Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Şubat '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bilgi toplumu ve okullar...

Bilgi toplumu ve okullar...
 

İçinde bulunduğumuz yüzyıl “bilgi toplumu” olmayı zorunlu kılmakta. Bakmayın bizde hala yüz binlerle ifade edilen insanların, tarlalarda ırgat olarak çalıştıklarına. 

Yakın zamanda bu tür ekonomik ve sosyal yaşam biçimleri, “bilişim teknolojisi” ve buna bağlı oluşan “bilgi toplumu” sayesinde tarihe karışacaktır. 

İşin farkında olmak için gelişen ya da gelişmekte olan ülkelerin buna bağlı değişen yaşam biçimlerini görmek yeterli. 

Bu ülkelerin temel uğraşıları; bilgi teknolojisini “üretmek” ve ürettiklerini diğer ülkelere satarak, kendilerine “kaliteli bir yaşam” sağlamaktır. 

Peki, çağımızda bilgi toplumu olma yolunda “çığır açan” ve bilişim teknolojisi olarak da adlandırılan bu ürünler hangileridir? 

Başta “bilgisayar” olmak üzere, “internet” ve buna bağlı “3G teknolojisi” bilgiye erişimi ve iletişimi kolaylaştırmıştır. 

Yaşadığımız yer neresi olursa, olsun her birimiz diğerine bir GSM çağrısı mesafesindeyiz. Üstelik 3G görüntü kalitesiyle… 

Bunun yanında, yukarıdaki teknolojinin yardımcı ürünleri olan “mikro işlemciler” sayesinde, teknolojik ürünler küçülerek, hayatımızın her alanına kolayca adapte olmakta... 

Hâlihazırda, birçoğumuz bilişim teknolojisini günlük işlerimizde kullanarak, onun hünerlerinden faydalanmaktayız. 

Uzaktan kumanda ile veya internet marifetiyle yaptığımız günü birlik ve olağan işlemleri düşünün. 

Bu bir sistemi devreye alma, bir otomobili çalıştırma veya bir banka hesabına uzaktan erişme girişimi olabilir… 

Teknolojik ürünler sayesinde yukarıda belirtilenleri ve burada ifade edilmeyen daha nice iş ve işlemleri basitçe yapmamız mümkün. 

* * * 

Bilindiği üzere eğitim kurumları (okullar) Ocak ayının son haftası sömestri tatiline girdi. Haftaya pazartesi günü yeniden açılacaklar. 

Milyonlarla ifade edilen öğrenciler, yüz binlerce öğretmen eşliğinde ve binlerce okulda ders başı yapacaklar. 

Bu kadar kalabalık bir öğrenci nüfusuyla geleceğe doğru yol alırken, mevcut uygulamalarla acaba “bilgi toplumu” olmaya mı çabalıyoruz? 

Yoksa geçmişte sanayi toplumu ihtiyaçlarına göre düzenlenmiş eğitim-öğretim etkinliklerini uygulayan ve benzer çıktıları alan bir sisteme devam mı diyoruz? 

Korkarım ki mevcut durumumuz ikincisine daha yatkındır. Yani okulu bir “fabrika”, öğrencileri “işçi” ve öğretmenleri ise “ustabaşı” olarak algılayan bir anlayış hala süregelmekte... 

Böyle bir anlayışın egemen olduğu bir yerde öğrenci her zaman pasif konumdadır. İzin verildiği ölçüde konuşur ve sürekli kontrol altındadır. 

Öğretmen, önceden hazırlanmış bir müfredatı, belli bir sürede öğrenciye ezberletmek için yoğun bir çaba içine girer. 

İdare ise katı tutumuyla okulda otoriteyi temsil eder. Otoriteyi sarsmamak için, hem öğrencilere, hem de öğretmenlere bili bir mesafede durmayı bir meziyet olarak bilir. 

İşte, eğitim sistemimizin içinde bulunduğu halet-i ruhiye! 

Okullar kapanıp, açılsa da; sömestriler geçse de fazla bir anlam ifade etmez. Ta ki okullarda öğrenme ortamları ve anlayışı düzelene kadar… 

 
Toplam blog
: 251
: 447
Kayıt tarihi
: 29.12.07
 
 

Emekli; Öğretmen, Yönetici ..