Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Şubat '07

 
Kategori
Felsefe
 

Ben delileri severim

Ben delileri severim
 

Her insan aynı duyguyu hisseder mi acaba? Demek istediğim şu, “benim hayatım herkesten farklı” duygusu ile mi yaşar insan, yoksa “herkes gibi sıradan ve monoton yaşıyorum” mu der? Çoğunluk ne düşünür? Benim yakın çevremi oluşturan dost ve arkadaşlarımın büyük çoğunluğu sıradan ve monoton bir hayat yaşamadıklarını düşünürler. Bir kısmı ise ki biz bunlara sıradan, düzgün, muhafazakar ve edepli insanlar diyoruz, günlük olağan meşgaleler dışında yaşamlarında başka işler yapacak zamanları olmadığını düşünürler.

Benim keyfim ise, zaman zaman bu farklı limanlara uğramaktır. Deliler ve akıllılar limanları. Her limanın farklı zevki, farklı havası vardır.

Deliler limanım, en fazla bir şeyler öğrendiğim limandır. O limanda kimse başkası ile özel olarak ilgilenmez, kimse bir diğerinin hesabını çıkarmaz. Anıları ve anları var mıdır, sorduğunuzda alacağınız yanıt bile meçhuldür. Her karşılaştığımızda birbirimizle yeniden tanışır, birbirimizi yeniden keşfederiz. Ne bir beklenti vardır, ne de hayal kırıklığı. “No woman, no cry” şarkısı gibi “beklenti yok, göz yaşı yok”tur deliler limanının girişindeki yazı.

Deliler, bizatihi çoğuldur, tekildir, kendileri iledir, başkası iledir, ama özlemeyle de ilgilidir. Anlatırlar, tartışırlar, dans ederler, keyif çatarlar.

Deliler toprağın üzerinde, göğün altında kendi hayatlarına koşarken birbirlerine rastladıklarında selam verip sarılırlar, öpüşür koklaşırlar ve sonra dağılıp koşmaya devam ederler, her karşılaşmada yeniden çoğalırlar.

Akıllılar limanı, durgun, sıcak ve sesizdir, ama bilirsiniz ki sizi birileri sakınıyor, korumaya çalışıyordur.

Akıllılar verdikleri kadarını da almak isterler, koruyorlarsa korunmak, seviyorlarsa sevilmek isterler.

Akıllılar kurallara da riayet ederler, saygı ve sevgi ile ilgili konularda duyarlıdırlar.

Beklentileri vardır akıllıların, o nedenle çok fazla düş kırıklıkları, gönül yaraları oluşur hayatlarında.

Akıllılar çocuklarında eksiklerini tamamlamaya çalışırlar, onları yoğurmaya, onlara şekil vermeye çalışırlar. Çocukları ile ilgili konularda başarılarını ölçerler, çocuk hangi okula girmiş, kiminle evlenmiş veya evlenmesi gerekiyor, bu konular hep onların denetiminde ve kontrolündedir. Kontrolü kaçırınca çok ama çok üzülürler.

Bir istatistik yapılsa eminim en çok şizofren vakasının akıllılar arasında olduğu tespit edilir. Çünkü akıllıların dünyası ile gerçek dünya hiçbir zaman üst üste çakışmaz. Hep çatışır. Zaten şizofreninin tarifi de bu değil midir, “gerçek dünya ile kafandaki dünyanın çakışmaması, çatışması”.

Hayatımın içerisinde ne kadar deli, ne kadar akıllı var biliyorum. Hep delilerle, hep akıllılarla yaşamayı sevmiyorum, o nedenle zaman zaman limanlara uğruyor, limanlardan ayrılıyorum.

Ruhum rüzgarlara salınmak, göklere çıkmak, dağıtmak istediği zamanlarda delilerin arasında deli oluyorum.

Huzur, sükun ve görev ve sorumluluklar bağlamında akıllıların durgun denizlerinde yıkanıyor, akıllanıyorum.

Beni ben nasıl tanımlarım, bunun yanıtı bende yok. Tanımlayacak olanlar, yakınlarımda olanlardır. Belki beni okuyanlardır. Ama beni nasıl görmek istiyorsanız ben o kişiyim desem yanlış mı olur?

Yaşamı şekillendiren bütün unsurlar bizi akıllı olmaya zorluyor, onlara uymaya, onları sorgulamaktan uzak tutmaya zorluyor. Bu kadar akıllı olmak ise beni delirtiyor, sizleri de delirtmiyor mu?
 
Toplam blog
: 283
: 1304
Kayıt tarihi
: 04.12.06
 
 

Nükleer fizik doktoru, şiir yazmaya çalışıyor, kalite yönetim sistemleri danışmanı, öykü deneme yaza..