Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Eylül '10

 
Kategori
Deneme
 

Beni çeken bir şey var bu evde, bilmiyorum neden..

Beni çeken bir şey var bu evde, bilmiyorum neden..
 

Zorba fiilminden


<ı>Her sabah ve her akşam dönüşte önünden geçerken göz ucuyla bakıyorum illaki. Öylece duruyor soluklaşmış mavi renkte tahta kepenkleri ve yer yer sıvası dökülmüş beyaz renkli duvarları ile.

<ı>Beni çeken bir şey var bu evde, bilmiyorum neden.

<ı>Önünde kocaman bir incir ağacı evin yarısını kapatmış, eski bir Rum evi. Hem gizlenmiş hem de aralardan kendini göstermek istermiş gibi. Aslında daha çok “ben buradayım, gel beni gör, hisset, dokun, yaşa, birlikte soluk alalım” der gibi. Bahçe kapısının demir parmaklıklı kapısı sanki az özce birisi aceleyle çıkmışta kapatmayı unutmuş gibi aralık. Terkedilmiş, boş, evin önündeki asmalar kimbilir ne zamandan kurumuş öylece kalakalmış. Sanki bir sırrı saklar gibi duruyor. Bir zamanlar orada yaşayanların, muhtemelen çoktan bu dünyadan ayrılmış olan eski sahiplerinin solukları dolanıyormuş gibi geliyor. Sanki her an kapıdan siyah elbisesiyle bir kadın çıkıverecekmiş gibi.

<ı>Beni çeken bir şey var bu evde, bilmiyorum neden.

<ı>Kimler yaşadı kimbilir. Bir kadın hayal ediyorum nedense, siyah elbiseler içinde, siyah uzun saçları belinde. Simsiyah gözlerinde yılların gizemini, öfkesini taşıyan, gizemli eve yakışan, gizemli bir kadın. Belki yalnız yaşayan bir kadın. Yalnızlığı yüzündeki çizgilere yerleşmiş bir kadın. Nedense Zorba filmindeki gibi bir kadını yakıştırıyorum bu eve. Kafamdan bir hikaye uyduruyorum. Aradığı, beklediği gibi bir aşkı bulamamış ama yıllarca bulacağına dair umutlarından hiçbir zaman yılmamış sevmeyi, sevildiğini, sevgiyi bilen ama değerini, dengini bulamamış bir kadın.

<ı>Belki yıllar sonra bir gün, en umudunu kestiği anda, derinlerden elinde bir yıldızla aşk gelivermiş, kendini yıldızlı kollara bırakıvermiş, baştan aşağı yıldız parıltısına kesivermiş. Ama sonunda bulduğu, kollarında huzura kavuştuğu, her büyük aşk gibi en imkansız, en olmaz, en yan yana durulmaz bir aşk değil miymiş. Kadın aşkla da, aşksız da hep yalnız, hep tek başına olmayacağını bile bile hep ruhunun yarısını tamamlayanı beklemiş, beklemiş, beklemiiiiiş, bir gün gelmiş ama aynı çatı altında, aynı sofrada, aynı yatakta olamayan, olmayan zor bir aşk değilmiymiş. Öyleymiş…ve bir gün bu dünyadan hiç bir zaman gerçekleşmemiş özlemleriyle, bekleyişleriyle, istekleriyle gidivermiş. Hayat, ilk haykırış ve son soluk arasında zamana sığdırılanlar, bazen sığdıramayıp zamandan taşmaya çalışanlar, zorlanan anlarla, iki kirpiğin buluşması aralığında geçivermiş. Siyah elbisesiyle, siyah saçlı, siyah gözlü bir kadın. Hüznünü duvarlara, mavi kepenklere, incir ağacına, pencerenin ardında perdelere asılı bırakmış sanki hiç yaşamamış gibi yok oluvermiş.

<ı>Öyle bir ev işte…

<ı>Öyle bir hikaye uydurdum bu eve…

<ı>Beni çeken bir şey var bu evde, bilmiyorum neden….

 
Toplam blog
: 78
: 874
Kayıt tarihi
: 03.10.08
 
 

Yaş olarak 35 dolaylarında, bir arkeoloğum. Çoğu zaman eksileri artılarından fazla da olsa mesleğ..