Beyaz melek ve dokuz günlük tatil

Gün boyu yediğim tatlıların ve içtiğim kahvelerin midemdeki savaşıyla oturdum televizyonun karşısına…

***

“ Benim baklavam başkasınınkine benzemez!”

Kimse kusura bakmasın ama bütün baklavalar birbirine benziyor...

“Baklava yemesek?” Bu cümleyi söylerken muhataba gözlerle, “acı bana ne olur” mesajı da vermek gerekiyor ki tesiri artsın…

“ Kahve yapayım o zaman?”

“ Peki!”

“ İsterseniz turşu da var. Sen seversin…”

Sehpanın üzerini şöyle bir gözünüzün önüne getirin...

Daha oturur oturmaz ikram edilen çikolatalı şeker ( <ı>Bu bayram ziyaret ettiğimiz tüm akrabalar <ı>aynı kahverengi ambalajlı çikolatalı şekeri almıştı.) Ezile büzüle “yemeyeceğim” dediğim halde küçük bir tabağa yan yana dizilmiş baklavalar... Salatalık turşusu, yaprak sarması, Türk kahvesi...

Biz de ikram edilen her şeyi övmek adetten…

“ Elinize sağlık sarmalar harika olmuş.”

“ Başkasınınkine benzemez benim sarmalarım, yapraklar kendi bağımızdan”

( <ı>Hadi canım!)

“ Baklava nefis <ı>( O kadar nefis ki hazır alınmış gibi!)… Pastaneden mi aldınız?”

“ Hayır, kendim yaptım… İstersen bir tabak daha çıkartayım”

“ Yok, teşekkür ederim… Harika olmuş!”

“ Eeee benim baklavam başkasınınkine benzemez!”

***

Elimde kumandayla boş gözlerle ekrana bakıyorum, kanallar arasında geziyorum, eğlence programları ağarlıkta...

Fenerbahçe- Dinamo Kiev maçı var.

Koltuğun üzerinde de Beyaz Melek adlı filmin DVD’si duruyor...

Maçın ilk yirmi dakikasını izliyorum, tat vermeyince tercihimi filmden yana kullanıyorum…

Sinemada gösterildiği dönemlerde film hakkında yazılan methiyeleri okumuş, nedense meraklanıp izlememiştim...

Kısmet bu güneymiş...

DVD kapağında düşünürlerimizin filmle ilgili kısa notları var...(!)

<ı>Sinema dili ve anlatımı açısından şapka çıkarılacak nitelikte, hikâye derseniz müthiş… Haşmet Babaoğlu( Vatan)

<ı>Bir Türk şarlosu ile karşı karşıyayız. Görmediyseniz yazık, müzikler gerçekten enfes… Hıncal Uluç ( Sabah)

Yorumlar merak uyandırıcı değil mi?

Beyaz Melek 41. Uluslararası Houston Film Festivalinde hem En iyi yönetmen ödülünü almış hem de En iyi film ödülünü...

Filmin Senaristi ve Yönetmeni Mahzun Kırmızıgül

***

Yaklaşık iki saat süren film başladığı gibi bitti...

İçimde filmle ilgili hiçbir tortu kalmadığı gibi, önümüzdeki günlerde tekrar izleme isteği de uyanmadı…

Filmin ilk yarım saatinden sonra olabilecekler üç aşağı beş yukarı kestirilebiliyor... <ı>Meleklerle konuşan Melek Hanımın tuz gölünün kıyısında bir motel odasında ölmesinin sıra dışı olduğunu söylememek haksızlık olur kanaatindeyim. O kadar

***

Huzur evinde, yakınları ve akrabaları tarafından unutulmuş insanların hikâyelerini bir bayram gecesi izlemek, tesadüf mü? Yoksa bilinçaltımın filmi alırken bana oynadığı bir oyun mu?

İşin felsefi yönüne takılmak istemiyor, kanallar arasındaki turuma devam ediyorum...

Maç bitmiş…

Fenerbahçe Şampiyonlar Liginde oynadığı ikinci maçını da kazanamamış...

Spiker Edu ile röportaj yapıyor...

Edu önümüzdeki maçlara bakacaklarını söylüyor...

Güney sahilleri geliyor ekrana, denize giren, güneşlenen tatilciler mayo ve bikinileri ile gösteriliyor…

<ı>Huzur evlerinde gözleri yaşlı insanları düşünüyorum…

Antalya’daki tüm otellerin dolu olduğu dokuz günlük bayram tatilinin çalışanlar tarafından iyi değerlendirildiği anlatılıyor... ( <ı>Bayram ziyaretlerini önceden mi yaptı bunlar)

Dokuz günlük tatil…

Bayramın üçüncü günü mesaim başlıyor, tanıdığım herkes Cuma günü iş başı yapıyor...

Ben yapmıyorum.

Onlar yapmıyor…

İşte yine takıldım…

Dokuz günlük bayram tatilini kimler yapıyor?