- Kategori
- İlişkiler
Beyaz atlı prensini bekleyen kızlar gibi yaşıyoruz hayatı.
İnsanların genelde iyi niyetli olduklarına inanıyoruz. Bizi kandırmazlar, aldatmazlar hatta o kadar gözümüzün içine baka baka konuştuklarına göre yalan da söylemezler diye düşünüyoruz.
Fazla beklentili olmak deniyor buna belki de. Ya da saf ve salakça güvenmek oluyor kimi zaman.
Bu durumlar yine iyi, küçük aldanmacalar sınıfına sokuyorum bu durumları.
Bir de daha kanırtanı var.
Düşünsenize başka bir insanın hayatına sudan sebeplerden dolayı hatta sebepsiz olarak bile kast edecek insanlarla dolu etraf.
İyi niyetli insanların başına kötü şeyler ya da bir takım tuhaflıklar geldiğinde üzülüyoruz.
Kötüler için ise çeşitli beddualar ediyoruz. Lanetler okuyoruz.
Kötülere pek bir şey olmuyor. Ya da oluyorsa da artık neden sonra oluyor. Etkisiz artçıllar.
Bunun bir sebebi yani onlara bir şey olmamasının sebebi sanırım kişilerin bizzat kendilerini bilmesinden kaynaklanıyor.
Eğer o nevrotik ve hakikaten kötü bir ruh taşıyan insanlardan değilsek...beyaz atlı prensini bekleyen kızlar gibi yaşıyoruz.
Ha o kötülere hiç bir şey olmuyor...hakikaten onlar daha da rahat yaşıyorlar.
“Ne zaman oluyor” diye soracak olursanız?
Bence ancak kendilerinden de daha kötüsü karşılarına çıktıklarında zarara uğruyorlar...o da her zaman değil.
Belki.
Bazen.
Çünkü hep bir şekilde hazırlıklılar.
Bence deliksiz, süper bir uyku çekiyorlar.
Çünkü zaten kötülüğü yapmama imkanları varken düşünememişler ve afiyetle, büyük bir zevkle yapmışlar.
Bir de yastığa kafalarını koyduğunda uykularından mı olsunlar?