Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Nisan '15

 
Kategori
Doğal Hayat
 

Ben de bir adalıyım.

Ben de bir adalıyım.
 

Biraz evvel televizyon kanallarından birinde izlediğim bir program bugünkü  yazı konumu belirledi. Programda Gökçeada ve oradaki yaşam anlatılıyordu. Bu anlatım sırasında geçen bir deyim dikkatimi çekti. Adalı olmak.

Ada'lı olmanın ne kadar farklı bir olay olduğunu ben de 27 senedir çok yakından biliyorum. Zira ben de bir Ada'lıyım.1988 yılında Marmara Denizinde bir Ada olan Avşa'da bir ev sahibi olduğumda Ada'lı olmanın ne demek olduğunu pek iyi bilmiyordum.

Ada'lı olmak, bir Ada'da yaşamak gerçekten öylesine farklı ki bunu ancak yaşayanlar bilir.Zaten psikolojide de Ada'lı olmak diye bir deyim var.

Önce Ada kelimesinin Latince karşılığını söyleyeyim. Ada isole demekmiş Latince'de. İzole, izolasyon deyimleri de buradan türemiş. Kısacası Ada yalnızlık , izole olmak demek.

Şimdi günümüz şartlarında Marmara Denizindeki bir Ada'da izole olmayı pek inandırıcı bulmaya bilirsiniz.Ama bir zamanlar Adalar ulaşımın çok zor olduğu , bu sebepten ada halkının yaşamlarını birbirlerine destek olarak kendi imkanları ile sürdürmek zorunda kaldıklarını düşünebiliriz. Hoş günümüz şartlarında da bizim Ada'mıza kış aylarında fazla ulaşım imkanı yok ve hava bir patladı mi Ada'nın tüm ana kara ile bağlantısı kopuyor. Bu olay bir çok kişiye korkutucu gelebilir. Zira hala bir doğum veye hastalık durumunda karaya ulaşmak için çok çağdışı yolculuklar yapabiliyoruz. Sadece hastalıkta mı. Geçen yaz eylül ayında dönmek zorunda olduğumuz gün bir fırtına patladı ve bir motorde bata çıka , dalgalar arasında çok zor ve uzun bir yolculukla kendimizi Tekirdağa atabildik.

Ada'ya yaz aylarında İDO nun çalıştırdığı deniz otobüslerinde yolculuğun meşakketini çekenler bilir. İlk defa Ada'ya gelenlerin dalgalı denizde nasıl fenalaşıp hastalandığını tahmin bile edemezsiniz.

Sedece yolculuk mu. Kış aylarında nüfusu 2500  kişi olan Ada, yaz aylarında birden 100 bin kişiyi barındırmak zorunda kaldığında market, hastane, fırın gibi tesisler yeterli olmuyor. Zaten Ada'da hastane yok. Sadece 2 doktorlu bir Sağlık Ocağı var. İki de Eczane. Düşünün o kadar insanın sağlığının ne tehlike içinde olduğunu.

Biz evimizi ilk yaptığımız yıllarda ben iki küçük çocuğumla yalnız kalırdım Ada'da. Hafta içi eşim çalışmak zorunda olduğu için İstanbul'a dönerdi. Komşularım da benim giibi küçük çocuklu idi. Gece ateşlenen çocuğumuza ilaç bulmak için birbirimizin camını çok tıklatmışızdır sabaha kadar.

Şu anda Ada'da bir kaç ATM var ama banka şubesi yok. Yılarca para ihtiyacımızda yanında parası olan birbirine destek çıkmıştı. Hoş Ada'da alışveriş yaparsan tanıdık esnaftan, sonra öderim kavramı vardır. Şimdilerde kredi kartları falan yaygınlaştı da insanlar biraz rahatladı.

Ada'da yaşayanlar birbirine hastalıkta sağlıkta destek olmak zorundadır. Büyük şehirlerdeki bananecilik yoktur Ada'da. Bu da insanları birbirine daha yakın kılıyor.

Hala yaz aylarında özellikle Bayram tatillerinde Ada'da ekmek gıda maddesi sıkıntısı çekiliyor. Bunu bilen Ada ahalisi önceden evlerde savaş çıkacak gibi stok yapıyor. Tabii bir şeyi eksik olan birbirinden tedarik ediyor.Bir apartımanda yaşayan kişilerin birbirini tanımadığı büyük şehirlerimize karşın Ada'da iyi günde de kötü günde de dayanışma devam ediyor.

Bu kadar güzel şeyler anlattım, Ada'da yaşayan insanlar arasında sorunlar yok mu? Olmaz mı? Her insan topluluğunda olduğu gibi kavga gürültü burada da oluyor ama bütün sorunlarına rağmen Ada'lı olmak, Ada'da yaşamak farklı ve keyifli.

Galiba Ada'mı özledim ben.

 
Toplam blog
: 826
: 1068
Kayıt tarihi
: 26.04.11
 
 

Ben emekli bir iktisatçıyım. 21 yıldır bir sanatçı annesiyim. Küçük kızım klasik müziğe eğilim gö..