- Kategori
- Bilim
Beşinci boyut var mıdır?
Eski Yunanda iki boyutlu bir yerküre vardı. Yerküre düzdü. Bu nedenle boyut olarak en ve boy vardı.
Eski bilginler iki boyutlu olan üçgenler ve dairlerle uğraştılar. Mimaride de bunları bol miktarda kullandılar. Daireden oluşan sütunların üzerine üçgenleri ya da dikdörtgenleri oturttular.
Bu sırada Mısır’da firavunlar kare ve üçgenlerden oluşan piramitler yapıyorlardı .Onlar, astronomide ilerlemiş olduklarından üç boyutluluğa inanıyorlardı.
Ptolemaios(Müslümanlar Batlamyus demişlerdir)adlı Yunanlı bilgin(Babasının Mısır'lı olduğuna dair de söylentiler vardır) çağına göre astronomide ,coğrafyada , ve matematikte çok gelişmiş kuramları ortaya koymuştur.
Buna göre yerküre düzdü ve güneş ve yıldızlar yerkürenin çevresinde dönüyorlardı. Bu inanış Hristiyan kilisesince benimsenmiş ve orta çağ karanlığı bitene dek bilim evrenine egemen olmuştu
İki boyutlu yerküre inanışı uzun süre islam da dahil insanlığın temel inanışı olmuştur.
Bunda, kitaplı dinlerin payı büyüktür. Benim çocukluğumda bile- 1940 lı yıllar- yerkürenin düz olduğuna ve öküzün boynuzları üzerinde durduğuna inananlar vardı. Artık yerkürenin uzaydan mavi bilya görünümlü yuvarlak olduğunun resimleri okul kitaplarında vardır.
Oysa eski Yunanlı bilgin Pisagor yerkürenin yuvarlak olduğunu ileri sürmüş ve bunu güneş ışınlarının durumu ile kanıtlamağa çalışmıştır.Ondan önce de Babillilerin yerkürenin yuvarlak olduğunu bildiklerine dair kanıtlar vardır. Ancak, bu görüş taraftar bulmamış ve herkes Ptolemaios'un kuramına inanmıştır.
Orta çağa dek süren karanlık dönemden sonra üç boyutlu bir yaşam başladı . Yerkürenin yuvarlak olduğu ileri sürüldü ve en-boy-yükseklikten oluşan üç boyutlu döneme geçildi.
Bunu sağlayan ünlü bilim adamı Galileo Galilei dir. Dünyanın yuvarlak olduğunu ve kendi çevresinde ve güneşin çevresinde döndüğünü ileri sürdüğünde Hristiyan kilisesi onu Engizisyona(işkenceli dinsel yargı)sokmuş, o da canını kurtarmak için yerkürenin düz olduğunu ve dönmediğini itiraf etmştir. Ancak, mahkemeden çıkınca ayağını yere vurmuş ve "Siz isteseniz de istemeseniz de dünya dönüyor"diye bağırmıştır.
Bundan sonra başlayan yeni çağda astronomi- matematik-fizik-kimya ve biyoloji bilimlerinde büyük gelişmeler yaşandı.
Atom bombalarının kullanıldığı yirminci yüzyılda atom çağına girildi .Bu çağda Einstein bu üç boyuta dördüncü boyutu ekledi. Zamanın dördüncü boyut olduğunu ileri sürdü ve bu bir genel kabul gördü.
Diğer boyutlarla oynanabildiği gibi dördüncü boyut olan zamanla da oynanabileceği görüşü ortaya çıktı. Zaman bükülebilirdi.
Einstein’ın da belirttiği gibi zaman düz bir çizgi gibi değildi .Eğilip bükülebilirdi .Zamanın bu eğilip bükülmeleri nedeniyle zamanda yolculuk tartışılmaya başlandı . Zaman eğilip bükülebiliyorsa o zaman zamanda geriye-geçmişe- ya da ileriye-geleceğe- zıplamalarla yolculuk yapmak olanaklı olacaktı.
Bundan sonra beşinci boyut var mı tartışmaları başlamıştır.
Günümüzde beşinci boyutun varlığı-her zaman olduğu gibi- iki ayrı kanaldan tartışılmaktadır.
