Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Aralık '09

 
Kategori
Psikoloji
 

Bilim adamına yakışır bir anlatım

Bilim adamına yakışır bir anlatım
 

Vaktinizi ve enerjinizi ufak tefek şeylere harcar, israf ederseniz, önemli şeyler için vakit kalmaz.


Hayatı dolu dolu! yaşamak lazımdır. İki günlük dünyada bize verilen yaşam sürecini iyi kullanmalıyız. Kum saatini düşünün ve hızla nasıl taneciklerin aktığını hissedin. Nasıl? Son süratle aşağıdaki bölüme geçiyor. Sanki arkalarından kovalayan var. Dünya malı dünyada kalacak ve bizimle gelmeyecek bu kesin bir kere. Önemli olan hayatımızı manalı şeylerle doldurmak ve lüzumsuz boş yer bırakmamaktır. İnsan, psikolojik olarak düşünen ve evrene faydalı olabilen yegane yaratılmış bir varlıktır. Düşünür, uygular, hisseder, üzülür, sevinir, faydalar sağlar, zararlar verir. Ama bir şekilde bir etki yaratır yaşadığı atmosferde. Evrende yaratılmış olmanın çok önemli noktaları vardır. Normaldir bir insan olarak üstün yeteneklerimiz de vardır, zayıf olduğumuz noktalar da mevcuttur. Mühim olan bizde bulunan bu karakteristik özelliklerimizin olması değil; bunları birbirimize, doğaya önemli faydalar getirecek bir biçimde kullanmaktır. Bu yazdıklarıma çok güzel ve düşündürücü örnek teşkil eden bir öykü anlatmak istiyorum.

Bunun adı; Kavanoz ve 2 Fincan Kahve:

Ne zaman hayatında bazı şeyler taşınamaz hale gelirse, ne zaman 24 saat kısa gelmeye başlarsa, o zaman kavanoz ve 2 Fincan Kahveyi hatırlayın!

Bir gün bir Felsefe profesörü, elinde birkaç kutu olduğu halde derse gelir. Ders başladığında, hiçbir şey söylemeden, önüne büyükçe bir kavanoz alır ve ağzına kadar tenis topları ile doldurur ve öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sorar;
Öğrenciler ittifakla kavanozun dolduğunu ifade ederler, Bu sefer profesör önündeki kutulardan bir tanesinden aldığı çakıl taşlarını, çalkalayarak kavanoza döker, böylece çakıl taşları kayarak, tenis toplarının aralarındaki boşlu kları doldurur ve öğrencilere tekrar kavanozun dolup dolmadığını sorar, onlar da 'evet' doldu derler, profesör bu defa masanın üzerindeki diğer kutuyu eline alır ve içindeki kumu yavaşça kavanoza döker.
Tabii ki kumlar da çakıl taşlarının aralarındaki boşlukları doldurur.
Ve tekrar öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sorar, öğrenciler de koro halinde 'evet' derler.

Bu sefer profesör masanın altında hazır bekleyen 2 fincan kahveyi alır ve kavanoza boşaltır, Kahve de kumların arasında kalan boşlukları doldurur. Öğrenciler gülerler!
Profesör öğrencilerin gülüşünü destekleyerek 'eveet' Diyerek;
Ben 'Bu kavanozun sizin hayatınızı simgelediğini ifade etmeye çalıştım' Der.
Şöyle ki; Bu tenis topları hayatınızdaki önemli şeylerdir; aileniz, çocuklarınız, sıhhatiniz, arkadaşlarınız ve sizin için önemli olan şeylerdir.

Diğer şeyleri kaybetseniz de, bu önemli şeyler kalır ve hayatınızı doldurur.
O çakıl taşları ise daha az önemli olan diğer şeylerdir; işiniz, eviniz, arabanız vs.

Kum ise diğer ufak tefek şeylerdir.

'Şayet Kavanoza önce kum doldurursanız...' diye, anlatmaya devam eder, 'çakıl taşlarına ve özellikle de tenis toplarına (yeterli) yer kalmaz.

Aynı şey hayatımız için de geçerlidir. Vaktinizi ve enerjinizi ufak tefek şeylere harcar, israf ederseniz, önemli şeyler için vakit kalmayacaktır..

Dikkatinizi mutluluğunuz için önem arz eden şeylere çevirin. Sizi mutlu edebilecek kişileri seçin. Çocuklarınızla ilgilenin. Sağlığınıza dikkat edin. Sevdiğiniz kişi ile yemeğe çıkın. Spor yapın. Evinizin ihtiyaçlarını karşılayın. Öncelikle tenis toplarını kavanoza yerleştirin. Öncelikleri, sıralamayı iyi bilin. Gerisi hep kumdur.

Bu Ara Bir öğrenci sorar; 'Peki, O iki fincan kahve nedir?'
Profesör gülerek: 'Bu soruyu bekliyordum, Hayatınız ne Kadar dolu olursa olsun, her zaman dostlarınız ve sevdiklerinizle bir fincan Kahve içecek kadar yer vardır!!!'

KAHVE İÇTİĞİNİZ KİŞİ SİZE HEYECAN VERİYORSA O DA ŞEKERİDİR. . .

 
Toplam blog
: 749
: 1983
Kayıt tarihi
: 11.10.07
 
 

Yazmanın hayatın akışının bir parçası olduğu kanısındayım. 6 Mayıs 1982'de doğdum ve İstanbul Kar..