Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Eylül '10

 
Kategori
Deneme
 

ZAMANIN YÜREĞİNDEN DÖKÜLEN MEKTUPLAR

ZAMANIN YÜREĞİNDEN DÖKÜLEN MEKTUPLAR
 

Ne güzeldi beyaz kağıtlardan akan sözcüklerin sevdiklerimize yol bulması. Dağları aşarak, yollar boyunca koşar adım gelen mektuplarımız vardı. Zamana mühürlediğimiz sözcüklerimiz sevdiklerimizin ellerinde defalarca okunduktan sonra en gizli köşede saklanırdı. Dilimize Arapçadan gelen mektup sözcüğü birisine gönderilen yazılı kağıt anlamına gelir. Türkçesi ‘betik’ olan mektubun tarihçesine baktığımızda ilk posta örgütünün Persler tarafından kurulduğu bilinmektedir. Romalılar ise en iyi belgelenmiş posta sistemine sahip millettir. Elde edilen en eski örnekler Mısır firavunlarının diplomatik mektupları ve Hitit krallarının Hattuşa arşivlerinde bulunun mektuplarıdır. Bunlar birçok kaynakta bulunabilecek bilgiler. Asıl önemli olan ise mektupların bizim kişisel arşivlerimiz olduğudur. Tabi böyle bir mektup arşivimiz varsa! Sevdiklerimizden gelen o mektuplar sevginin birer belgesidir ki asla zamana yenik düşmezler. Sevginin emek olduğunun en güzel göstergesidir. Çünkü mektup yazmak gerçekten emek isteyen bir iştir. Mektubu yazdığınız kağıttan tutun da kullandığınız kaleme kadar özenle seçersiniz. Sonrası sözcükler, asıl iş oradadır işte. Bir zamanlar mektuplarda en güzel sözcükler için zahmet çekenler zamanla o sözcüklerin değeri de öğrendiler sanırım. Günümüzde değersizleşen birçok şey gibi sözcüklerin değeri de kayboldu. Oysa şimdi sadece ders kitaplarında yer alan mektup sözcüğü yaşamımızdan kayıp gitmekte. Bence insanın kişisel gelişiminde yazmak önemli bir rol oynamakta. Yazı insanlığın gelişiminde nasıl en önemli rolü üstlenmişse insanın kendi yaşamında da büyük bir önem taşımaktadır. Mektuplar bizi yazmaya mecbur eden, her kesimden insanın ihtiyaç duyduğu bir türdü. Mektuplaşmanın sona erdiği son yıllarda ne yazık ki ömrünü hiç yazmadan tamamlayan birçok insan olacak. Kitapları çok sevmeyen bir toplumun bir de hiç yazmaması ne acı. Yazma ister istemez bizi disipline eden, özne yapan, etkenleştiren bir eylemdir. Yazarken düşüncelerimizi yeniden gözden geçirir, sözcüklerimizi özenle seçeriz. Ayrıca yazı sabırdır. Mektuplar ise bu sabrı öğreten en güzel tür. Sabırla yazılan bir mektubun cevabını büyük bir sabırla günlerce bekleriz. Telefonlarda alelacele edilen sözcüklere hiç benzemez oradaki sözcükler. İnsanın yüreğinin sesi gelir satırlardan. Yazanın emeğidir ellerimizle tuttuğumuz. Bizim için verilmiş bir emek. Kim bilir kaç kağıt harcanmıştır? Beğenmeyip de yeniden yeniden yazılan bir satır en güzel haliyle karşımızdadır. Bazen yanı başımızda en yakınımızdan hiç duymadığımız sözleri bir mektubun satırlarında görürüz. Yazı cesaretlendirir insanı korkularından arındırır. En yürekli halimizle en yürekli sözcükler dökülür yazıya. Yüreğimiz ile beynimiz arasında bir yerde durur sözcükler. Hem düşünür hem de yüreğimizin sesini duyarız aynı zamanda. İnsanın kendine en yakın olduğu çok yaklaştığı bir andır böyle anlar. Belki yazmaktan korkanların asıl korktukları şey kendileri ile karşılaşmaktır. Maskelerin bir an olsun yok olması mıdır insanı korkutan?


