Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ocak '14

 
Kategori
Deneme
 

Ben sana geç kalıyorum

Ben sana geç kalıyorum
 

Bir şafak vakti, güneş her zamanki anlamsızlığıyla gri panjurun arasından odaya doldu. Şarabın bittiği, şarabın yerine kalemin sarhoşluğunun başladığı zamanlar bunlar.

Şimdi öyle bir köşeye bırakılmış defterden yere düşen eski bir not kağıdı gibi düşsem hayatına. Mesela beraber uyansaydık bugün. Sen yine kızsaydın bana uykudan uyanamadığım için ve yine ben seni uyurken izlemekten uykusuz kalsaydım. Şişseydi mavi gözlerim bir tepenin zirvesi misali. Bir adayı saran deniz gibi kahverengi gözlerini sarmak. Tarçın gözlerinin kokusunu içime çekmek. Günün en güzel saatleri olurdu sabah vakitleri.

Mutfakta sakarlık yapmak vardı şimdi sevgilim. Hiç ağlamamış gibi gülüyorsundur eminim. Sırf sen seviyorsun diye ekşi bir limon suyu içmek vardı şimdi. Böyle güzel bir havada çıkıp gelsem mesela ve biz sanılanın aksine böyle bir bahar günü değilde, bir Eylül günü kavuşsak... Özgürlüğüm başlasa esaretinde ve seni özgürlüğümü verdiğin için sevsem. Lakin sen ne olur çok sevme beni. Ben beni sevmenden çok benden korkmanı isterim. Keşke sevmek yerine korksa insan. Deliliğimden korksan, ceketi alıp çıkmamdan korksan, keşke insan biraz korksa, kaybetmekten. O zaman olmazdı bu ayrılıklar, ardına bakmadan gitmeler, limandan demir almalar ve kötü rüzgar alıp götürmezdi beni senden.

Yine her şey bana dair oldu bu mektupta da. Oysa ben duyuyorum seni inan ki. Ne zaman güzel bir havada denize karşı otursam dalgaların ardından geliyor saçlarının kokusu. Mürekkep karası bir gecede riyakarlığa isyan eden bir yağmurun ardından şimşek titretiyor camları da sarılacak bir ben arıyorsun, yalnızsın. Öyle güzel laflı hatunsun ki sadece memleketin adaletsizliğini görünce sayıp sövüyorsun hayata. Ve şundan adım gibi eminim biraz bilseydin Fransızcayı sen de benimle hep Fransızca konuşmak isterdin. Kendi dilimiz olurdu kalabalıkların içinde. Akdenizde sıcak bir ada gibi dururduk. Belki Sardunya, belki Sicilya ya da biraz ötede Kıbrıs... Sen beni Mağusadaki kaleye sürgün ederdin ve orasıda senin kalbin. Saat yine seni 10 geçiyor, ben yine sana geç kalıyorum lakin. Kapını kırarcasına çalasım var. Seninde hayatına yalnızlık bir tiranlık kurmuş, pamuk şekerin ardına gizlediğin umutlarına zulüm eder olmuş. Seni alıp bu diyardan gidesim var.

Şimdi Mağusa kalesinin sokaklarında denizi gören bir yer arıyorum. Hiçbir yerde mavilik görünmüyor ama kokunu alabiliyorum. Sevmeye tövbeli içimde biri var. Ucu ince bir bıçak gibi giriyor içime yavaş yavaş. Sevgilim ben sana geç kalıyorum...


 Emre Erden/Mavi Şair  

 
Toplam blog
: 203
: 322
Kayıt tarihi
: 16.11.13
 
 

1991 İskenderun doğumlu. EMU Mütercim Tercümanlık, Amasya Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği mezun..