Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Şubat '17

 
Kategori
Felsefe
 

Ben kimim ben neyim

Kitaplı din inançlarına göre ben insanım. Ben eşrefi  mahlukatım (yaratılmışların en şereflisiyim, en üstünüyüm). Beni tanrı yarattı. Beni tanrı çamurdan yarattı. Sonra içime nefesinden üfledi,   canlandım ( ruhum-tinim-oldu). Ben ilk yaratıldığımda erkektim. Sonradan, tanrı  benim kaburgamdan kadını yarattı.

Sonra, kadınla erkekten tüm kişioğulları ortaya çıktı ve tüm yerküreye yayıldılar.

Tanrı başlangıçta dağı, havayı, suyu yarattı. Beni bundan sonra yarattı. Benimle birlikte bitkileri, hayvanları da yarattı.

Ben yerkürede bir tür sınavdan geçmek için yaratıldım. Buradaki varlığım son bulduğunda canım-tinim- başka  bir aleme gidecek. Orada cennet ya da cehennemde yaşayacağım.

Hind felsefesine göreyse öldükten sonra reankarne-yeniden bedene   kavuşma olayı- olacağım. Yerkürede yaşamımı sürdüreceğim.

Benzer inanış Bektaşilerde de vardır. İnsanlığı-bu alemdeki sınavı -kazananlar yeniden bu aleme kişioğlu olarak döneceklerdir.  Yoksa toprak olup cemadat- nebatat-bitkiler ve hayvanat-hayvanlar-aşamalarından geçip olgunlaşacaklar ve yeniden sınavdan geçeceklerdir.

Bilime göreyse her şey Big-Bang adlı büyük patlama ile başladı. Başlangıçta evrenin her yanına savurulmuş atom altı parçacıklar vardı.

Bunlar bir araya gelerek ilk hidrojen atomunu oluşturdular.  Sonra, diğer atomlar oluştu. Bunların bir araya gelmesi ile yerküre ortaya çıktı. Evrendeki tüm güneşler ve gezegenler oluştu.

Yerküre başlangıçta sularla kaplıydı. Sonra suların derinliklerinde atomlar bir araya gelerek molekülleri oluşturdular. Moleküller de bir araya gelerek ilk tek hücreli bitkileri ve hayvanları ortaya çıkardılar.

Tek hücreli hayvan evrimleşti ve çok hücreli hayvana dönüştü. Bazı çok hücreli hayvanlar doğal afetlerle sulardan karalara çıktılar. Bunların bulundukları yerlerin koşullarına göre dönüşümler başladı. Bu dönüşümlerden biri de memeliler ailesiydi. Ben bu hayvanlar ailesinden gelen bir varlığım. Memeliler ailesinin en gelişmişiyim.Yani, eşrefi mahlukatım.

Big Bang kuramına göre tüm evren ve yeryüzü atom altı parçacıklarla kaplıdır. Benim bedenim de  atom altı parçacıkların  oluşturduğu  atomlardan oluşmaktadır. Gerçekten de, benim organlarım hücrelerden, onlar  moleküllerden, moleküller ise atomlardan oluşmaktadır. Buna göre ben bir devasa atom yumağıyımdır.

Ben  atom kümelerinin ortaya çıkardığı bir çok sistemin bir arada dengeli çalışmasının bir sonucuyum. Nedir bu sistemler?

Solunum sistemi: Ağız-burun-küçük dil-nefes  borusu-akciğerler

Sindirim sistemi: Ağız-dil-küçük dil-yutak-yemek borusu-mide-pankreas-karaciğer-safra kesesi-ince bağırsaklar-kalın bağırsaklar-rektum

Boşaltım sistemi: Böbrekler- kanallar-sidik torbası

Üreme sistemi: üreme organları-erbezi-yumurtalık-böbrek üstü bezleri

Devinim sistemi: Kaslar-iskelet-ara dokular-eklemler(Eller-kollar-ayaklar-bacaklar)

Dolaşım sistemi: Yürek-damarlar

Sinir sistemi:   Beyin-beyincik-omurilik-lenfatik sistem.

Ben şu üç ortamın olmadığı yerde yaşayamam: Hava-su-besinler

Sistemlerimin tümü bu üç ortamdan yararlanıp enerji  üretmek için çalışmaktadır. Devinebilmem ve organlarımı çalıştırabilmem için enerjiye gereksinimim vardır.

Varlığımın bu üç ana öğesine yakından bakalım.

Benimle birlikte tüm varlıkların havaya gereksinimi vardır.

Hava renksiz, kokusuz, akışkan gazlar karışımıdır. Havada bulunan gazlar oksijen, azot, karbondioksit, neon, helyum, metan, hidrojen, xenon, ozon olmaktadır. Havada bu gazlardan başka su buharı ve partiküller-madde parçacıkları- bulunmaktadır.

Bu gazların bulunduğu ortam  yerküreyi sarmaktadır.  Atmosfer denilen bu bölüm 150 km ye kadar çıkmaktadır. Ancak, atmosferin 5 km lik kesimi canlıların yaşamasına elverişlidir.

Her nefeste yarım litre, günde ortalama 12.000 litre hava solumaktayız. Bu gazların içindeki oksijen ateşi yakmaktadır. Bizde de alevsiz ateşi (besinleri)yakmaktadır. Böylece biz ve organlarımız beslenmekte ve devinmekteyiz.

