Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Eylül '10

 
Kategori
Siyaset
 

Bir "oy"una bile sahip çıkamayan Kılıçdaroğlu Türkiye Cumhuriyeti'ne nasıl sahip çıkacak?

Bir "oy"una bile sahip çıkamayan Kılıçdaroğlu Türkiye Cumhuriyeti'ne nasıl sahip çıkacak?
 

Şeytan ayrıntıda gizlidir...

Türkiye'de 2006 yılında adrese dayalı nüfus kayıt sistemine geçildi. Kişilerin yerleşim yerlerine göre nüfus bilgilerinin güncel olarak tutulduğu, nüfus hareketlerinin her an izlenebildiği, MERNİS kayıtlarındaki TC kimlik numarasına göre kişiler ile ikamet adreslerinin eşleştirildiği bir kayıt sistemidir.

Bu sistem sayesinde artık ikametgah bilgileri muhtarlıklardan değil, Nüfus Müdürlüklerinden takip ediliyor. Yine bu sistem sayesinde, sokağa çıkma yasağıyla her on yılda bir yapılan nüfus sayımları artık yapılmıyor, TC kimlik numaraları sayesinde otomatik güncelleme yapılıyor.

Ve yine bu sistem sayesinde mükerrer oy kullanılması imkansız olduğundan seçimlerde parmaklarımız boyanmıyor.

Kısacası gelişmiş ülkelerde uygulanan modern bir sistem.

Ak Parti iktidarının getirdiği sayısız yeniliklerden biri...

Referandumda seçmenlerine, "Sakın bir oydan bir şey çıkmaz, demeyin; bir oy da bir oydur. Onun için tatilinizi yarıda kesin, gelin oylarınızı mutlaka kullanın" diyen Kılıçdaroğlu, kendisi tatilde olmamasına rağmen, bir "oy"unu bile kullanmamış, kullanamamış.

Çünkü adres değişikliğini bildirmediğinden Kılıçdaroğlu seçmen listelerinde gözükmüyormuş.

Adresi değiştiğinde değişikliği bildirmesi gerekiyordu.

Çünkü, onun boşalttığı adrese yeni taşınanlar yeni sistemle ilgili yasa gereği ikametgah bilgilerini nüfus idaresine bildirmek zorundaydılar. Bildirdiklerinde, aslında boş olan meskende Kılıçdaroğlu'nun oturduğu gözükmekteydi. Bir tutanakla evin boş olduğu tespit edilmiş, Kılıçdaroğlu'nun kaydı silinmiş ve yeni oturacakların kaydı yapılmış. Yani her şey kanuna uygun ve zorunlu olarak yapılmış.

Ve bunu en iyi, bürokraside yıllarca çalışmış ve bürokrasinin en tepesinden emekli olmuş ve de Türkiye'nin müstakbel başbakanlığına soyunmuş Kılıçdaroğlu'nun bilmesi gerekirdi.

Kılıçdaroğlu yukarıda anlattığım hukuki durum nedeniyle oy kullanamayınca, kendilerini temize çıkarma adına hemen Eminiyet Müdürlüğünü suçladılar.

Kendi hatalarını başkalarına yüklemeyi CHP yöneticileri çok seviyorlar ve bunu hep yapıyorlar.

Sav'ın bir vali ile görüşmesinin bir gazetede yayınlanması üzerine Baykal, "dinleniyoruz" diye nasıl da Türkiye'yi ayağa kaldırmıştı.

Oysa Sav cep telefonunun "No" tuşu yerine "Yes" tuşuna basmıştı ve konuşmasını gazeteciye kendisi dinletmişti!

Kılıçdaroğlu'nun oy kullanamama ihtimalini STV 6 Ağustosta dillendirmişti.

Ertesi gün verilen cevap, "Nereden çıkarıyorlar? Yok öyle bir şey" olmuştu!

