Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ocak '15

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ben böyle seviyorum

Ben böyle seviyorum
 

Her işin bir yolu yordamı vardır, değil mi? Evde yapılan temizliğin, yemek pişirmenin, hatta televizyon izlemenin bile adı konmamış birtakım kuralları vardır; farkında değiliz ama vardır.

Annem bana hep kızmıştır çok ağır elim var diye (dayak atma anlamında değil, yani hızlı ve pratik değilim). Temizlik yapmaya bir başlarım, akşama kadar sürer. Neden mi? Çünkü birçok ev hanımı gibi kendimi helâk ederek değil, başladım mı bitirerek değil; dura dura, dinlene dinlene, kahve molası, soğuk içecek molası vere vere yaparım. Yani haticeye değil neticeye bakıldığında, hepimiz aynı işi yapıyoruz; sadece siz ertesi gün kamyon çarpmış gibi olup yataktan zor kalkıyorsunuz, bense tam tersi normal bir beden yapısıyla uyanıyorum. Çünkü ben böyle seviyorum.

Yemek pişirirken annem çok hızlıdır, 2 saat içinde bir sürü yemek çıkarır, aynı anda mutfak da derli topludur. Ben de 2 saat içinde onun kadar olmasa da iyi iş çıkarabiliyorum; ancak mutfak savaş alanına dönüyor. Normal anneler yemek pişirme esnasında çıkan en ufak bulaşığı (karıştırma kabı, çırpma teli vb.) anında yıkarken, ben yemeği hazırlarken her çıkanı lavabonun içine koyarım. Yemek işi bittikten sonra o biriken dağ gibi malzemeyi yıkamak son derece uzun sürer. Ama napalım, kural tanımaz bir Koç burcu olarak tarzım bu.

Diyelim ki yarın misafir gelecek. Annem ve tanıdığım bir çok anne hemen telaş içerisine girer, bir oraya saldırır bir buraya. Her şey kusursuz olmalıdır. Misafirler geldiğinde hiçbir aksilik çıkmaması için gereken tüm önlemler alınmalıdır onlar için. Sonra misafirler gelir, planladıkları gibi her şey tıkır tıkır işlemiştir. Kendi deyimleriyle "alınlarının akıyla" bugünü de atlatmışlardır. Ancak hazırlık ve ağırlama aşamasında o iki gün boyunca kendilerini sıkmanın bir yan etkisi olarak ertesi gün mefta olarak dinlenmeye çekilirler genellikle. Oysa ben hiç telaş yapmadan, akışına bırakarak ve mümkün olduğunca sakin kalarak hem hazırlık aşamasını, hem de ağırlama aşamasını, yine onların tabiriyle "alnımın akıyla" atlatmış olurum. Ertesi gün işe gidebilip verimli de olabilirim. Böyle seviyorum ben :)

Televizyon izlerken eğer kumanda bende değilse çok büyük bir dertten muzdarip olurum hep. Evet, kumanda bende değilse, reklamlar başladığında hemen kanal değiştirilir. İşte bu adı konmamış, dolayısıyla hiç kimsenin fark etmediği gelenekselleşmiş bir kuraldır adeta. Bu durumda kanallar değiştirilip nispeten "izlenebilir" bir programa rastlanıldığında, diğer kanaldaki reklamlar bitene kadar onu izlemek amaçlanır. Ama illa ki takıldığınız kanal açıkken diğer kanaldaki reklamlar bitmiş, asıl izlenen programda birkaç dakika kaçırılmıştır! Sinir bozucu bir durum olduğunu düşündüğümden, kumanda bendeyse reklamlar çıktığında basacağım tek tuş, sesini kısma tuşudur. Bir nevi takıntı diyelim, ama hiç olmazsa izlediğim programı kaçırmamış olurum. Ben böyle seviyorum!

