dalgın, hülyalı bir ifade vardı ki, o yüzü anlatacak kelime bulamıyorum. Türküye çok tiz bir tenor sesle başladı, türkünün sonunda ise yavaş yavaş daha doğal bir perdeye indi.

Yedi sekiz dize kadar türkü söyledikten sonra, çalgıcılar başka çeşit bir halk oyunu musıkisine uygun olarak yeniden ahenk tuttular. Daha sonra da bunu, daha önce olduğu gibi bir sözlü solo izledi. Basit, ilkel fonografımdan basbayağı utandım, çünkü en iyi gramofonlar bile böyle bir sahneyi canlandırmakta aciz kalırdı. Sesli film kamerası kullanmak gerekirdi.''

Macar Etno Müzikolog Bela BARTOK'un Macaristan'da 1937'de yayınladığı plağın kapağında bulunan ve yukarıdaki fotoğrafta gördüklerimiz çok anlamlıdır: Yolculuk arkadaşı büyük bestecimiz Ahmet Adnan Saygun (1907 - 1991)'la birlikte Osmaniye yakınlarında bir at arabasında otururken görüyoruz onları. Bela BARTOK 'un kucağında tutmakta olduğu da o dönemin s e s kayıt cihazıdır. Diğer malzemelerin de ''şınalı at arabasının çubuklarına'' tutuşturulmuş olduğunu görüyoruz.

Bu iki önemli müzik adamının OSMANİYEMİZ'e gelişleri ile ilgili olarak ne yazık ki bu fotoğraftan başka hiçbir görüntü yok elimizde. O günlerde yaşanılanlar ile ilgili olarak da hiçbir derleme yapılmamıştır OSMANİYE'de. Yıllar önce OSMANİYE'de Çardaklı Alibekiroğlu'nun kuzenlerinden esnaf Mustafa Bey ile tanışmış ancak söz konusu ses kayıtları sırasında altı yedi yaşlarında olması nedeni ile o akşam okul önünde olan bitenler ile ilgili olarak pek bir şey hatırlayamadığını söylemişti.

1920'lerde Transilvanya'da bir köyde köylülerle birlikte çekilmiş olan bir fotoğrafına göre de Bela BARTOK derleme çalışmasınıdaki bütün işleri hiç bir yadımcısı olmadan t e k b a ş ı n a omuzlamıştır. İşte bu nedenle de bazı işler işin ya zaman yetmemekte ya da her işi yapayım derken bazı işler de unutulmaktadır. Bu konuda O'nun anlatımları ç o k daha gerçekçidir:

''Bana eşlik eden Türkler için bir örnek oluşturabilecek bir derleme gezisi düzenleyebileceğimi ummuştum, ama düşündüklerimi tam istediğim gibi gerçekleştiremediğim için gezinin pek başarıya ulaşmadığını söylemek zorundayım.

Bu başarısızlığın nedenlerinden biri, hastalığım yüzünden ilk üç gün köylere gidememiş olmamızdır. Öbür nedeni ise her ezgi hakkında nerede, kimlerce, hangi durumlarda vb. söylendiği konusunda kesin bilgi alamamamızdır. Birçok durumda, aldığımız bilgiler pek güvenilir değildi, söylenenlerin çoğu çelişiyordu. Bir başka zorluk da icracılara sorduklarımı bir tercüman aracılığıyla sormak zorunda oluşumdu.

Gariptir, toplu halde türkü söyleyip söylemediklerini, söylüyorlarsa ne zaman söylediklerini bir türlü anlayamadım. Köylüleri toplu halde türkü söylemeye ikna etmek, imkansızdı, bu yöndeki bütün deneylerim hiçbir sonuç vermedi. Çalışmamızdaki üçüncü hata, daha önce de değindiğimiz gibi, türkü söyleyecek kadın bulamamamızdı.

Son hatamız da ezgilerin plağa kaydetmediğimiz kıtalarının sözlerini yazmamış oluşumuzdu. Bütün bu kusurlarına rağmen, derleme oldukça güvenilir, bilimsel açıdan çok ilginç sonuçlar çıkarılmasını sağlıyor. Her şeyden önce uğradığımız seksen kilometre kare kadar genişliğindeki bölgede çok özgül bir ezgi tipi keşfetmiş bulunuyoruz. Kaydettiğimiz doksan ezgiden yirmi kadarı bu kümeye giriyor. Bunlarla eski Macar halk ezgileri arasında çarpıcı bir benzerlik görülüyor, yapı bakımındansa tümü inici denilen tiptedir.''