Beşinci boyutun varlığı matematikte-geometride-fizikte- ileri sürülmektedir.
Beş boyutlu uzay modeli matematikte ortaya çıkmaktadır. Günümüzde fizikte de beşinci boyut vardır.
Beşinci boyut, var olan üç boyut ve göreceliliğin boyutu olan zamanın ötesinde ve dışında varsayımsal bir boyuttur.
Varlığı kanıtlanmamıştır. Kuramsal bir kavramdır.
(M-)kuramı, yedi tanesi atom altında kalan 11 boyutlu uzay-zamanın varlığını ileri sürmektedir. Bu matematikte ileri sürülen bir kuramdır
Hologramlar üç boyutludur. Bu durumda iken dördüncü boyut eğrilik yolu olduğunda beşinci boyut ortaya çıkar. Beşinci boyutun geometriye uygulanmasından politoplar ve hiperküreler ortaya çıkarılmıştır.
Ancak fizikte üç uzay boyutu ve bir de zaman boyutu hala kabul gören kavramlardır.
Buna karşın; Süper sicim kuramı 10 boyutlu fiziksel uzay;
M kuramı, 11 boyutlu fiziksel uzay;
Bozonsal-bir grup atom altı parçacıkları- sicim kuramı ise 26 boyutlu fiziksel uzay olduğunu ileri sürmektedir.
Bu boyutların tümü yerküresel değil, uzaysaldır.Hepsi de atom altı parçacıklarla, mikro kozmoz ile ilgilidir.
Gelelim beşinci boyutun yarı bilimsel açıklamalarına.
Buna göre tüm varlıklar dönüşürler, değişirler. Bizlerin dönüşümümüz beşinci boyuta geçmek demektir. Buna ,gezegensel biliçliliğe geçiş de denilmektedir.
Eski kendimiz-dönüşmeden önceki kendimiz-üç boyut alışkanlıklarımızdır.
Yeni benliğimiz belirsizdir. Biz olmaktır .Beşinci boyut, bir başkasında yaşama sevincini çoğalttıkça ve diğerlerine hizmet ederek yaşamı destekledikçe görünür olacaktır.
Üç boyutta zaman çizgiseldir, öyle algılanır. Oysa; zaman döngüseldir. Dört ve beşinci boyutlar bu nedenle vardır.
Beynimizin yüzde onu kullanılabilen bölümdür . Bunun dışındaki beynimiz; dört ve beşinci boyutlarda bulunmamızı sağlar.
Değişimde ışık enerjileri ve frekansları artar . Bu da dört ve beşinci boyutlara geçmemizi sağlar. Bu gördüklerimiz, yaşadıklarımız astral alem ya da düşlerdir . Bunlar, dördüncü boyutta olmaktadır.
Dördüncü boyuttaki düalite yaşamı-iyi ve kötü, güzel-çirkin gibi-ve paradokslar(bir şey hem olabilir hem olmayabilir)dan kurtuldukça birey yürek gözüyle yaşama başlar. Bu beşinci boyuttur.
Gerçekte bizler ve tüm varlıklar, uzun bir zaman tünelinin içinde(dördüncü boyut) parlak nurdan oluşan tünel çıkışına doğru(beşinci boyut) düşe kalka ilerlemekteyiz. Sonunda, tünelin ucundaki parlak nurda yok olup gideceğiz ya da biçim değiştireceğiz.
Bizim gibi güneşimiz ve çevresindeki gezegenler(belki de içinde bulunduğumuz gökadası da) bir geniş zaman tüneli içinde devinip durmaktadırlar ve onlar da tünelin ucundaki nurdan ışığa kavuşacaklar ve beşinci boyuta geçip bir karadelikte yok olacaklar ya da biçim değiştireceklerdir.
Beşinci boyut bizlerin enerjiye dönüşmüş durumumuzdur. Burada, elmayı düşünmemiz yetmektedir .Elmayı anında elimizde bulmaktayızdır.
Beşinci boyuta ulaştığımızda hiç kuşku yoktur ki "altıncı boyut var mı"sorusunu soracak ve o boyuta ulaşmaya çabalıyacağız.