Televizyon demişken, magazin dünyasının renkli cazibesine de değineceğim. Hafta sonları televizyonu açmama sebebim bu: Eğer (Türkçesini bilmiyorum) zapping yaparken  magazin programında takılıp kalanlardansanız bana kızabilirsiniz. Ama ben o programlara kat-la-na-mı-yo-rum. Bana bir şey katmadığını düşünüyorum. Sadece beyninizi gereksiz bir şeyle meşgul etmek ve dertlerinizi bir an için unutmak gibi bir işe yarıyor olabilir belki, ancak program bitince dertlerinizi düşünmeye kaldığınız yerden devam ediyorsunuz. Ben zapping yaparken her kanalda birkaç saniye bekleyip öyle değiştiririm, ama magazin programı varsa hiç beklemeden değiştiririm. Bana göre insanlar için en tehlikeli program türlerinden biri magazin programları çünkü. Ha, bir de evlendirme programlarının ve moda / giyim yarışmalarının da öyle olduğunu düşünüyorum.

Alışveriş konusunda, gördüğüm kadarıyla birçok kişi alacağı ürünlerin en ucuzunu bulmak için dolaşır ve bulur. Tasarruf iyi bir şey elbette; ancak x marka mayonez bir markette 35 kuruş daha ucuz diye ben kilometrelerce yürüyemem. Veya birkaç şey alınacaksa, her marketten ikişer ürün alıp alıp çıkanlardan değilim. Ne alınacaksa hepsini tek bir yerden alır çıkarım. Kimse kusura bakmasın, benim için ZAMAN  PARAdan hep daha değerlidir.

Bazıları da, canı yiyecek bir şey istediğinde onun indirime girmesini veya ucuzlamasını bekler. Hiç benim tarzım değil açıkçası. Balık mesela. Canım balık isterse alır pişiririm. Taze fasulyenin fiyatı tavan yapmışsa bile canım istiyorsa alırım. Veya iki-üç çeşit kiraz varsa tezgahta, hangisi iyiyse onu alırım. Yiyecek konusunda tasarruf edemem, etmek de istemem. Ben böyle mutluyum.

Yıllarca giymediğim bir giysi, yırtılmış bir terlik, veya eskimiş bir ayakkabı olduğunda gözümü kırpmadan atarım. Kimileri ise "bir şeye lazım olur" düşüncesiyle kenara kaldırır. Hatta "bir gün lazım olur" anlayışıyla mukavvayı, plastik ayran bardağını, veya yorgana iğne iplikle tutturulmuş nevresimi sökerken çıkan ipi bile atmayan kişiler tanıyorum! Hiç böyle ufak ayrıntıları düşünecek vaktim, çöp gözüyle baktığım şeyleri de koyacak yerim yok açıkçası. Küçüklüğümden beri gördüğüm o "çöp ev"ler beni hep rahatsız etmiştir. İsrafı sevdiğim anlamına gelmesin, ama bu saydıklarım başka bir şey. Ben çöpe çöp gözüyle bakanlardanım. Ben böyle seviyorum.

Bence insanlar kendilerini nasıl huzurlu hissediyorlarsa öyle davranmalılar. Tasarruf yapacağım diye herhangi bir şeyden mahrum kalmamalı, misafir ağırlayacağım diye kendilerini paralamamalı, temizlik yapacağım diye kamyon çarpmışa dönmemelidir. Ânın tadı çıkarılarak da yaşanabilir. Aksi halde çabuk yaşlanırız veya çabuk yoruluruz. Ben KPSS'ye çalıştığım zamanlarda hiç sıkılmadan ve yorulmadan çalışabiliyordum. Hatta çalışmaktan çoğunlukla zevk alıyordum. Eğer bazı şeylerden zevk almıyorsanız hayatta başarılı, işinizde verimli, evinizde neşeli olamazsınız. Angarya işleri bile zevkli hale getirmenin yolları mutlaka vardır, sakın unutmayın. Yaşam tarzınız bu olsun, çünkü hayat çok güzel ama çok kısa. 

 

Not: Yaşamdan zevk almazsanız yaşlandığınızda öfkeli ve aksi bir ihtiyar olursunuz. 

 

ÖZLEM ULUGÖL

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 152
: 1957
Kayıt tarihi
: 19.08.06
 
 

Ortada bir problem görüyorsak bu bizim de problemimizdir. Ve eğer 'birisi'nin bu konuda bir şeyle..