Bela BARTOK'un bu araştırmasında derlemiş olduğu türküler Macaristan'da bugün ortak kültür eserlerimiz arasında gösterilmekte; birbirinden ç o k uzaklardaki bu iki milletin tarihte karşılıklı olarak dil ve kültür alışverişinde bulunmuş olduklarına inanılmaktadır. Ne ki O'nun bu alandaki çalışmaları kendisine karşıt görüşte olanların ve Sovyetler yanlısı rejimin ''soğuk cilveleri'' sonucu özellikle bütün BALKANLAR için derlemeye başlamış olduğu Halk Müzikleri konusundaki gerçeklerin ortaya çıkmasını engellemiştir.

O'nun da belirtmiş olduğu gibi Balkanlardaki TÜRK-ROMEN-BULGAR ve MACAR halk müziği etkileşimi ortak geçmişimizin bir ürünü olsa gerek. Bu etkileşimin aynı topraklarda zaman zaman içiçe yaşamış olan MACAR(MAGYAR)LAR ile HUNLAR, BULGARLAR, PEÇENEKLER, UZLAR, AVARLAR ve HAZARLAR aracılığı ile olduğundan hiç kuşkumuz yok. Bu konuda O'nun yazmış oldukları gerçekten ç o k ilginç içerikler taşıyor:

''Zaman zaman görülen süslemeler dışında herhangi bir uslup bağdaşıklığı, yoktur; kimilerinde, Macar malzemesinin çok tanınmış ''değişen noktalı ritmi"ni gördüm. Değişmenin güfteye uyma eğilimine bağlı olup olmadığı, bağlıysa ne ölçüde bağlı olduğu ancak uzun incelemelerle belirlenebilir. Ankara'da Orta Anadolulu on üç yaşındaki bir kızdan altı türkü daha derleme fırsatı buldum. Bu altı ezgiden ikisinin on bir heceli Macar ezgilerini andıran bir yapıda ve özellikte olması çarpıcıdır.

Türkler ''yağmur duası'' ezgilerini genellikle bilmiyorlar. Gerek güfte gerekse ezgi yönünden bu türküler, aynı amaca yarayan Yugoslav ve Romen (Dodala, Paparuga) şarkılarına tekabül ediyor; ezgileri ise Macar Slovak yahut öbür Batı Avrupa uluslarının ninnileriyle çocuk oyunu şarkılarına benziyor.

Balkanlar' da çok yaygın olan, Doğulu (Arap?) tarzında belli bir artık ikili dizinin Adana dolaylarındaki köylerde hiç bilinmemesi gariptir. Balkan halkları böyle bir diziyi Türklerden değilse kimden almış olabilirler?''(Kaynak: Türk Halk Müziği Derlemeleri 1937 Budapeşte)

2004'de OSMANİYE Valisi İsa KÜÇÜK tarafından düzenlenen: KARACAOĞLAN'dan BELA BARTOK'a AŞIK FEYMANİ'ye adlı şenlikte Budapeşte Müzik Okul Müdürü'nün çok iyi Türk Sazı çalmakta olduğunu görmüş ve Elimde Küçük Bir Alma Bar (var) adlı Macarca'ya mal olmuş Türkçe bir de türkü dinlemiştik.

Ülkemizdeki halk müziği derlemesinde önemli bir olay olarak niteleyebileceğimiz bu geziyi Bela BARTOK'un bir açıklaması ile bitirmek istiyorum:

''Bugünün Türkiye'si Almanya'nın hemen hemen bir buçuk katı kadar büyük, nüfusu da on yedi milyon kadar. Toprakları bu kadar geniş bir ülkeden derlenen doksan ezgi kesin sonuçlara varabilmek için çok az imkan sağlayabilir. Ancak, bu küçük ölçekli malzemenin yüzde yirmisinin eski Macar musikisiyle benzerlikler göstermesi, sistemli olarak derlenen, daha geniş ölçekli bir malzeme sağlandığında arada daha çok benzerlik noktaları bulunabileceğini düşündürüyor. Bunun sadece bir rastlantı olmadığı ortadadır.''

''Yugoslavların, batı ve kuzey Slovaklarının, Yunanların musikisinde bu tür ezgiler bulunmaz, Bulgarlarda, Transilvanya ve Moldovya Romenlerinde, Çeremislerde (Volga bölgesinde yaşayan Fin-Ugor halkı) ve kuzey Türk halklarında bile bu ezgilere ancak seyrekçe rastlanabilir; buna göre, bu musiki antik, bin yıllık bir Türk musikisi-üslubunun kırıntıları olabilir.'' (Kaynak : Türk Halk Müziği Derlemeleri 1937 Budapeşte )

Bela BARTOK ile Prof. Dr. Ahmet Adnan SAYGUN 'un Hunlar, Avarlar, Peçenekler, Uzlar, Bulgarlar ve Hazarlar ile Osmanlılar'dan günümüze kadar uzanan yolculukta Türk ve Macar (Magyar, Kabar) milletlerinin müzik etkileşimi konusundaki bu çalışmaları en büyük zenginliklerimiz arasında sayılmak gerekir.

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..