Bilge Kağan'dan mesaj var!

Göktürk İmparatorluğu'nun ünlü hükümdarı, Bilge Kağan devrinden kalma; Orhun Yazıtlarını merak edip hiç incelediniz mi?

Doğrusunu söylemek gerekirse, şimdiye kadar ben de hiç ihtiyaç duymamış ve incelememiştim.

Her  gün sahneye, Türk'ün Milli kimliğini yok etmek isteyen; ayaklar altına alan: haddini bilmez yeni artistler çıkınca, köklerimize ışık tutmak ve sahip çıkmak için  Orhun vadisine kısa bir yolculuk yapayım istedim.

İyi ki de bu yolculuğa çıkmışım!

Bakın o günden bu güne yazılmış, anlamı, derinliği sonsuz mesaj ve dünden bu güne anlamlı içerikli neler var.

Amacım sizi tarihin derin dehlizinde bunaltmak değil!

Orhun Abideleri üzerindeki yazıların cümlesini, kaleme almaya, detaylarına inmeye de hacet yok!

Altı çizilecek, bugüne ışık tutacak; mesajları aklımızın bir köşesine yazıversek, şimdi içinde yaşadığımız karanlığa mum değil, projektör olacak.

Dinleyin!

' Moğolistan'ın kuzeyinde, Baykal gölünün güneyinde, Orhun ırmağı vadisindeki Koşo Saydam gölü yakınlarında' 8.inci yy da dikilen o abidelerden günümüze, nasıl sesleniyor gerçek ecdadımız!

"Türk, Oğuz beyleri, kavmi, işitin: yukarıda gök basmasa, aşağıda yer delinmese Türk milleti ülkeni, töreni kim bozar?" '(Orhun abideleri)

Bu mesajı Türk Milletinden ve çocuklarından hangi kara vicdanlı, hangi hain düşünceli beyin gizledi?

Türk gençlerine öğretip her sabah ezbere niçin okutmadı?

Keşke, Türk çocuklarına bir 'format' da Bilge Kağan atsaydı!

O zaman, Anadolu yarımadasında ihanet çeteleri filizlenmez, Türk'e ve Türk Milletine kimse dil uzatmaya cesaret edemezdi.

Hatta Türk kadınını köleliği layık görmez, türban, peçe, burka, çarşaf dayatamazdı.

Neden mi?

İşte sebebi!

Türklerde kadın ve erkek, Orta Asya Steplerinde göçebe yaşadığı günlerde de; yerleşik yaşama geçip, İmparatorluk kurdukları dönemlerde de eşit!

Lütfen tırnak içindeki ifadeyi dikkatli inceleyin!

"Türk milleti yok olmasın diye, millet olsun diye babam İlteriş Kağanı, annem İlbilge hatunu göğün tepesinden tutup yukarı kaldırmış olacak"(Orhun abideleri)

Hakan'ın eşi, her zaman kocasının yanında bulunur, kocası savaşa gidince onun yerine geçerdi.

Kocası ölünce yerine geçecek veliaht yoksa kadın hükümdar olurdu.(ŞBÖ) '
"Türkmen kadınları yüzlerini örtmez. Kadınlar oturup bir yabancı ile konuşurlar. Hiç kimse alınmaz bundan. Bir Türkmen kadını tek başına, ıssız yollardan herhangi birinin rahatsız edeceği korkusu ve endişesi olmadan gider gelir'.(Ş.B.Ö. Türkmenler arasında S.65)

Bu ifadeler orta Asya'da yaşayan soydaşlarımız için yaklaşık 12 asır önce yazılmış.
Şimdi ne değişti de, Türk kadını Arap'ların cahiliye dönemine gönüllü yolculuk ediyor? Başında Türbanı, burkası, peçesi, kara çarşafı ile kime hizmet ediyor?
Ben kuşkuluyum, bu kadınlar Türk Kadını mı?

Türk'ün ekmeğini yiyerek onu sırtından hançerlemek isteyenler bilsin ki, onların kirli hançeri Türk'e işlemez!

Atatürk diyor ki  "Arkadaşlar gidip Toros dağlarına bakınız; orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki, bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet bizi yenemez' (Yörük ObalarımızANK2008)

Gelin yazımızı "Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfâdıyız, Tufanları gösteren tarihlerin yâdıyız, Kanla, irfanla kurduk biz bu Cumhuriyeti, Cehennemler kudursa ölmez nigâhbanıyız'"diyen şair Cevdet Şakir ÇETİNEL'İ yâd ederek noktalayalım