Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ağustos '11

 
Kategori
Üniversiteler
 

Bilimde neden geriyiz?

Bilimde neden geriyiz?
 

Stillwater arkadaşımız bir incelemeyle Türkiye’deki Üniversitelerin halini ortaya koyuyor. Dünyadaki üniversiteler arasında ilk 500’e giren üniversiteler arasında Türkiye’den bir tek üniversite giriyor; o da ODTÜ.. 

Üniversitelerimiz, gerek araştırmada gerek eğitimde, öğretimde fena halde çuvallıyorlar. Dünya üniversiteleri ile yarış etmek değil, sonlarda nal topluyorlar. Onlara kimse de “Yahu siz ne yapıyorsunuz, Devletin parasını, pulunu nereye harcıyorsunuz?” diyen yok. Üniversitelerimiz ala ala hey..bir yerlere doğru gidiyorlar … Ouo Vadis? Kimse bilmiyor? 

Niye böyle… İşte aklıma gelin üç beş neden… Otursanız., daha bir çok neden sayabilirsiniz. Ama bir kere beni dinleyin. 

1.Bir kere Hocalar bilime inanmıyor. Çoğu inancı esas alan araştırmalar yapıyor; yazılar yazıyor. Türkiye’de bilim dergileri de yetersiz. 

2.Üniversiteler arasında rotasyon yok. Kimse kimseden haberdar değil. Oturan 30 yıl koltuğunda oturup, emekli oluyor.. 

3.Üniversitelerin dünyadan haberi yok. Üniversitelerin dünya ülkelerine öğretim üyesi gönderme; dünyayı tanıma mekanizmaları zayıf. Genç araştırmacıların çoğu dış dünyayı ve üniversiteleri görmeden , tanımadan Öğretim Üyesi oluyorlar. 

4.Üniversitede esas olan araştırma değil, öğretim. O bakımdan üniversiteler yüksek lise düzeyinde. 

5.Üniversitelerin ve eğitimin temelinde Kütüphane yok. Eğitimde başlangıçtan beri yanlış olan şey üniversite de sürüyor. Üniversitede “Tek Kitap” esas… Oysa bilimin temelinde, karşılaştırma; çok kaynaklılık vardır. Öğrenci, Öğretim Üyesinin derme çatma bir kitabı varsa onu ezberleyip sınıf geçiyor. İlkokulda da; ortaöğretimde de , üniversitede de bu böyle…Okumak için tek kitap yeter sanılıyor. Bizim ülkenin en büyük yanılgısı o. Tek kitaplı bir eğitim sürdürüyoruz ve buna eğitim diyoruz. Yanlış… 

6.Üniversitedeki Sınav Sistemleri de öğrencileri öğrenmeye değil; atmaya yönelik… Çoğu kez Test tekniğiyle yapılan sınavlar kopya çekmeye çok uygun. Çoğu kez de çekiliyor. Öğretim Üyesi de, öğrenci de kendi kendisini aldatıyor. 

7.Genellikle kalabalık sınıflar; anfi sistemi öğrencileri ve öğretim üyelerini araştırmaya değil, “konferans” sistemine yöneltiyor. Çoğu kez anlatılanlar anlaşılmıyor. Çünkü Teknoloji kullanılmıyor. 

8.Çoğu taşra üniversitesi’nde öğretim üyesi az; profesör sayısı anormal düşük. Düşünebiliyor musunuz, tek öğretim üyeli üniversiteler var… 

9.Mevcut Profesörlerin çoğu, kendilerine verilen idari görevlerden dolayı anormal derecede eğitimden, öğretimden uzaklaşmış durumdadırlar. Çoğu derslere de girmiyor; kendi yerlerine biraz da tehditle Araştırma Görevlilerini sokuyorlar. Onlar da sesini çıkarmadan giriyorlar. 

10.Üniversitelerin kendi kendilerini değerlendiren bir “Akreditasyon Sistemi” yok. Her üniversite kendi başına ala ala hey gidiyor… Kimse tavsiyelerde bulunamıyor; eleştiremiyor. Aslında YÖK işe yaramaz , göstermelik bir kurum. 