Otoriter bir babanın ‘Seni çok özledim yavrum’ deyivermesi gibi satırlarda. Artık mektuplaşmayı bıraktık. Mektup yazmaz olduk. Uzak dostların da elleri yavaşça kaydı avuçlarımızdan. Uzun uzun anlatacak bir şeylerimiz yoksa dostluklar sürer mi bir ömür boyu? Onlarla yapılan telefon konuşmaları yeterli olur mu ? Yazıda olduğu gibi özenli ve sabırlı değildir sözcüklerimiz artık. Dostluğun derinliği ancak bir yazıda vardır. İnsanın içsel gelişimi yazmadığı zaman durur. Her satırda yeni keşifler yaparız kendimizle ilgili. Gündelik yaşamda uzaklaştığımız birçok şey, yazma alışkanlığı ile bize yeniden yaklaşır. Gündelik konuşmalar üretkenlik istemez. Sadece tekrarlar vardır. En acımasız, en terbiyesiz sözcükler konuşurken dökülür ağzımızdan. Yazma edeptir. Bizi anlatan en kalıcı belgedir. Keşke mektuplar yaşamımızdan hiç gitmeseydi. Bazılarımız için zorunlu da olsa bir yazma alışkanlığı idi. İnsanın mektuba ihtiyacının olması yazmanın hep yaşamımızda olmasıydı. Artık ona ihtiyacımız yok! Sözcüklere de ihtiyacımız kalmadı. Hepsini bilgisayarlarda, kısa mesajlarda kuşa döndürdük. Yazmaya sabrımız da yok. Uzun uzun anlatacak bir şeyimiz kalmadı. Sanki birden içimiz boşaldı. Teknoliji ile birlikte insanın içini de boşaltılar. Yazının bulunması nasıl bir dönüm noktasıysa yazının kaybolması da insanlık için bir dönüm noktası. Yazıdan uzaklaştıkça yeniden ilkelleştik. Yaşamayı sadece temel ihtiyaçlar olarak algılatıp günlük yaşamımızda havada uçuşan sözcüklerle yaşıyoruz. Konuşurken kanatlanan sözcükler, yazıda satırlara konuyorlar. Daha ağırlaşıyor, derinleşiyor, bilgeleşiyorlar. Satırlar halinde bütünleşiyorlar. Sözcüklerin bütünleşmesi asıl bizim bütünleşmemizi sağlıyor. Savrulan düşünceleri, dağılan duyguları topluyor. Toplanmak ise bütünleşmek. Tamlaşma çabası. Her yazıda insan buna biraz daha yaklaşıyor. Hem birey olarak hem toplum olarak buna çok ihtiyacımız var. Yeniden yazıyı keşfetmenin zamanı gelmedi mi? Mektup sözcüğünü başka bir açıdan değerlendirecek olursak da zaman içinde bir topluluğun sesi olan dergilerin bir sonraki kuşağa gönderilmiş mektuplar olduğunu düşünebiliriz. Küçük edebiyat grupları bir dergi ile geniş bir aile olma yolunda ilerlerken zamanla yok olsalar bile derginin çıktığı zaman diliminin, toplumun ruhunu, edebi anlayışını geleceğe taşımaya devam ederler. Dergiler zamanın içinden gelen mektuplardır.


Tarihleri eskidikçe geçmişle aramızda bir köprü oluşturur. İlk yazma deneyimlerini paylaşmaya cesaret edenler için en güzel mekandır. Usta yazarlar ile çırakların bir arada olduğu bir paylaşım yeri. Aynı mektuplar gibi bazen bir derginin yollarını gözleriz. Onu elimize heyecanla alırız. Sanki uzak yollardan gelen dost mektupları gibi karşılarız onları. Mektuplar teknolojiye yenik düştü ama umarım dergiler daha uzun yıllar yaşar. Artık bir dostun mektubu gelmese de tanımadığımız dostların yazıları ile ısınır içimiz.
 
Toplam blog
: 36
: 2748
Kayıt tarihi
: 14.10.08
 
 

1970 Kaş doğumluyum. Trakya üniversitesi edebiyat fakültesinden 1992'de mezun oldum. Halen edebiy..