Dahası, nüfus idaresinden yapılan açıklamaya göre, referandum günü bile nüfus idaresine başvurulsaymış gerekli düzeltmeler yapılarak Kılıçdaroğlu'nun oy kullanması sağlanabilecekmiş!

Dalgınlığından, unutkanlığından, sorumsuzluğundan, nemelazımcılığından vs bunu yapmadı Kılıçdaroğlu ve herkese "mutlaka oy kullanın" derken kendisi oy kullanamadı.

Bir "oy"una bile sahip çıkamadı Kılıçdaroğlu...

Aslında SSK Genel Müdürü'yken SSK'ya da sahip çıkamamıştı Kılıçdaroğlu!

Kuruma toplu personel alımında ortaya atılan "yakınlara kontenjan" ve "terorist" iddialarını bir kenara bırakıyorum.

O tarihe kadar hiç açık vermeyen SSK, Kılıçdaroğlu'nun 1992'de Genel Müdür olmasıyla beraber yıldan yıla katlanarak artan dev açıklar vermeye başlamış, tüm 90'lı yıllar boyunca devam eden yağma düzeninde bütçenin "üç kara deliği"nden en büyüğü haline gelmişti. Özellikle ithal ilaçlarda yapılan ihalelerde, dünya fiyatlarının 10 katı hatta 20 katı pahalı ilaçlar alındığı ve buna hesap sorulamadığı bizzat 90'lı yılların sonundaki Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan tarafından itiraf edilmişti.

Bu, kamuoyuna yansıyan iddialardı. Ya yansımayanlar?

Öyle ya da böyle, onun döneminde SSK'nın iyi yönetilemediği, emekli maaşlarının bile ödenemiyeceği bir duruma getirildiği tarihi bir gerçektir.

Başarısızlığına Kılıçdaroğlu çok garip bir savunma yapmıştı: SSK'yı tek başıma değil, "Yönetim Kurulu" olarak yönettik, dolayısıyla sorumluluk kurula aittir, demişti!

Ezkaza Kılıçdaroğlu Başbakan olsa ve Türkiye'yi de SSK gibi batırsa, o zaman da diyecek ki: Türkiye'yi "Bakanlar Kurulu" olarak yönettik, Bakanlar Kurulu sorumludur!!!

Böyle bir mantık olabilir mi?

Bürokraside kurumuna sahip çıkamadı, siyasette de "oy"una...

Kılıçdaroğlu mu Türkiye'yi daha iyi yönetecek?

Hani İş Bankası Genel Müdürü Özince, bundan kısa bir süre önce bir açıklamada bulunmuştu ve "Türkiye iyi yönetiliyor. Ama başkaları da iyi yönetebilir" demişti ya...

"Başkaları"ndan kastedilen herhalde ana muhalefet partisinin lideri Kılıçdaroğlu'ydu...

Bir kısım medya da ayni nağmeleri mırıldanıyordu.

Demek ki; "poh poh"lamalarla, suni şişirmelerle bir yere varılamıyormuş...

Demek ki; lafla peynir gemisi yürümüyormuş!

Demek ki; iş bilenin kılıç "Erdoğan'ınmış"!

Demek ki; görünen köy kılavuz istemezmiş!

Demek ki; Kılıçdaroğlu'nun yaptıkları yapacaklarının göstergesiymiş!

Bırakın Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP'nin hizmetlerde ve icraatlarda Ak Parti'yle yarışmasını, Ak Parti'nin getirdiği yenilikleri takip etmekte bile aciz kaldıkları bu olayla açıkça anlaşılmıştır.

Kılıçdaroğlu hala ikametgahının muhtarlıkta olduğunu sanıyordu herhalde referandum günü "oy"suz ve "hayır"sız kalıncaya kadar!

Referandum sonuçlarının, başta CHP olmak üzere, ülkemize ve milletimize "hayırlı" olmasını diliyorum...

 
Toplam blog
: 337
: 4184
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Hukukçuyum... Hukukun üstünlüğünün ve hukukçunun saygınlığının ülkemde gelişmesini ve kalıcı olma..