11. Dolayısıyla üniversiteler arasında Araştırma açısından; Öğretim açısından bir “Yarışma” yok… Kimin iyi , kimin kötü olduğu belli değil.. İyi olsa , kötü olsa ne yazar… Sonuçta belli bir yaptırımı yok. 

12.Üniversite yöneticileri , Eğitim Teknolojisine inanmıyorlar; göstermelik projektörler; tepegözlerle eğitimi sürdürmeye çalışıyorlar. Bu bakımdan MEB’nın tutumu daha iyi. Hiç olmazsa dönüşüm için belli bir programı var. 

13. Üniversitelerde dört yılda bir toplanan “Üniversite sorunlarını “ enine boyuna tartışan bir “ŞURA” yok. O bakımdan MEB daha şanslı ve ileri görüşlü. YÖK kendisinin her şeyi öngörebileceğini düşünüyor ama yanlış. Üniversitelerdeki gerekli dönüşümler zamanında yapılamıyor. 

14. Üniversiteler gerçek bir Özdeğerlendirme yapmadıkları için ülkenin kaynaklarını boşa harcıyorlar ve nereye gittiklerini bilmiyorlar… 

15. Üniversitelerin gerçek bir Girdi-Çıktı değerlendirmeleri yok.. Ürünün nasıl olması gerektiğini bilmiyorlar. Kendilerine gerçek, hayatta geçerli amaçlar koymuyorlar. O bakımdan çıkan ürünler de “Defolu” oluyor.. Kolay kolay gerçek hayatta yerlerini alamıyorlar. 

16. Üniversitelere çevreyi etkileyip değiştireceklerine, çevreden çok etkilenip çevreye benziyorlar. Zamanla çevrenin parçası olan, aynı değerleri paylaşan “Alaturka” bir toplum olup çıkıyorlar. O zaman nerede kalıyor Üniversitelerin “ÖNCÜ” görevi… 

17.Bilim ve inanç çok farklı toplumsal kurumdurlar. Üniversitelerde bu iki kurum fena halde birbirine karıştırılıyor. Üniversitelerde esas “Bilim” olması gerektiği halde; bakıyorsunuz “İnanç” bilimi yedeğine almış götürüyor. O zaman üniversite yereyleşmiş; bilimsel değerleri savunamaz durumda ve Darwin’i inkar eder bir hale geliyor. Sonrası zaten boşuna bir emektir. Ondan sonra zaten bilim olmaz. 

18. Nasıl Devlet MEB’nın başına bir Avukat getiriyorsa; Üniversitelerde görev paylaşımında da aynı yanlışlıklar yapılıyor. Bakıyorsunuz, Eğitim Fakültesinin başına Fen-Edebiyat Fakültesi’nden bir Profesör getiriyorlar. Fen-Edebiyattan gelen insan “Eğitim Bilimi”nden ne anlar… Yanlışlıklar sürüp gidiyor… 

19.Üniversiteler bilimden giderek uzaklaşıyor; daha çok siyasallaşıyor. Hükümete yakın yöneticiler daha çabuk yükseliyor; önemli mevkilere getiriliyorlar. Onlar da gerekli olumlu tepkilerini yeri gelince gösteriyorlar. 

20.Üniversitelerde araştırma yapan değil; yapmayan özendiriliyor; teşvik ediliyor… İnsanlar niye araştırma yapsınlar ki? 

Bilmiyorum derdimi anlatabildim mi? Anlatabilmek için daha bir elli yıl daha geçer..! Bu üniversiteleri dönüştürmek; Bilim yapılan yerler haline getirmek gerekir , ama bunu kim yapacak…? Kim dönüştürecek; kim denetleyecek…? Dokunma sarhoşa gidebildiği yere kadar gitsin öyle mi? İşte o zaman bir elli yıl daha sonlarda nal toplarız… 

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..