Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ağustos '09

 
Kategori
Sosyoloji
 

Tarihiniz bol olsun!

Tarihiniz bol olsun!
 

GELİBOLU YARIMADASI KIYISINDA BİR TÜRK KARAKOLU 1915 Sulu Boya


Tarihçi Teyfur ERDOĞDU arkadaşım çok güzel tespitlerde bulunduğu tarih yazı dizisinin, bugün yayınlanan bölümünde, birikimlerini: Dilbilim, anlambilim süzgeçlerinden damıtarak; bana göre tarihin de tarihçinin de mahiyeti'ni sorgulamaya devam ediyor.

''Keşfedilen tarih, doğru bir tabirdir. Meşhur İngiliz yazar Leslie Poles Hartley’in (1895-1972) şaheseri olan The Go-Between (1953) isimli romanı şu muhteşem cümle ile başlar: The past is a foreign country: they do things differently there. Yani “Geçmiş yabancı bir ülkedir: Orada her şey farklı yapılır.” Tükidides’ten beri yani 2500 yıldır tarihçiler “geçmişi, yabancı bir ülke” olarak görürler ve kendilerini ideolojilerden olabildiğince arındırarak ve başkaları tarafından ehlileştirilmeyi kabul etmeyerek “onların” tarihlerini keşfetmeye çalışırlar.''(Yayın Yeri: http://www.liberalses.com/yazar/teyfur-erdogdu/ehil-tarihci-i-ehli-olan-ehil-degildir.aspx )

Olay bu!
Bana göre TÜRKİYE'de ilk olarak böyle güzel bir yazı dizisi başladı ve bütün ihtişamı ile akıyor!
MALAZGİRT ZAFERİ'nden ''938 Yıl'' sonra olsa da buna şükür!

Boz bulanık bir tarihten apayadınlık bir tarih yazıcılığına doğru yöneldiğimizi anlamaya başladım sonunda. Gerçekten tarihiçiliğimizde yeni bir açılım başlamış durumda. Tanıdığım genç akademisyenler ile bazı tarih öğrencileri geçen yüzyıldaki tanıdıklarımızdan fersah fersah öndeler! Aynı durum Türkçe eğitiminde olduğu kadar fen ve tıp bilimlerinde de gözlenebiliyor. Gençlerimiz çok donanımlı, çok bilgili gerçekten! Neden böyle oluyor, sorusunun araştırılması işi; sessiz sedasız yaşamakta olan toplum bilimcileri geçecek olursak, sanırım YÖK'ün konusu olsa gerek!

Prof. Dr. Nejat GÖYÜNÇ ile Prof. Dr. Ercümen KURAN'
dan duyabildiğim, okuyabildiğim ve anlayabildiğim kadarı tarih bilgisi çok yönlü araştırmaların bir bileşkesi olmak zorundadır:
Tarih, tarihtir! Resmisi, özeli olamaz! Adamına göre tarih yazılamaz. İdeolojik tarih de olamaz. tarih bazı tabuları da yıkabilmeli. Milletler yenilmişler ise bunu en gerçeki bir biçimde öğrenmelidir. Yalan dolan ile hamaset ile tarih olmaz! Belgeler konuşmalı: O belgeler ki en yakınımızdaki Osmanlıca kaynaklardan, yazılı tabletlere, yazılı kayalara ve arkeoloji alanındaki bulgulara yorumlara kadar uzanmalıdır.

Bu durumu toplum bilimci bir yönetmen olarak 1986 ile birlikte gitmiş olduğum: Almanya, Rusya, Çek Cumhuriyeti, Yunanistan, Makedonya, Bulgaristan, Ürdün ve Suriye'de görebilmiştim kendi çapımda! Özellikle Demir Perde'nin yıkılması ve tiranlıkların son bulması ile birlikte bazı ülkelerdeki eski tarih kitaplarının değiştirilğini; geçmişin anlaşılması için arkeoloji müzelerinin daha da etkinleşmekte olduğunu biliyoruz. Ayrıca ir sır gibi saklanan bazı arşivlerin neden açılmadığını; tarihin bazı siyasi mülâhazalar için propagandaya kurban edilmekte olduğunu bilmeyenimiz yoktur.


Kendimize dönecek olursak: Bildiğim kadarı ile tarihimiz hep uydurulmuş :
Birileri yaz demiş, o birisi de yazıvermiş kılıfına uydurarak! Bazan da geçmişin olayları için yalnızca akıl yürütülmüş! Yıllar yüzyıllar sonra oturulmuş yazılmış resmi olarak! Dilden dile, kulaktan kulağa gelenler yazılmış. Az da olsa belgeli birşeyler yazılmaya çalışılmış. Sultan'ın, Halife'nin, Çar ya da Çariçe'nin, Han ya da Hakan'ın, İmparator ya da İmparatoriçe'nin 'turabında' yazılmış çoğu tarih kitabı.

Bence bu gibi süreçlerden geçmiş olan Tarih Yazıcılığı için Teyfur ERDOĞDU'nun tespiti ile söyleyecek olursak; 'keşfedilen - uydurma tarih'' karşısına bir de NELERİ İNKÂR ETTİLER adlı bir akım ile çıkarak yeni bir tarih yazıcılığının kapılarını aralamak gerekiyor.

Bana göre tarihçi biraz da 'kalemşor' olmalı! Meydan okumalı, polemikler yaratabilmeli! Çünkü nice sarı liralar ile 'istikbal uğruna' çarpıtılarak yazılmış olan tarihler öyle ezberler kazıdılar ki hafızalara, onları söküp atmak için yeni nesil tarihçilerin akla-karayı iyi seçmeleri gerekiyor. Yoksa ol 'tarafgirlikler yolu ile yazılabilecek olan tarihler' geleceğimiz demek olan savaşsız yıllarımızı baltalayacaktır!

Teyfur Beyin 20 Haziran'dan bu yana bir buzdağına benzettiği tarihin kelime anlamından günümüzün tarih olgusuna kadar yazmış olduğu özgün açıklamalar ve yorumlar gerçekten çok çarpıcı ifadelerle dolu. Anlatımın içine eğitim, toplum bilim, dilbilim ile arkeoloji de girince yolculuğumuz dolu dolu geçmeye başlıyor.

''Tarih Nedir?''
sorusundan ''Tarihçi Nasıl Çalışır?'' sorusuna oradan da ''Kelimelerin Arkeolojisi''ne geçiş yapabilmek öyle her tarihçinin kalkışabileceği bir çaba olmasa gerek.

Unutmayalım ki yaşamak adlı bilmece ne tarih ile ne de tarihsiz olabilir!

Esen kalınız.
Ömer F. YILMAZ
 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..