Soluduğumuz havada bulunan gazlardan metan zehirli değil, patlayıcıdır.

Xenon gazı zehirli değildir. Tıpta genel anestezide kullanılmaktadır.

Neon gazı zararsızdır. Kimyasal bağlar ve bileşikler oluşturmaz.

Helyum gazı zehirli değildir. Yanıcı ve parlayıcıdır. Çok alındığında boğucudur. Sesi inceltir.

Dolayısıyla soluduğumuz bu gazlar tehlikeli olmamaktadır. En azından günümüze dek bir tehlikeleri saptanmamıştır.

Kişioğlu hiç nefes almadan normal olarak üç dakika dayanabilir. Su altında bir dalgıç dört buçuk dakika kalabilmiştir. Danimarkalı Stig Sverinsen  su altında nefessiz 22 dakika kalabilmiştir. Amerikalı bir çocuk buzun altında suda altmış altı dakika kalabilmiştir. Çocuğun metabolizmasının(yaşamı düzenleyen kimyasal tepkimelerin tümü)   durma  noktasına gelmiş olmasının  bu durumu sağladığı  anlaşılmıştır.

İkinci temel gereksinimiz suyadır.

Su renksiz, kokusuz bir maddedir. Kızıl dalga boyunda mavi görünür. H2O kimyasal formülüdür.

Hayatın suda başladığına dair bilimsel veriler vardır. Dinsel inançlarda da kişioğlu çamurdan yaratılmış olduğundan orada da yaşamın temelinde su  vardır.

Oksijen  yakıcı, hidrojen yanıcıdır. Suyun kendisi yanıcı değildir. Su içinde mineraller taşır. Saf su kişiye yararlı değildir. Yağmur suyu saf sudur.

İlk doğduğumuzda bedenimizin yüzde 75 i sudur.  Sonra  bu ortalama yüzde 60-70 e iner. Yaşlandıkça bedendeki su oranı azalır.

Doğrudan içeceklerle ve besinlerin içinde olarak alınır.

Su hücrelerin faaliyetlerini düzenler, hücrelerdeki katı maddeleri eritir. Besinlerin sindirilmesine yardım eder. Kanın hacmini ve yoğunluğunu dengeler.  Vücut ısısın ı dengeler. Beyin ve omuriliği dış etkenlerden korur.

Alınan su kana geçer-doku sıvısı olur-hücreye geçer-yeniden doku sıvısı olur-kana karışır-böbreklere taşınır-böbreklerden idrar olarak atılır. İdrarın dışında bedendeki su yun fazlası solunum-terleme-dışkı ile de atılır.

Bedende sıvı yitimi olduğunda en az o kadar sıvı alınmalıdır.

Üçüncü olmazsa olmazım besinlerdir.

Bir lokma ekmeği ısırdığımda  sindirim ağızda başlamaktadır. Dişler parçalar, çiğner. Tükürük bezleri salgısı tükürük kayganlaştırır. Sindirilmeyi de kolaylaştırır.

Dil  yardımı ile lokma yutağa yollanır. Yutaktan yemek borusuna geçer  ve   mideye gider.

Mide giriş kapısından geçer.  Mide besini çalkalar, karıştırır ve ezer. Bunu mide kasları ve mide sıvıları yardımı ile yapar. Besinle gelen mikropları öldürür.

Sindirilmiş besin mide çıkış kapısından ince bağırsaklara geçer. Burada sindirilmiş besinler emilerek kana geçer. Bu arada değişik salgılar salgılanır.  

Besinin arta kalanı-posa-kalın bağırsaklara geçer. Posadaki su ve mineraller de emilir. Artanı  dışkı olarak atılır.

Sindirilmeden kana geçen besinler vardır. Sindirilen ve kana karışan besinlerin başlıcaları glikoz-fruktoz-aminoasitler-suda çözülen vitaminler-su-madensel tuzlar olarak kanla hücrelere taşınır.

İnce bağırsaklardan kapı toplar damarına-karaciğere-karaciğer üstü toplar damara-alt ana toplar damara-yüreğe-atardamara-damarlara-kılcal damarlara-hücrelere geçen besinlerle sistem tamamlanmış olur.

Sindirime yardımcı olan enzimler vardır. Enzimler, kimyasal tepkimeleri dengeli yapan öğelerdir. Aminoasitlerden protein üretirler. Solunum ve fotosentez olaylarını gerçekleştirirler.

Metabolizmaya bağlı olarak vücut ağırlığı-genetik koşullar-diğer sağlık sorunları etkisiyle kişioğlu ortalama 10-14 gün arası aç kalabilir. Bundan sonra ölüm gelir.

Sistemlerin uyumlu çalışmasını etkileyen  olgular arasında güneş ışınları, diğer zararlı ışınlar, mikroplar ve virüsler bulunmaktadır.

Bunların etkisiyle ve diğer fiziksel bozulmalar sonucu kişioğlu organizması bozulmakta ve sonunda ölüm denilen değişim ortaya çıkmaktadır.

Devasa atom kümesi olan bedenim yeniden atomlarına ayrılmakta ve dağılmaktadır.

İşte ben böyle kişiliği ikiye bölünmüş  bir yaratığım.

 
Toplam blog
: 142
: 578
Kayıt tarihi
: 04.09.13
 
 

1940 yılında İzmir'de doğdum İzmir Atatürk Lisesi'ni bitirdim 1961 yılında Mülkiye(Siyasa..