Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ağustos '13

 
Kategori
Siyaset
 

Benim içinde ağlar mısın?

Benim içinde ağlar mısın?
 

Analar Ağlamasın!


Dün gece sizi yukarıdan seyrettim, televizyon kuruluşunun frekanslarından ulaşan gözyaşlarınızın buharı buraya da ulaştı.  Mısır’daki olaylarda ölen bir babanın kızı Esma’ya yazdığı mektup okunurken, için için ağladınız.

            Biliyorum siz de bir babasınız…

            Şu anda evlatlarınızla birliktesiniz. Onların bayramlarda “Nasılsın baba?” deyişleriyle mutlu olursunuz… Oğullarınız, “Baba işlerimizi büyütüyoruz, yeni gemiler yolda…” sözlerini belki de gururla işitiyorsunuzdur. Biliyor musunuz,  babam artık benim sözlerimi işitemeyecek! Eskiden konuştuklarım kulaklarında çınlasa bile hep yüreği sızlayacak, yorulan kalbi benim yokluğuma nasıl dayanacak, bilemiyorum… Beni her sabah bin bir güçlükle uyandırıp “Oğlum okuluna geç kalacaksın…” ve uyandığımda da annemle birlikte; “Oğlum kahvaltı yapmadan sakın çıkma!” sözlerini artık söyleyemeyecekler!

            Benim içinde ağlar mısınız,  başbakanım?

            Gökyüzünden aşağıya baktığımda dünya gerçekten içinden çıkılmaz bir halde gördüm. Emperyalist ülkelerinin oyununa gelen Müslümanlar birbirlerini katlediyor!  İnsanların çıkarları için yapamayacakları kötülük yok! Para insanları esir almış, bir nevi kendine köle yapmış! Ve ülkeler zayıf bulduğunu bir vampirin kan emmesi gibi sömürüyor.  İşte bunca derdin arasında sizin gözyaşlarınızı gördüm.  O gözyaşlarınız arasında Mısır’da öldürülen Esma’ya üzüldünüz. Onu kendi kızınız yerine koydunuz ve onun yokluğunu kendi kızınız ile özdeştirdiniz de yüreğiniz bu empatiyi kaldıramadı ve gözyaşlarınız sonunda sel oldu… Üzülmeyin, Başbakanlarda ağlar… Bakınız, Allah’ın huzuruna geldiğimden beri ailemin ağlamaktan gözyaşının damarları kuruduğunu hissediyorum…

            Kur’an’ın Hucurat Suresi’nin 11. Ayetinde Allah, “… Bir topluluk başka bir toplulukla alay etmesin. Alay ettikleri kendilerinden hayırlı olabilir. Birbirinize kötü lakaplar yakıştırmayın…” demesine rağmen, bir İmam Hatipli olarak bana “Çapulcu ve Kemirgenler” yakıştırmasını keşke yapmasaydınız.

            ‘Övdüğünüz, ödül verdiğiniz ve destan yazdılar’ dediğiniz emrinizdeki polislerden bazıları ellerine geçirdikleri sopalar ve vurdukları tekmelerle geleceğe umutla bakan, bilgileri doldurduğum ve ülkem için harcayacağım beynimi dağıttılar. Kaç kişi olduğunu bilemediğim gözü dönmüşlerin arasından nasıl sıyrıldığımı ve kendimi hastaneye nasıl attığımı bilemedim. Yaşama tutunmak istedim ama olmadı.  Annem ve babamın başucumda günlerce gözyaşı içinde umutlu bekleyişlerini gördüm. Onları sevindirmek isterdim ama gücüm yetmedi. Bir düşünsenize başbakanım, oğlunuz bir köşede kendini bilmezlerce tekmelendiğini, ellerindeki sopalarla vücudunun paramparça edildiğini ve annesinin sütüyle beslenmiş kanın beyninden fışkırdığını ve bir gün solgun bir benizdeki gözlerin hayatı terk edişini…  Allah korusun hayali bile ne kadar kötü değil mi? Biliyorum sizde babasınız, baba!  Bu satırları okuyan hangi baba ağlamaz ki?

            Benim içinde ağlar mısınız,  başbakanım?

            Öylesine güzel hayallerim vardı ki, anlatamam! Okulumu bitirdiğimde, iş bulmanın biraz zor olduğu ülkemde,  geleceğim hayallerimdi. Belki de sokaklarda ki isyanım bunaydı. Babamın beni zor bütçesi ile okutmasının zorluğunaydı isyanım! Gençtik… Sokaklarda derdimizi anlatırken polisin hemen biber gazı sıkmasınaydı isyanımız!  Kimse bizleri anlamak istemedi… Dinlemedi… “Bu da onların demokratik hakkıdır” demediler! Bizlere hep terörist gözüyle baktılar. Sapla samanı ayırmadan tekme-tokat girişip, bir böcek gibi biber gazıyla boğarak geleceğimizi karartıp, gençliğimizi elimizden aldılar!

            Şimdi ağabeyim bensiz odamızda kim bilir nasıldır? Onunla kim tavla oynayıp, şakalaşacak, o şimdi derdini kime açacak? Biliyorum o da annemler gibi bir köşede kanadı kırık ve hayattan kopuktur. Özledim onları başbakanım, çok özledim!

            Ağlayın başbakanım ağlayın! İnsan ağladıkça açılır ve gerçek duygularıyla baş başa kalırmış. Ağladıkça yaptıklarıyla yüzleşirmiş…

            Esra’nın babasının mektubuna ağladığınız gibi,  benim içinde ağlar mısınız?

 

Ertuğrul Erdoğan

Ağustos 2013/Bursa

www.erdoganleedebiyat.com

 
Toplam blog
: 300
: 466
Kayıt tarihi
: 06.05.08
 
 

Ertuğrul Erdoğan, 1958 yılının sonbaharında Ankara'da doğdu. 1968 -1980 yılları arasında babasını..