Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ağustos '15

 
Kategori
Deneme
 

Belki... Birgün...

Belki... Birgün...
 

İnternetten


Bana bu kaderi yazanın, hayrı ve şerri yoluma çıkaranın sevgisi yüreğimde sonsuz. Siz benim bloğumda yazdığım satırları okurken neler hissettiniz, neler düşündünüz bilmiyorum. Belki bir kısım arkadaşa duygu sömürüsü gibi geldi, belki bir kısmı benim adıma üzüldü. Diyeceğim o ki birçok yüküm vardı. Belki bir kısmını sırtımdan atarım, bir kül yığını gibi hafif kalır omzumda diye düşünerek yazdım. Belki birgün hüzünsüz yazılar da yazarım canım yerine gelir bir bayram havası eser bloğumda. Belki Bir gün…

İzmir… İstanbul'dan sonra bana soğuk geldi. İnsanları sıcak ama şehir soğuk davrandı bana, gülümseyen yüzünü göstermedi. Belki de sadece hastanelerini daha çok ziyaret ettiğim için kızgın bana. Çıksam İzmir'i en  tepeden gören noktasına.  Bir süre için olsa bile baksam uzaklara. Aramıza beton yığınları girmeden açık ufku seçebilsem. Otursam yol kenarına ıhlamurumda dönen kaşığın sesini, trafiğin gürültüsünde kaybolmadan duyabilsem. Başımında bitmek bilmeyen o uğultusu ve dönmesi durur, şakaklarımda yuvalanmış sızı bir parçacık olsun diner mi acaba..

İzmir ve ben… Herkes uyurken gece olsa kaldırsam başımı gökyüzüne. Ay  sessizce doğup, sonra küçülse. Yıldızlarla dolu gökyüzünün nasıl göründüğünü, takımyıldızların, Büyükayı ve Küçükayı'nın ufka doğru nasıl ağır ağır indiğini, onlar ufkun arkasında kaybolmadan tanın nasıl ağardığını keşfederek huzurla gökyüzünü izleyebilirim İzmir semalarında.

Araba kullanmayı çok seven ben. Gizliden alsam arabanın anahtarını çeksem denizin kenarına. Hafiften yağmur yağsa. Dalgaların sesiyle uyurken her şey iyi, güzel, hoş olur mu acaba. O tatlı uykunun ardından, küçük bir köy kahvesinin önüne parketsem arabayı, tahta sandalyelerden birini çeksem otursam köşede bir masaya. Az şekerli bir kahve istesem kendime. Belki zaman bu kadar hızlı geçmeyebilir ve ben daha az düşünebilirim.

Sırtımda beyaz bir elbise, saçımın tek örgüsüne çocukken yol kenarından topladığımız o sarı kır çiçeklerinden taksam . Bir zeytin ağacının altında konaklasam Belki bu kez maviyi bulurum, bir gülün nasıl açtığına şahit olurum. Sırtımı dayasam ağaca, elime okumakta olduğum kitabımı alsam, kelimelerin dünyasına dalsam. Yorulduğumda kitabın sayfasını kıvırıp, yaprakların, dalların, yeşillerin arasından gökyüzüne baksam. Belki seyahat  yazıları da yazarım . O zaman harflerim dört başı mamur olur bu defa bloğum bahar gibi olur.

O tatlı yorgunlukla kimse yokluğumu farketmeden eve dönsem huzurla yatsam yatağıma ve dalsam uykunun sıcacık kollarına, kirpik kirpik üstüne indirip deliksiz bir uyku uyurum belki de. 

Dünya cennet değil elbette, ama cehennem de olmaz. Belki yalnızlığı severim ve sebepsiz bir gülümseme arzusu duyarım ben de. Verdiğim sevinci gururla taşıyacak bir dağ bulurum.

Gelincikler toplarım yeniden. Küçük bir ırmağın denize karıştığı yere, yüksek bir  uçurumdan bakarım korkmadan.

Belki… Bir gün… 

 
Toplam blog
: 146
: 762
Kayıt tarihi
: 02.05.14
 
 

İnsanları ve yaratılmış tüm canlıları severim. Yazmak amatörce de olsa hayatımda bir süredir var...