- Kategori
- Gündelik Yaşam
Beyaz Yakalıların Yaşamı
Biz beyaz yakalılar hep aynı şeyi söyler, hep aynı şeyleri yapar dururuz. Kendimize ait zamanın olmamasından yakınır ve hep dışarıda olan insanlara özeniriz. Özgür olacağımız günü hayal eder dururuz.
Günün büyük çoğunluğunu işyerinde geçirdiğimizden kendimize zaman ayıramayız. Hep önümüzde işler vardır, bağlı olduğumuz saatler vardır. Her şey işimiz içindir. Bu nedenle, hayatın içinden koparız. Adeta unuturuz yaşamayı. O kadar kaptırırız ki kendimizi, işimiz yaşamımız, yaşam işimiz olur.
İlk işe başladığımızda heyecanla başlarız. Yükselme, kariyer yapma arzusu vardır. Onun için çalışır, kovalarız her şeyi. Her şey öyle parlak öyle heyecan dolu gelir ki, koşarız peşinden. Hırslarımız ele geçirir, stres hiç bırakmaz bizi. Mücadele ederiz. Planlar yaparız.
Sonra zaman o kadar çabuk geçer ki, bu heyecan, bu coşku zamanla kendini sıradanlığa bırakır. O zaman da bırakmayız hem söylenir hem de çalışırız.
Zaman geçtikçe yavaş yavaş çalışmaktan yoruluruz. Hiç çalışmayacağımız, artık dinleneceğimiz zamanın gelmesini isteriz. Kimimiz küçük bir kasabaya gitmek, kimimiz ise ticaret yapmak ister. Hayaller kurarız tüm çalışma hayatı boyunca.
Çalışma süresi dolmaya başladığında da bir panik kaplar bizi, ne yapacağız endişesi kaplar. Yıllarca aynı sistem içinde çalıştıktan sonra hayata karışmak düşüncesi korkutur bizi. O kadar alışmışızdır ki yaşadığımız iş hayatına, dışardaki her şeyi unutmuşuzdur. Halbuki hep bunu beklemişizdir, hep bunun hayalini kurmuşuzdur. Ömrümüzün 25-30 yılı iş hayatında geçmiştir. Hem zamanı hem de kendimizi tüketmişizdir.
Çalışırken her şeyi kaçırdığımızı hiçbir şeyi yakalayamadığımızı düşünürüz. Hep iş hayatında kalacakmışız gibi gelir. Hep hayal kurarız ama bir yandan da başka bir şeye adım atmaya cesaret edemeyiz.
İşyerinde zaman dolunca ise gitme vakti gelir. Beklediğimiz an gelmiştir ama korkarız. Yıllarca, saatlerce çalıştığın, emek harcadığın her şey bitmiştir artık.
Artık yeni bir hayat, yeni bir dönem başlar önümüzde. Ama ona da kısa sürede alışır insan. Sanki hiç orada çalışmamış, sanki hiç o süreyi yaşamamış, sanki hiç önemi yokmuş gibi.
İnsan ömrü hep öyle değil midir? Hep belli evrelerden oluşur. Bir aşama biter, yerine başka bir aşama başlar. Yaşımız genç iken bu aşamaları daha bir heyecanla, merakla karşılarız, ancak yaş aldıkça başka bir hale dönüşür. Sonra gitme vakti gelir. Sessiz sedasız. Nereye gideceğini bilmeden, nereye varacağını bilmeden. Sırası gelen, zamanı biten gider.
Hayat böyle bir döngüdür sadece. Ona anlam katan, onu değerli kılan bizleriz. Ne kadar mutlu olursak o kadar anlamlı olur. Bu nedenle de yaşamı kaçırmamak gerekir. Her anı değerli kılmak gerekir. Yaşam her yerde, yaşam içimizde. Yaşamı kaçırmamanız dileğiyle.
Hayat güzeldir.